Boşanma Davası Nedir?

Boşanma hukuken geçerli olarak kurulmuş bir evliliğin mahkeme kararıyla sona erdirilmesidir. Boşanma ancak dava yoluyla gerçekleşebilmekte olup, tarafların hakim kararı olmaksızın boşanması Türk Hukukuna göre mümkün değildir. Boşanma davaları ise evliliğin sona ermesi sürecinde karşımıza çıkan dava süreci ile ilgili hukuki işlemleri ifade eder. Boşanma davaları, tarafların arasında anlaşma olup olmamasına göre; anlaşmalı boşanma davası ve çekişmeli boşanma davası olmak üzere iki farklı şekilde açılabilir.

Çekişmeli Boşanma Davası nedir?

Çekişmeli boşanma davaları, genellikle anlaşmalı boşanma davalarına nazaran daha karmaşık ve daha uzun sürelidir. Çünkü mahkeme, boşanma sebepleri ve sonuçlarına ilişkin ayrıntıları incelemek zorundadır, kanıtlar ve tanıklıklar aracılığıyla boşanma sebeplerini ve boşanma sonucunda hangi eşin hangi haklara sahip olacağını belirlemesi gerekmektedir.

 Çekişmeli boşanma davası, eşler arasında boşanma veya boşanmanın sonuçları üzerinde (örneğin çocuk velayeti, nafaka, mal paylaşımı gibi konularda) anlaşmazlık olduğunda açılan dava türüdür.

Çekişmeli boşanma davalarında boşanma sebepleri, özel boşanma sebepleri ve genel boşanma sebepleri olarak ikiye ayrılmaktadır. Buna göre;

Özel boşanma sebepleri nelerdir?

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre özel boşanma sebepleri beş maddede düzenlenmiştir ve sınırlı sayıda öngörülmüştür. Özel boşanma sebebi olarak gösterilen durum ‘’belli bir olguyu’’ gösterir ve bu olgu davada ispatlandığı takdirde boşanma için yeterlidir. Örneğin, zina (aldatma) nedeniyle boşanma davasında zina olgusu ispatlandığı takdirde bu olayın evlilik birliğine zarar verip vermediği gibi etkisine bakılmaksızın boşanma kararı verilir.

  • Zina (aldatma) nedeniyle çekişmeli boşanma davası (TMK m. 161)
  • Hayata kast sebebiyle çekişmeli boşanma davası (TMK m. 162)
  • Pek kötü veya onur kırıcı davranış nedeniyle çekişmeli boşanma davası (TMK m. 162)
  • Suç işleme nedeniyle çekişmeli boşanma davası (TMK m. 163)
  • Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle çekişmeli boşanma davası (TMK m. 163)
  • Akıl hastalığı nedeniyle çekişmeli boşanma davası (TMK m. 165)
  • Terk nedeniyle çekişmeli boşanma davası (TMK m. 164)

Genel boşanma sebepleri nelerdir?

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166 ncı maddesinde düzenlendiği üzere genel boşanma sebepleri, belirli bir vakıaya dayanmamaktadır. Başka bir ifadeyle evlilik birliğinin sarsılmasına sebebiyet veren, şiddetli geçimsizliğe sebebiyet veren her olay boşanma sebebi olabilir. Örneğin, duygusal şiddet, fiziksel şiddet, ekonomik şiddet, cinsel şiddet, tükürmek, aşağılamak, beğenmemek, iftira atmak, sevgisiz davranmak, hakaret etmek, tehdit etmek, ilgisiz davranmak, korkutmak, dışlamak, aileden ayrı ev tutmamak ve benzeri evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesine sebebiyet verecek her durum ‘’genel boşanma sebebi’’ olabilir.

Kısacası, şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası ve evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle boşanma davası olarak bilinen bu boşanma davasının sebepleri sınırlı sayıda değildir, somut evliliğin durumuna özgü değerlendirilir.

Genel boşanma sebeplerine dayanılarak açılan boşanma davalarının özel boşanma sebebine dayanılarak açılan davalardan farkı ise hakim tarafların boşanma sebebi olarak davada ileri sürdüğü sebebin evlilik birliğine olan etkisine bakar ve ortak yaşamın sürdürülmesinin taraflardan beklenemeyeceğine kanaat getirmelidir.

Bu nedenle, evlilik birliğinin temelden sarsılması/ şiddetli geçimsizlik nedeniyle açılan çekişmeli boşanma davalarında sadece davada ileri sürülen sebebin ispatı yeterli değildir, bu sebebin evlilik birliğinin devamına engel olduğunun da ispatlanması gerekmektedir.

Anlaşmalı boşanma davası nedir?

Anlaşmalı boşanma, eşlerin boşanmayı ve boşanmanın sonuçlarını (örneğin maddi tazminat, nafaka, çocukların velayeti, mal paylaşımı vb.) karşılıklı olarak anlaşarak ve herhangi bir uyuşmazlık yaşamadan sonlandırmayı seçtikleri bir boşanma türüdür.

Anlaşmalı boşanma davası için eşler, mahkemeye birlikte başvurabileceği gibi, bir eşin açtığı davayı diğer eşin kabul etmesiyle de anlaşmalı boşanılabilir.

Anlaşmalı boşanma davalarının çekişmeli boşanma davalarına kıyasla en büyük avantajı, daha hızlı ve ekonomik bir süreç olmasıdır. Ayrıca, tarafların özel hayatlarının detaylarının mahkeme önünde paylaşılmaması, stres ve duygusal yükün azaltılmasına da katkı sağlar.

Kıdem Tazminatı Nedir?

Kıdem Tazminatı Nedir

Kıdem tazminatı, deneme süresi dahil en az bir (1) yıllık çalışma süresini dolduran işçinin iş akdinin yasada sayılan belirli sebeplerle son bulması halinde, işçiye veya öldüyse mirasçılarına, işçinin kıdemi ve son aldığı brüt ücret dikkate alınarak hesaplanarak işveren tarafından ödenmesi gereken bir miktar paradır.

İş Akdi Hangi Nedenlerle Sona Erdiğinde Kıdem Tazminatına Hak Kazanılır?

İşçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için iş sözleşmesinin Kanunda gösterilen fesih sebepleri veya işçinin ölümü ile sona ermesi gerekmektedir.

Buna göre,

  • İşçinin ölümü
  • Sağlık nedenleri
  • Zorlayıcı nedenler
  • Tutuklanma veya gözaltına alınma
  • İşçinin haklı nedenle feshi
  • Muvazzaf askerlik hizmeti
  • Kadın işçinin evlenmesi
  • İşverenin usulsüz feshi
  • Bağlı bulundukları kurum ve sandıklardan yaşlılık, emeklilik ve malullük aylığı veya toptan ödemesi almak için sözleşmenin feshi

hallerinde işçiler kıdem tazminatına hak kazanır.

Kıdem Tazminatında Çalışma Süresi Nasıl Hesaplanır?

İşçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için deneme süresi dahil iş akdinin sona erdiği tarihte işyerinde en az 1 yıllık kıdeminin bulunması gerekmektedir. Bu sürenin hesaplanmasında işçinin işyerinde sürekli veya aralıklı çalışmasının toplamı esas alınır. Kıdemi bir tam yıldan az olan işçi kıdem tazminatına hak kazanamaz.

Kıdem süresinin başlangıcı, iş akdinin yapıldığı tarih değil işçinin işyerinde fiilen çalışmaya başladığı tarihtir. Kıdem süresinin sonu ise iş akdinin sona erdiği tarihtir. Sözleşmenin bildirim sürelerine uyularak feshedilmesi halinde bildirim süresinin sona erdiği tarih kıdem süresinin sonudur. Yargıtay’a göre, çalışma süresini ispat yükümlülüğü işçiye aittir.

Kıdem Tazminatına Hangi Ücret Esas Alınır?

Kıdem tazminatının hesabında esas alınacak ücret, işçinin son aldığı giydirilmiş brüt ücrettir. Buna göre, kıdem tazminatı, işçinin eline geçen ücret üzerinden değil, sigorta primi, vergi, sendika aidatı gibi kesintiler yapılmaksızın, ikramiye, prim, çocuk veya aile zammı, yol, yemek, sağlık, giyim, yakacak gibi her türlü yardımlar göz önünde tutularak hesaplanmalıdır. Ancak, ücrete ek olarak ödenen yardımların göz önünde tutulabilmesi için yasayla veya sözleşmeyle sağlanmış bu ek ödemelerin devamlı nitelik taşıması önemlidir.

Kıdem Tazminatı Nasıl Hesaplanır?

Kıdem tazminatına hak kazanan işçiye işe başladığı tarihten itibaren her geçen tam yıl için işverence otun günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır.

Buna göre, kıdem tazminatı hesaplanması için önce işçinin bir günlük ücreti belirlenir ve bu ücret otuzla daha sonrada işçinin kıdem yılıyla çarpılarak miktar belirlenir.

Kıdem Tazminatında Zamanaşımı

25.10.2017 tarihinden sonra sona eren sözleşmelerde kıdem Tazminatı beş (5) yıllık zamanaşımına tabidir.

Kıdem Tazminatında Tavan Ücret Nedir?

Kıdem tazminatı tavanı, her tam yıl için işçiye ödenecek kıdem tazminatının üst sınırıdır. Yargıtay’a göre kıdem tazminatı tavanını düzenleyen kural mutlak emredici nitelikte olduğundan tavanı artıran iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesi hükümleri geçersizdir.
Buna göre, kıdem tazminatının yıllık miktarının en yüksek devlet memuruna bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini aşamayacaktır.

İtirazın İptali Davası

İtirazın İptali Davası Nedir?

Alacağın borçlu tarafından vadesinde ödenmemesi halinde alacaklı tarafından icra takibi başlatılabilir. İcra takibinin sonucunda da alacaklı cebir ile alacağını borçludan tahsil edebilmektedir. Lakin borçlunun da kendisini savunabilmesi için yollar bulunmaktadır. Hatta hukuk sistemimiz şu anki yapısı itibariyle borçlunun haklarını alacaklınınkilerinden daha öncelikli tutmaktadır demek dahi mümkündür. Borçlunun kendisine karşı başlatılan icra takibini durdurmak için yapması gereken tek şey oldukça basit bir işlem olan itiraz etmektir. Bu itirazın sonucunda alacaklının ise alacağını bir an önce tahsil edebilmesi için kullanabileceği en etkili yollardan biri itirazın iptali davası açmaktır.

Borçlu itirazında borcunun olmadığına ilişkin herhangi bir kanıt dahi bulundurmak zorunda değildir. İİK m. 66;

ddeti içinde yapılan itiraz takibi durdurur. İtiraz müddetinde değilse alacaklının talebi üzerine icra memuru takip muamelelerine alacağın tamamı için devam eder. Borçlu, borcun yalnız bir kısmına itirazda bulunmuşsa takibe, kabul ettiği miktar için devam olunur.

Her ne kadar durum böyle olsa da unutulmamalıdır ki yukarıda anlattığımız itiraz yolu ancak icra takibinin ilamsız olması halinde gerçekleşebilecektir. İlamlı takipler doğruluğu neredeyse kesin olan belgelere dayandığı için bu tip takiplere delil sunmadan itiraz sunulması halinde itiraz reddedilecektir. İlamlı icra takibini durdurabilmek için borcun ödendiğinin ispatı veya kararın icranın geri bırakılması talepli temyiz veyahut dosya istinafa gönderilerek dosyaya paranın depo edilmesi gerekmektedir.

Borçlu tarafından itiraz edildikten sonra alacaklının izleyebileceği sınırlı yollar bulunmaktadır. Bunlardan biri de işbu makalemizin konusu olan itirazın iptali davasıdır.

İtirazın iptali davası, alacaklı İİK m. 68’de belirtilen (imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye) belgelere sahip değilse zorunlu olarak açılmaktadır. Ancak bu husus işbu belgelere sahip olan alacaklıların itirazın iptali davası açamayacakları anlamına gelmemektedir. Mevzubahis belgelere sahip olan alacaklılar, itirazın iptali davası açabileceği gibi itirazın kaldırılması yoluna da gidebilecektir.

İtirazın İptali Davası Görevli Mahkeme

İtirazın iptali davasında görevli mahkeme taraflar arasındaki hukuki ilişki açısından özel bir hüküm bulunmadığı müddetçe davalının ikametgahına en yakın asliye hukuk mahkemesidir. Ancak HMK’nın ilk maddelerinde belirtilmiş hususlar uyarınca bazı ayrık durumlar da bulunmaktadır. Örneğin;

İtirazın iptali davasına konu olan alacak bir sözleşmeden kaynaklıysa, dava sözleşmenin ifa edildiği yer mahkemesinde de açılabilir. (HMK m. 10)

Taraflar arasında bir yetki sözleşmesi yapılması halindeyse, yetki sözleşmesinin belirtmiş olduğu mahkeme yargılama yetkisine sahip olan tek mahkeme görevli olacaktır.

İtirazın İptali Davası Dilekçe Örneği 

………….ASLİYE HUKUK/ SULH HUKUK/ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NE 

DAVACI                     : ……

ADRES        : ……

VEKİLİ                       : …….  

ADRES        : ……                                

DAVALI                     : ……  

ADRES        : …….                                   

KONU                     : Davalı tarafından …./… Esas Sayılı icra takibine yapılan İTİRAZIN İPTALİNE, tüm alacak yönünden TAKİBİN DEVAMINA ve %20’den az olmamak kaydıyla İCRA İNKAR TAZMİNATINA hükmedilmesi talebimizden ibarettir.

DAVA DEĞERİ      : …… TL(Fazlaya ilişkin haklarımızın saklı kalması kaydıyla şimdilik)

AÇIKLAMALAR    : ……………………… Bu sebeple davalı tarafından yapılan haksız itirazın iptali ile icra inkâr tazminatına hükmedilmesini ve alacağa faiz işletilmesini talep etme zorunluluğu hasıl olmuştur.

HUKUKİ NEDENLER : İİK, HMK, TBK, İş Kanunu ve ilgili sair mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER    : 

SONUÇ VE İSTEM   : Yukarıda açıklanan ve mahkemenizce re’ sen gözetilecek nedenlerle DAVAMIZIN KABULÜ ile,

1- …………… İcra Dairesi’nin …/… Esas numaralı dosyasına yapılan kötü niyetli ve haksız İTİRAZIN İPTALİNE ve itiraza uğrayan tüm alacaklar yönünden TAKİBİN KALDIĞI YERDEN DEVAMINA,

2- Haksız ve kötü niyetle itiraz eden borçlu aleyhine alacağın %20 sinden az olmamak üzere İCRA İNKÂR TAZMİNATINA hükmedilmesine,

3- Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini bilvekale arz ve talep ederiz. 

                                                                                   Davacı Vekili

                                                                            ……………………………

Ekler:

İtirazın İptali Davası Süresi

İtirazın iptali davasında süre hususu oldukça büyük önem taşımaktadır. Şöyle ki itirazın iptali davasında süre geçirilirse bu süre hak düşürücü süre niteliği taşıdığından alacaklının dava yoluyla alacağını alması oldukça zorlaşacaktır. İtirazın iptali davasında zamanaşımı ise İİK m. 67/1’de belirtilmiştir;

Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.”

Ancak bu sürenin aşımı halinde alacağın tahsili imkânsız hale gelmemektedir. Şöyle ki;

İİK m. 67/5

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde

alacağını dava etmek hakkı saklıdır.

Sizlere tavsiyemiz itirazın iptali davası açarken kanunda belirtilmiş olan zamanaşımını kesinlikle geçirmemeniz olacaktır. Çünkü İİK m. 67/5’de bahsedilen ikinci yol süresi içerisinde açılan itirazın iptalin davasına kıyasla çok daha zahmetli ve zaman alıcı bir süreç içerecektir.

Yukarıda izah ettiğimiz, itirazın iptaline ilişkin anlatılan tüm hususlar oldukça derinlikli konular olup hak kaybı yaşamamak ve mağdur olmamak için bir avukattan yardım alınması tarafların menfaatine olacaktır.

İcra İnkâr Tazminatı

İcra inkâr tazminatı, hukukumuzda alacaklının hakkı olan alacağını almasını engellemenin veyahut geciktirmenin cezai yaptırımıdır. Ya da bir başka deyişle;

Borçlunun işi uzatmak maksadıyla uluorta borcunu inkâr ile meseleyi mahkemeye düşürmesine mümkün mertebe meydan vermemek.” Amacını taşıyan bir tazminat türüdür. 

İcra inkâr tazminatının talep edilebilmesi için öncelikli olarak gereken bir itirazın iptali davasıdır. İtirazın iptali davasını ve detaylarını daha önceki makalelerimizde açıklamıştık. (Buradan ulaşılabilir.link) 

İcra inkâr tazminatının talep edilebilmesi için birtakım olayların gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunlar sırasıyla;

  1. Alacaklı icra takibini başlatmalıdır.
  2. Borçlu takibe itiraz etmelidir.
  3. Alacaklı süresi içerisinde itirazın iptali davasını açmalıdır ve dava dilekçesinin içeriğinde icra inkâr tazminatı talebini belirtmelidir.
  4. Borca olan itirazın haksız olduğuna karar verilmelidir.

Yukarıda bahsedilen hususların hepsi önemli olmakla birlikte 3. Aşamadaki icra inkâr tazminatı talebi olmadan icra inkâr tazminatı alamayacağınızı unutmayınız. İcra inkâr tazminatı mahkeme tarafından re’sen hükmedilen bir husus olmayıp ancak ve ancak taleple bağlıdır. İİK m. 67/5;

Bu Kanunda öngörülen icra inkâr tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.

İcra inkâr tazminatı bir kötü niyet tazminatı olmayıp iyi niyetli olarak yapılan bir itirazın haksız çıkması halinde de alınabilir. Yani icra inkâr tazminatında aranan en önemli şart mahkemece itirazın haksız bulunmasıdır. 

İİK m. 67/2 uyarınca;

Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkûm edilir.”

Görüldüğü üzere kanun icra inkâr tazminatında limiti açıkça %20 ve üstü olarak belirlemiştir. Ancak her ne kadar durum böyle olsa da uygulamada %20’nin üstünde icra inkâr tazminatına hükmedildiği bir duruma rastlanmamaktadır. Hülasa mahkemeden tarafından hükmolunacak en yükse icra inkâr tazminatının alacağın %20’sini geçemeyeceği açıktır.

İcra inkâr tazminatı teoride oldukça basit ve anlaşılır olsa da Yargıtay kararları ve uygulamadaki farklılıklar icra inkâr tazminatının alınabilmesini oldukça zor bir hale getirmiştir. Bu sebeple bir avukattan yardım olunması tarafların faydasına olacaktır.

Hukukta Zamanaşımı

Hukukta zamanaşımı oldukça önemli bir unsur olup yükümlülükleri düşürebildiği gibi hakların kullanımını da engelleyebilir. Zamanaşımı sözlükte; 

Yasanın belli ettiği koşullar altında belli bir sürenin geçmesi ve bunun sonucunda kimi hakların kazanılması ya da düşmesi.” şeklinde tanımlanmıştır. 

Hukukun hemen hemen her alanında karşılaşılan zamanaşımı, konu aldığı her hukuki alanının niteliğine göre farklı sürelere tekabül etmektedir. Örneğin Borçlar Kanunu’nu konu alan hukuki uyuşmazlıklarda genel zamanaşımı süresi aksine bir hüküm yoksa on yılken; Ceza Kanunu’nu konu alan davalarda zamanaşımı süresi suçun niteliğine göre oldukça değişken bir yapıya sahip olup Ceza Kanunundaki dava zamanaşımı süreleri aşağıdaki gibidir:

Müebbet hapis talep edilen ceza davaları 25 yıl, Yirmi yılın üzerinde hapis talep edilen ceza davaları 20 yıl, 5 ile 20 yıl arası hapis talep edilen ceza davaları 15 yıl, 5 yıldan az hapis veya adli para cezası talep edilen ceza davaları için 8 yıllık bir zamanaşımı süresi bulunmaktadır.

Zamanaşımında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta; bir konuya ilişkin zamanaşımı süresi dolsa dahi bunun zamanaşımından bağımsız olarak dava edilebileceğidir. Bir başka deyişle zamanaşımı süresini geçirmiş olmak dava hakkının veyahut alacak haklarının kullanılmasını engellemez. Zamanaşımı def’i olarak kullanılan nitelikte olduğundan mütevellit borçlu veya suçlu olan kişinin zamanaşımını def’i mahkemeye ileri sürüp davayı düşürücü nitelikte zamanaşımını kullanması gerekmektedir. Sonuç olarak zamanaşımı mahkemece res’en dikkate alınan bir husus olmadığı için tarafların dava süreçlerinde bu hususa özen göstermeleri büyük önem arz etmektedir.

Zamanaşımı Nasıl Kesilir?

Zamanaşımının kesilmesi demek, zamanaşımı süresinin işleyişinin durdurulması anlamına gelir. Zamanaşımını kesen sebepler TBK’da belirtilmiş olup şu şekildedirler;

1. Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş̧ veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş̧ veya kefil göstermişse.

2. Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa.

Zamanaşımının Yeniden İşlemeye Başlaması

Zamanaşımın kesilmesinin ardından yeniden başlayabilmesi için belirli koşullar bulunmaktadır. Bunlar;

1- Bir dava veya def’i yoluyla kesilmiş̧ olan zamanaşımı, dava süresince tarafların yargılamaya ilişkin her işleminden veya hâkimin her kararından sonra yeniden işlemeye başlar.

2- Zamanaşımı, icra takibiyle kesilmişse, alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlar.

3- Zamanaşımı, iflas masasına başvurma sebebiyle kesilmişse, iflasa ilişkin hükümlere göre alacağın yeniden istenmesi imkânının doğumundan itibaren yeniden işlemeye başlar.

Hak Düşürücü Süre ile Zamanaşımının Farkı Nedir?

Hak düşürücü süre ile zamanaşımı arasındaki en belirgin ve önemli fark; zamanaşımının dolması ile alacak ortadan kalkmaz iken hak düşürücü süre geçtiği takdirde hak doğrudan ortadan kalkar. Bir alacak zamanaşımının geçmesinden sonra ödendiyse geri talep edilemez ancak hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra yapılan bir ödeme geri alınabilir.

Buna ek olarak hak düşürücü sürenin zamanaşımı gibi kesintiye uğramayacağından da bahsetmek gerekmektedir. Hak düşürücü süreler ancak mücbir sebepler ile durdurulabilir ya da kesintiye uğratılabilir.

Zamanaşımı içerisinde pek çok detay ve teknik husus barındıran bir hukuki konu olup tarafların dava sürecinin en başlarında öncelikli olarak dikkat etmelerini gerekmektedir. Bu sebeple bir avukattan yardım alınması tarafların menfaatine olacaktır.

Araç Değer Kaybı

Araç Değer Kaybı

Trafik kazaları gündelik hayatta en sık rastlanılan durumlardan biri olup hem maddi hem de manevi hasara yol açabilmektedir. Maddi hasarlardan olan araç hasarı sadece fiziksel ve görsel olarak oluşan hasarla sınırlı olmayıp aracın kazaya karışmasından mütevellit ikinci el fiyatındaki düşüş de bulunmaktadır. İşbu ikinci el fiyatındaki düşüşe de araç değer kaybı denmektedir.

Araç Değer Kaybı Şartları

Araç değer kaybı belirli şartlar halinde istenebilmekte olup, bu şartların bilinmesi büyük önem arz etmektedir. Araç değer kaybı şartları;

  1. Kazanın meydana geliş tarihinden itibaren iki yıl olmak üzere, hak düşürücü süre geçmemiş olmalıdır.
  2. Kazada araç değer kaybı talep edecek olan tarafın kusur oranı karşı tarafınkinden daha düşük olmalıdır.
  3. Araç hurdaya çıkmamış olmalıdır.
  4. Araçta değer kaybına sebebiyet veren hasar bölgesi daha önceden de hasar almış bir bölge olmamalıdır.

İşbu şartlar sağlandığı takdirde araç değer kaybı, karşı tarafın sigortasından, kaskosundan veyahut sürücünün kendisinden talep edilebilecektir.

Araç Değer Kaybı Nasıl Alınır?

Araç değer kaybı alabilmek için hasarın oluşumuna sebebiyet veren kaza anında kaza tespit tutanağı kesinlikle tutulmalıdır. Aracınızda oluşan fiziksel hasarın tamirine ilişkin fatura ve belgeleri kesinlikle atmamak ve bir ekspere başvurarak oluşan değer kaybının tespitini sağlamak gerekmektedir. 

Ardından karşı tarafın araç değer kaybı talebinizi reddetmesi halinde başvurabileceğiniz çeşitli hukuki yollar bulunmaktadır;

  1. İcra takibi başlatmak,
  2. Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurmak,
  3. Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açmak,

Araç değer kaybını alırken oluşan bir uyuşmazlık durumunda izlenmesi gereken en doğru yol Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurmak olacaktır. Çünkü Sigorta Tahkim Komisyonunun kuruluş amacı sigorta şirketlerinin hukuka aykırı eylemlerini bir nebze olsun engellemektir. Mahkemede dava açıldığı takdirde sonuçlanması 1 ile 1,5 yıl arası sürebilecekken Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurunuz ise en geç 5 ay içerisinde sonuçlanacaktır.

Araç Değer Kaybı Hesaplama

Araç değer kaybı, birçok unsura bağlı olarak hesaplanmaktadır. Bunlar aracın yaşı, yapmış olduğu kilometre, hasar geçmişi, aracın marka ve modeli ve tarafların kusur oranı gibi pek çok faktör bir araya getirilerek hesaplanmaktadır.

Araç değer kaybında hak kaybı yaşamamak ve mağduriyetleri önlemek için bir avukata başvurulması en doğrusu olacaktır.

Trafik Cezasına İtiraz Nasıl Yapılır?

Trafik Cezasına İtiraz Nasıl Yapılır

Trafik cezaları, kolluk kuvvetleri tarafından karayollarının denetimini ve güvenliğini daim kılmak amacıyla konulmuş olan kuralları ihlal eden kişilere uygulanan bir idari yaptırımdır. Ancak tarafınıza haksız olarak trafik cezası kesilmesi de mümkün olup bu gibi durumlarda trafik cezalarına itiraz mümkündür.

Hangi Durumlarda Trafik Cezasına İtiraz Edilir?

Trafik cezalarına itiraz edebilmek için öncelikli olarak bakılması gereken tarafların haklılığı hususudur. Örneğin adınıza kesilmiş olan bir trafik cezası usule uygun kesilmemişse veyahut hız sınırını geçmediğiniz halde cezai yaptırıma maruz kalmışsanız tarafınıza yapılmış haksız bir idari işlem söz konusu olacağından trafik cezasına itiraz mümkündür. Trafik cezasına itirazın mümkün olduğu belirli başlı durumlar şunlardır;

  1. Tarafınıza kesilmiş olan cezanın trafik ihlalinden doğmuş olması halinde.
  2. Adınıza ya da plakanıza kesilmiş olan cezaya ilişkin herhangi bir delil bulunmuyorsa (kamera kaydı vs.) kolluk kuvveti tarafından tutulmuş olan ceza tespit tutanağı tek başına kanıt olamayacaktır. Bu sebeple de delil yetersizliğinden ötürü trafik cezasına itiraz edilebilecektir.
  3. Radar uyarısı olmayan yerlerde hız aşımından ötürü ceza kesilmesi halinde bu cezaya itiraz mümkündür. Çünkü “hukuk devletinde tuzak olmaz” ilkesi hakimdir. Nitekim T.C Yargıtay 7. Ceza Dairesi Esas: 2014/2954 Karar: 2014/14281 sayılı 08.07.2014 tarihli kararında bu hususu belirtmiş ve emsal nitelikte olan bir karar çıkartmıştır. Kararda özetle;

Öncelikle kişilerin can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla yapılması gereken trafik denetimlerini, yol kullanıcılarına ceza vermek amacıyla bilgilendirme yapmadan kural ihlali yapmasını beklemek, trafik kurallarının konuluş amacına uygun olmadığı gibi araç sürücülerine tuzak kurulması anlamına gelecektir ki bu durum, çağdaş hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmaz ve kabul edilemez.”

Denmekte olup habersiz yapılan denetimlerin kural ihlalinin kanıtlanması ve ceza kesilmesi amacıyla kullanımı yasaklanmıştır.

  1. Belediyenin yeterli otopark alanını temin etmediği yerlerde, park yasağından dolayı ceza kesilmesi halinde.

Trafik Cezalarına İtiraz Süresi

Trafik cezasına itiraz edilirken dikkat edilmesi gerekilen birçok husus bulunmaktadır, Karayolları Trafik Kanunu Hükümleri Gereğince Uygulanan İdari Para Cezalarının Tahsilinde ve Takibinde Uygulanacak Usul ve Esaslar ile Kullanılacak Alındılar, Tutanaklar ve Defterler Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’te bu hususlar açıklanmıştır. Trafik cezasına itiraz edilirken dikkat edilmesi gereken en önemli husus süre olup yönetmelikte şu şekilde düzenlenmiştir;

Madde 16/1: Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağına karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren en geç 15 (on beş) gün içinde sulh ceza mahkemesine itiraz için başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari para cezası kesinleşir. “Yüzünüze karşı kesilmiş olan trafik cezalarında on beş gün içerisinde; plakaya kesilmiş olan cezalara on gün içerisinde itirazda bulunmazsanız kesinleşen bu trafik cezasından kurtulabilmeniz ancak trafik cezasının iptali davası yoluyla mümkün olacaktır.

Trafik Cezasına İtirazda Gereken Belgeler

1-Trafik cezası kesilen araca dair ruhsat belgesinin fotokopisi

2-Araç sahibinin ehliyet ve kimliğinin fotokopisi

3-Trafik Cezasının ödemesi yapıldıysa buna ilişkin banka dekontu

4- Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağının fotokopisi

5- Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağı Tebligatının fotokopisi

Trafik Cezasına İtiraz Nereye Yapılır?

Trafik cezasına itiraz ikamet adresine en yakın Sulh Ceza Hakimliğine yapılır. Yukarıda bahsedilen belgeler ve itiraz dilekçesiyle beraber hakimliğe verilir ve mahkeme tarafından incelenir. Mahkemeden çıkan karar tarafınıza yine tebligat yoluyla bildirilir. Mahkemeye başvuru ücretsiz olsa da trafik cezasına itirazının kabul görmemesi halinde mahkeme masrafı tarafınızdan tahsil edilebilmektedir. Kabahatler Kanunu m. 31;  

İdarî yaptırım kararına karşı başvuru yolu harca tâbi değildir. Kanun yoluna başvuru dolayısıyla oluşan bütün masraflar ve vekalet ücreti, başvurusu veya savunması reddedilen tarafça ödenir.” 

İtirazınızı sadece fiziksel olarak değil aynı zamanda online olarak https://vatandas.uyap.gov.tr üzerinden de yapabilirsiniz. Ancak her iki başvuru yolunda da yukarıda bahsi geçen belgelere ihtiyaç duyulacaktır.

Trafik Cezasına İtirazda İzlenilmesi Gereken Yol

Tarafınıza bir trafik cezası tebliğ edildiğinde yapılacak en doğru şey haklı olduğunuzu düşünseniz dahi cezayı 15 gün içerisinde ödemektir.  Çünkü kanunumuzda ceza indirimi mevcuttur ve cezanın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde ödeme yapılması halinde kesilen cezanın yalnızca ¾’ünü ödeyerek cezai yükümlülüğünüzden kurtulabilmektesiniz. Trafik cezanızı ödemiş olmanız kanuni yollarınızı kullanmanıza herhangi bir engel oluşturmamakta olup ödeme sonrasında da “Trafik Cezasına İtiraz Nereye Yapılır?” başlığı altında bahsedilmiş olan yollara başvurabilirsiniz.  Daha sonrasında itirazınızın kabulü ile tarafınıza ödemiş olduğunuz cezanın iadesi de yapılmaktadır. İndirimli ödemeden faydalanmaz ve doğrudan trafik cezasına itiraz ederseniz, mahkeme aleyhinize bir karar çıkarttığı takdirde indirimden faydalanamazsınız.

Yukarıda anlatılan yol trafik cezasına itiraz sürecinde izlenilmesi gereken en doğru yol olup bu yolun uygulanılmasında yargı sürecinin karışıklığından kaynaklı sıkıntılar yaşanabilmektedir. Bu sebeple hak kaybı yaşamamak ve mağdur olmamak için bir avukattan yardım alınması en doğrusu olacaktır.

Ödeme Emrine İtiraz Nasıl Yapılır?

Ödeme Emrine İtiraz Nasıl Yapılır

Ödeme Emri Nedir?

Ödeme emri, icra takibinin başlatılması üzerine yetkili icra dairesi tarafından borçlu tarafa gönderilen tebligattır. İcra takibinin başlamış olduğunu borçlu tarafa bildiren ödeme emrine itiraz etmek mümkün olup süresi içerisinde ödeme emrine itiraz edilmediği takdirde icra takibi kesinleşmektedir.

Ödeme Emirlerine İtiraz Çeşitleri

Ödeme emrine süresi içerisinde itiraz gerçekleştiği takdirde icra dairesi takibi direkt durdurmak zorundadır. Ödeme emrine itiraz gerçekleştirilirken iki ana sebep kullanılmaktadır. Bunlar;

1- Borca İtiraz

Borca itiraz borçlunun doğrudan borcun varlığını inkâr etmesi halinde gerçekleşmektedir. Herhangi bir sebep belirtmeden borcu inkâr etmek de mümkündür ancak alacaklı taraf itirazın iptali davası açtığı takdirde borçlu itirazında değindiği hususlarla bağlı olacaktır. İcra İflas Kanunu m. 63;

İtiraz eden borçlu, itirazın kaldırılması duruşmasında, alacaklının dayandığı senet metninden anlaşılanlar dışında, itiraz sebeplerini değiştiremez ve genişletemez.”

Bu sebeple ödeme emrinde borca itiraz yapılırken gerçek bir dayanak göstermek oldukça önemlidir.

    Borçlunun borca itiraz etmesi halinde icra takibinin sürdürülebilmesi için alacaklının itirazın iptali davası açması veyahut icra dairesinden itirazın kesin olarak kaldırılmasını talep etmesi gerekmektedir.

2- İmzaya İtiraz

    İmzaya itiraz ödeme emrine itirazın en geniş bölümünü oluşturmaktadır. Yetki itirazı, zaman aşımı itirazı, borcun ödenmiş olduğu gibi itirazların hepsi imzaya itiraz başlığının altında incelenmektedir. 

Alacaklının icra takibine dayanağı adi bir senet ise imzaya itiraz mümkün olmakla birlikte takibin dayanağı resmi bir senet ise imzaya itiraz yoluna başvurulamaz. Ancak ek olarak bir menfi tespit davası da açılarak resmi senetteki imzaya itiraz yapılabilir.

Kanunda imzaya itirazın ayrıca ve açık olarak belirtilmesi gerektiği kesin olarak belirtilmiştir. İİK m. 62/5;

Borçlu takibin müstenidi olan senet altındaki imzayı reddediyorsa, bunu itirazında ayrıca ve açıkça beyan etmelidir. Aksi takdirde icra takibi yönünden senetteki imzayı kabul etmiş sayılır.” 

İmzaya itiraz yoluyla durdurulan bir icra takibini devam ettirmek isteyen alacaklı ancak itirazın geçici olarak kaldırılması yoluna başvuracaktır.

Ödeme Emrine İtiraz Süresi

Ödeme emrine itiraz edilebilecek süre kanun hükmüyle kesin bir biçimde belirlenmiştir. İİK m. 62/1;

İtiraz etmek isteyen borçlu, itirazını, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirmeye mecburdur.

Ancak ödeme emrine itiraz süresini değiştiren istisnai durumlar da mevcuttur. İİK m.65/1;

Borçlu kusuru olmaksızın bir mâni sebebiyle müddeti içinde itiraz edememiş ise paraya çevirme muamelesi bitinceye kadar itiraz edebilir.”

Borçlunun elinde olmayan ve kendinden kaynaklanmayan sebeplerle süresi içerisinde ödeme emrine itiraz edememesi halinde yukarıda bahsedilen gecikmiş itiraz hükümleri uygulanacaktır. Borçlu ödeme emrine itiraz etmesine engel olan şey kalktıktan itibaren 3 gün içerisinde itirazda bulunmak zorundadır. Burada dikkat edilmesi gereken husus gecikmiş itirazın icra dairesine değil icra mahkemesine yapıldığıdır.

Ödeme emrine itiraz oldukça çeşitli yollar ve dikkat edilmesi gereken hususlar barındıran bir konu olduğundan hak kaybı yaşamamak ve mağdur olmamak için bir avukattan yardım alınması en doğrusu olacaktır.

İhbar Tazminatında Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

İhbar Tazminatı Nedir?

4857 sayılı İş Kanunu belirsiz süreli iş sözleşmelerinin sona erdirilmesi halinde bazı kesin bildirim sürelerini zorunlu tutmuştur. Bu bildirim sürelerine ihbar süresi denmekte olup sürelere riayet edilmediği takdirde cezai yaptırım uygulanmaktadır. İşte bu cezai yaptırım ihbar tazminatı olarak geçmektedir. 

İhbar tazminatı, hakkında oldukça bilgi kirliliği bulunan bir husus olduğundan mütevellit oldukça dikkatli hareket edilmesi gerekmektedir. 

İhbar Süresi Nedir?

İhbar süresi, iş ilişkisin sonlandıracak olan tarafın fesihi gerçekleştirmeden önce bildirimde bulunması gereken en kısa süreyi ifade eder. İhbar süreleri 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. Maddesinde açıkça belirtilmiştir;

İş sözleşmeleri;

a) İşi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra,

b) İşi altı aydan bir buçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra,

c) İşi bir buçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra,

d) İşi üç yıldan fazla sürmüş işçi için, bildirim yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra,

Feshedilmiş sayılır.

Örnek vermek gerekirse; bir işveren 4 yıl boyunca çalıştırmış olduğu işçiyi ancak 8 hafta öncesinden işçiye haber vererek haklı bir nedene dayanmadan işten çıkartabilir. Bu süreye uyulmadığı takdirde işçinin 8 haftalık brüt ücreti ihbar tazminatı olarak işçiye ödenecektir.

İhbar Tazminatı Şartları

İhbar tazminatının doğabilmesi için belirli başlı şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunlar;

  1. İşçi ile işveren arasındaki sözleşme belirsiz süreli bir sözleşme olmalıdır.
  2. Sözleşmeyi fesheden taraf haklı bir sebebe dayanmamalıdır. İş sözleşmesinin feshini işçi bakımından haklı kılan sebepler İş Kanunu m. 24’de düzenlenmiş olup şu şekildedir;
  1. Sağlık sebepleri 
  2. Ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri 
  3. Zorlayıcı sebepler
  4. İhbar sürelerine uymadan sözleşmesinin feshi gerçekleşmiş olmalıdır.

İşçi İhbar Tazminatı Öder Mi?

Yukarıda anlatılan şartlar gerçekleştiği takdirde tarafların (hem işçi hem de işverenin) ihbar tazminatı talep hakkı doğmaktadır. Bu durum kanunda da belirtilmiş olup işçi ihbar tazminatı ödeyebilmektedir.

İş Sözleşmesinin Feshi

İş sözleşmenin feshi birçok şekilde yapılabilmekle birlikte genelde iki ana sebep gösterilerek fesih gerçekleştirilmektedir. Bunlardan ilki haklı nedenleri kullanarak fesih, diğeri ise herhangi bir haklı nedene dayanmadan fesihtir. 

Haklı nedenlerin kullanılması halinde herhangi bir ihbar süresine uyulması zorunlu değildir. Haklı nedenlerle iş sözleşmesinin feshi hususu bir diğer makalemizde detaylı bir biçimde açıklanmıştır.

İş sözleşmesinin feshi haklı bir nedene dayanmadan gerçekleştirdiği takdirde ilk dikkat edilmesi gereken ihbar süresine dikkat edilmesi gerektiğidir. İşçi ihbar süresine uymadığı takdirde işveren tarafından ihbar tazminatı talebiyle karşı karşıya kalacaktır. 

Somut olayda en çok rastlanılan diğer bir husus da ihbar sürelerine uygun olarak iş sözleşmesinin işveren tarafından feshi halinde işçinin bunu doğrudan kabul edip işe devam etmesidir. İşçi işveren tarafından sözleşmenin feshedileceğinin bildirilmesi halinde ihbar süresi boyunca günde 2 saat iş arama iznine sahiptir. Bu 2 saatlik iş arama süresinde işçinin maaşından kesinti yapılamayacağı gibi, 2 saatlik süre işçiye verilmediği takdirde bu 2 saatin ücreti %100 zamlı olarak işverenden talep edilebilecektir. Bu 2 saatlik iş arama süresi verilmediği takdirde ise işçi açısından sözleşmenin feshi için haklı bir sebep oluşturmaktadır. 

İhbar tazminatı, uygulamada sıklıkla karşılaşılan bir tazminat türü olmakla birlikte kulaktan dolma bilgiler sebebiyle hakkında çok fazla bilgi kirliliği bulunan bir husustur. Bu sebeple hak kaybı yaşamamak ve mağdur olmamak için bir avukattan yardım alınması en doğrusu olacaktır.

İhbar Tazminatı Nasıl Alınır?

İhbar Tazminatı Nasıl Alınır

İhbar Tazminatı Nedir?

İşçi ya da işveren iş ilişkilerini sonlandırmak istediğinde kanunda belirtilmiş bildirim sürelerine uymak zorundadır. Belirsiz süreli olan iş sözleşmesini feshetmek isteyen tarafın yapması gereken bu bildirim kanunumuzda ihbar olarak geçmektedir. 

İhbar tazminatı hem işveren hem de işçi lehine verilebilen bir tazminat olup haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi feshetmek isteyen tarafın feshin yapılacağına dair bildirimi yapmadan iş ilişkisini sonlandırması halinde ödenir. İşverenin işçinin sözleşmesini feshetmeden önce bildirimde bulunması zorunlu olduğu gibi işçi de işten çıkmak istediğinde işverene önceden bildirimde bulunmak zorundadır. Bu bildirimlerin yapılmaması halinde ise bildirimde bulunmayan taraf aleyhine ihbar tazminatına hükmolunur.

İhbar Süresi Nedir?

İhbar süresi, iş ilişkisin sonlandıracak olan tarafın fesihi gerçekleştirmeden önce bildirimde bulunması gereken en kısa süreyi ifade eder. Örneğin işçi-işveren ilişkisi 6 aydan az sürmüş olan bir işçi, sözleşmeyi feshetmek istediğinde ihbar süresi olan iki hafta öncesinde bildirimde bulunmalıdır. Bu süreler 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. Maddesinde açıkça belirtilmiştir;

İş sözleşmeleri;

a) İşi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra,

b) İşi altı aydan bir buçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra,

c) İşi bir buçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra,

d) İşi üç yıldan fazla sürmüş işçi için, bildirim yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra,

Feshedilmiş sayılır.

Kanunda sürekli olarak işçiden bahsedilmiş olsa da ihbar tazminatının sadece işçi tarafından talep edilmediğine ve işverenin de ihbar tazminatı talep edebileceğini unutmamak gerekmektedir. Bu durum uygulamada sıklıkla karıştırılmakta olup, işçilerden ihbar tazminatı talep edilemeyeceği gibi bir algı bulunmaktadır. Ancak bu yanlış olup işten ayrılmadan önce işvereninize bildirimde bulunmak zorunda olduğunuzu unutmamalısınız. Aksi takdirde işvereniniz sizden ihbar tazminatını talep edebilecektir.

İhbar süresi işveren tarafından başlatıldıysa işçi; günde 2 saat iş arama hakkına sahiptir. İşçinin iş aramakla geçirdiği bu 2 saat de normal mesai saati gibi işlem görür. Yani işveren hiçbir şekilde bu 2 saatlik izni işçinin ücretinden kesemez. 

İhbar Tazminatı Nasıl Hesaplanır?

İhbar tazminatı işçinin çalıştığı son aydaki brüt ücrete göre hesaplanır. Örneğin bir işçi 2 yıl boyunca aynı işveren için çalışmışsa ihbar süresi kanun gereği 6 haftadır. İşçi 6 haftalık brüt ücretini işverenden talep edebilecektir.

İhbar tazminatı, uygulamada sıklıkla karşılaşılan bir tazminat türü olmakla birlikte kulaktan dolma bilgiler sebebiyle hakkında çok fazla bilgi kirliliği bulunan bir husustur. Bu sebeple hak kaybı yaşamamak ve mağdur olmamak için bir avukattan yardım alınması en doğrusu olacaktır.