Ses ve video kaydı mahkemede delil olarak kullanılabilir mi? Bu soru, kişilerin mahremiyetinin ve hukuka uygun delil toplamanın sınırlarını anlamak açısından oldukça önemlidir. Hukukun, özel hayatın gizliliği ilkesini korumak amacıyla ses ve video kayıtlarına yaklaşımı nettir: İzinsiz ve gizli olarak kaydedilen ses ve görüntü kayıtları genel olarak mahkemede delil olarak kullanılamaz. Eğer bir kaydın delil olarak kabul edilebilmesi isteniyorsa, karşı tarafın rızasının alınmış olması veya kanunen belirli durumların varlığı gereklidir.
Özellikle boşanma davaları gibi hassas konularda, ses kayıtlarının delil olarak sunulabilmesi için hukuka uygunluk taşıması gerekir. Aksi bir durumda ise, kişilerin izinsiz kayıt yapmaları suç teşkil edebilir ve bu durum ciddi hukuki sorunlar doğurabilir.🏛️ Yargıtay kararları da, bu tür kayıtların ancak belirli koşullar altında kabul edilebilir olduğunu belirtmektedir. Böylece, delil niteliği taşımayan kayıtlara hukuken uygunluk sağlamak adına doğru adımlar atılmalıdır.
Türk Hukukunda Delil Kavramı ve Temel İlkeler
Türk hukukunda delil kavramı, bir davada ileri sürülen iddia ya da savunmanın doğruluğunu gösterecek her türlü araç ve belgeye denir. Delil, yargı makamlarının olayın gerçekliğini anlaması ve doğru karar verebilmesi için vazgeçilmezdir. Delil sayesinde mahkeme önündeki uyuşmazlığın çözümünde gerçek ve adaletin sağlanması mümkündür.
Delil sisteminde iki ana prensip öne çıkar: delil serbestisi ve hukuka uygunluk. Delil serbestisi ilkesi gereğince, mahkemeler belli sınırlar içinde her türlü delili serbestçe değerlendirme hakkına sahiptir. Ancak bu ilke, hukuka aykırı şekilde elde edilen delillerin yasaklanmasıyla sınırlandırılır. Yani, bir delil hukuka uygun yöntemlerle elde edilmemişse mahkeme tarafından dikkate alınmaz.
Delilin konusu ise maddi olaylardır. Olayın gerçekten yaşanıp yaşanmadığının tespiti için delil gösterilir. Tüm deliller somut (fiziksel belgeler, belgeler, ses ve video kayıtları gibi) ya da soyut (tanık beyanları gibi) olarak ikiye ayrılır. Ayrıca kesin deliller ve takdiri deliller gibi çeşitlendirmeler de mevcuttur. Kesin deliller; kesin hüküm, senet ve yemin olarak sınırlı sayıda kabul edilir. Bunun dışında kalan deliller ise takdiri delil kapsamında değerlendirilir ve hâkimin takdirine bırakılır.
Özetle, Türk hukukunda delil serbestisi geçerli olmakla birlikte, hukuka aykırı elde edilen delillerin kullanılması yasaktır ve davanın ispatında kullanılmazlar.
Ses ve Video Kaydının Tanımı ve Kapsamı
Ses ve video kaydı, kişiler arasındaki görüşmelerin veya bir kişinin davranışlarının, teknolojik cihazlarla kayıt altına alınmasını ifade eder. Burada ses kaydı yalnızca konuşmaları, video kaydı ise görüntüyle birlikte sesin de kaydedilmesi anlamına gelir. Mevcut gelişmiş telefonlar ve kayıt cihazları sayesinde artık bir konuşma ya da olay çok kolay şekilde kayıt altına alınabilmektedir.
Ses ve video kayıtlarının kapsamı, kayıt yapılan ortamdan kaydı alan kişinin bilgisi ve rızasına, ayrıca olayın niteliğine göre değişir. Hukukta bu tür kayıtlar “maddi delil” olarak değerlendirilir. Özellikle ceza ve hukuk davalarında, olay anının doğruluğunu gösterebilen bu kayıtlar önemli bir yere sahiptir.
Ancak, ses ve video kaydının hukuken geçerli delil olabilmesi için birtakım şartlar vardır. İlke olarak tarafların rızası olmadan veya hukuka aykırı bir biçimde elde edilen kayıtlar suç teşkil edebilir ve davalarda delil olarak kullanılmaları mümkün olmayabilir. Özellikle bir kişinin özel hayatının gizliliği ihlal edildiğinde, Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında suç oluşabilir.
Yani, ses ve video kayıtlarının tanımı geniş olsa da, hukuken geçerliliği ise sıkı kurallara tabidir. Sadece hukuka uygun olarak alınmış kayıtlar davalarda delil olarak kabul görür. Bu nedenle her ses veya video kaydı mahkemede delil olarak kullanılamaz; bazı kayıtların kullanımı ise suç teşkil edebilir.
Kayıt Alınmasında Gerekli Şartlar
Ses ve video kayıtlarının hukuka uygunluğu için temel şartlar bulunur. İlk olarak, kayıt alınacak kişilerin rızası en önemli koşuldur. Rıza olmadan yapılan kayıtlar genellikle hukuka aykırı kabul edilir ve ağır ceza yaptırımlarına neden olabilir. Ayrıca, kayıt alırken yetkili makamlara başvurma imkânı var ise şahsi olarak kayıt alımına gitmekten kaçınılmalı, önce kolluk güçlerinden veya savcılıktan yardım istenmelidir. Çünkü kanuna göre, zaruri ve başvurulacak makam yokken yapılan kayıtlar istisna olarak kabul edilebilir. Eğer olay anında resmî ve yetkili bir makama başvurmak mümkünse, kayıt almak yerine bu yola gidilmelidir.
Tarafların Rızası ve Onamı
Tarafların rızası ve onamı olmazsa, yapılan her türlü ses ve video kaydı genellikle hukuka aykırı değerlendirilir. Özellikle özel konuşmalar, ev ortamları veya kişisel ilişkilerde karşı tarafın açıkça izin vermesi gerekir. Rıza yalnızca kaydı yapan kişinin değil, kaydı alınan herkesin izni anlamına gelir. Mahkemeler, rıza olmadan alınan kayıtların delil olarak kullanılmasına çoğu zaman izin vermez. Hatta, izinsiz yapılan kayıtların özel hayatın gizliliğini ihlal etmesi nedeniyle Türk Ceza Kanunu’na göre suç teşkil ettiğini ve hapis cezası gerektirebileceğini belirtmek gerekir.
Yetkili Makamlarca Alınan Kayıtlar
Yetkili makamlar tarafından alınan kayıtlar, hukuka uygun olarak kabul edilir ve mahkemelerde delil olarak kullanılabilir. Örneğin, hakim kararıyla yapılan ortam dinlemeleri, savcılık veya kolluk güçlerinin aldığı kayıtlar açıkça hukuki dayanağa dayanır. Kadına şiddet, tehdit veya bir suç unsurunun önlenmesi için polisin veya savcılığın talebiyle alınan görüntü ve ses kayıtlarında hukuka aykırılık oluşmaz. Bu tür durumlarda kayıt, tamamen kanuni yetkiler kapsamında gerçekleştiği için delil değeri taşır. Ancak vatandaşların kendi imkanlarıyla izinsiz ve sürekli şekilde kayıt yapması ile devletin yetkilendirdiği makamların yaptığı kayıtlar arasında önemli bir ayrım olduğu unutulmamalı.
Hukuka Uygunluk Halleri
Bazı özel durumlarda, ses veya video kaydı almak özel kurallara bağlı olarak hukuka uygun sayılabilir.
Ani ve Beklenmedik Olaylarda Kayıt
Ani ve beklenmedik bir olay meydana geldiğinde, kişinin kendisini veya yakınını savunmak amacıyla kayıt yapması hukuken mümkün olabilir. Bu durumda, savunma hakkı veya başka bir haksızlığı önleme amacıyla hareket ediliyorsa, olayın tarafında makul bir gerekçenin bulunması gerekir. Ani bir saldırı, tehdit, şantaj ya da acil bir tehlike anında kayda başlamak, hukuka uygun bir defans aracı olabilir. Fakat bu tür kayıtların gerçekten olayın spontane gelişimi sırasında alınması, planlanmamış ve önceden kurgulanmamış olması şarttır.
Can ve Mal Güvenliğinin Korunması
Kişinin can veya mal güvenliğinin ciddi tehlike altında olması halinde; örneğin bir saldırı anında, tehdit veya şantaj sırasında ses veya video kaydının alınması, son çare olarak başvurulan bir yol olarak değerlendirilir. Türk Ceza Kanunu ve yargı kararlarına göre, bu tip hayati tehlike durumlarında, başka bir delil toplama imkânı yoksa ve olayın ispatı için kadraja ya da mikrofona başvurmak zaruri ise kayıt yapmak hukuka uygundur. Buradaki temel kriter, en son ve en zaruri çare olması, ve korunan yararın ağır basmasıdır. Kayıt sırasında mümkünse resmi makamlara bilgi vermek, kayıt süresini ve kapsamını olay anı ile sınırlı tutmak, kişisel verileri amacı dışında ifşa etmemek de başka önemli kurallardır.
Bu anlatılanlar çerçevesinde, ses ve video kaydının hukuka uygunluğu mevcut duruma, kaydın amacı ve gerekliliğine göre değerlendirilir. Özellikle olağanüstü ve savunma gerektiren durumlar dışında önceden kurgulu, sürekli ve kapsamlı kayıtlar hukuka aykırı sayılır ve delil olarak genellikle kabul edilmez.
Hukuka Aykırı Şekilde Elde Edilen Ses ve Video Kayıtları
Hukuka Aykırı Delil Kavramı
Hukuka aykırı delil kavramı, Türk hukukunda çok önemlidir. Hukuka aykırı delil, bir kanun kuralına veya temel hak ve özgürlüklere aykırı olarak elde edilen delillerin tümünü ifade eder. Özellikle ses ve video kayıtları, karşı tarafın rızası olmadan veya yasa dışı yollarla kaydedilmişse hukuka aykırı kabul edilir. Bu tür delillerin yargılamada kullanılması ise hem hukuki hem de cezai olaraktan ciddi sonuçlar doğurur. Ceza mahkemelerinde ve hatta hukuk davalarında bu delillerin reddi kuraldır. Hakimler böyle bir delili kendiliğinden (resen) dikkate alamaz.
Türk Ceza Kanunu Kapsamında Suç Teşkil Eden Durumlar
Türk Ceza Kanunu (TCK), kişilerin mahremiyetine büyük bir önem verir ve hukuka aykırı kayıtlar ile ilgili birden fazla suç tanımlar. TCK’nın 132, 133, 134 ve 135. maddeleri özellikle bu konuda önemlidir. Bu maddeler hem haberleşmenin hem de özel hayatın gizliliğini korur.
Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK Md. 132)
TCK 132. maddeye göre, iki kişi arasındaki özel haberleşmenin kaydedilmesi, başkalarına ifşa edilmesi veya bir şekilde gizlilik ihlaline neden olunması suçtur. Burada gizli yapılan telefon görüşmeleri, mesajlaşmalar veya e-posta haberleşmeleri de bu kapsama girer. Yasaya göre bu kişilere 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilebilir. Haberleşme izinsiz biçimde kaydedilirse veya açıklanırsa suç oluşur.
Kişiler Arası Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması (TCK Md. 133)
TCK 133. madde, kişiler arasındaki yüz yüze yapılan konuşmaların gizlice dinlenmesi ve kayda alınmasını suç olarak tanımlar. Burada önemli olan husus, konuşmanın gizli veya aleni olması değildir; konuşmanın tarafı olmayan bir kişinin kaydı yapması gerekliliğidir. Eğer siz konuşmanın dışında biri olarak gizlice kayıt alırsanız, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile karşılaşabilirsiniz.
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal (TCK Md. 134)
TCK 134. madde, kişilerin özel hayatına ilişkin ses veya görüntülerin kaydedilmesini ve ifşa edilmesini suç olarak kabul eder. Birinin izni olmadan onun görüntüsünü veya sesini kaydetmek genel olarak 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu kayıtların sosyal medya gibi mecralarda paylaşılması durumda ise ceza artar (2 yıldan 5 yıla kadar).
Kişisel Verilerin Kaydedilmesi (TCK Md. 135)
TCK’nın 135. maddesi ise kişilere ait bilgilerin (ad, soyad, adres, görüntü, ses kaydı vb.) hukuka aykırı olarak kaydedilmesi suç sayar. Kişisel veri kavramı çok geniştir ve ses/video kayıtları da kişisel veri sayılır. 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilmesi mümkündür.
Hukuka Aykırı Kayıtların Ceza ve Sonuçları
Ses ve video kayıtlarının hukuka aykırı şekilde elde edilmesi hem delil olarak geçersiz sayılmasına hem de ceza sorumluluğuna yol açar. Bu tür kayıtlar ile ilgili şikayetler üzerine hapis cezası, adli para cezası gibi sonuçlarla karşılaşılabilir.
Şikayet Durumu ve Zamanaşımı
Bu suçların çoğu şikayete bağlı olup, mağdurun şikayette bulunması gerekir. Ancak bazı ağır durumlarda savcılık resen (kendiliğinden) de hareket edebilir. Zamanaşımı genel olarak 8 yıldır. Bu süre içinde şikayet hakkı kullanılmazsa, suç cezasız kalır.
Cihazlara El Konulması
Hukuka aykırı olarak elde edilen ses ve video kayıtlarının yapıldığı telefon, kamera gibi cihazlara mahkeme kararıyla el konulabilir. Ceza soruşturması sırasında, bu cihazlar üzerinde dijital inceleme yapılır ve delil olarak değerlendirilmezse cihazlar iade edilir ya da kamuya geçirilmesine karar verilebilir.
Sonuç olarak, hukuka aykırı şekilde ses ve video kaydı almak, ciddi cezai yaptırımlara ve hak kayıplarına yol açmaktadır. Bu sebeple her vatandaşın haklarını ve başkasının hakkını iyi bilerek hareket etmesi gerekir.
Ses ve Video Kayıtlarının Mahkemede Kullanılabilirliği
Genel Kural: Hukuka Aykırı Delilin Reddedilmesi
Ses ve video kayıtlarının mahkemede delil olarak kullanılabilirliği denildiğinde ilk akla gelen konu, hukuka aykırı delil ilkesidir. Türk hukuk sisteminde, bir delil hukuka aykırı olarak elde edilmişse kural olarak mahkemede kullanılması mümkün değildir. Yani tarafların rızası olmadan veya hukuka aykırı bir şekilde elde edilen kayıtlar, genellikle hâkim tarafından dikkate alınmaz. Ceza Muhakemesi Kanunu ve Medeni Usul Kanunu’nda yapılan düzenlemelere göre elde edilen hukuka aykırı deliller, davanın sonucuna hiçbir şekilde etki etmez. Bu nedenle bir ses veya video kaydının mahkemeye sunulabilmesi için kaydın nasıl elde edildiği büyük önem taşır.
İstisnai Olarak Kullanılabilecek Durumlar
Ses ve video kayıtlarının hukuka aykırı olarak elde edilmesi halinde dahi, bazı istisnai durumlarda mahkemelerde kullanılabilmesine izin verilebiliyor. Yargıtay ve çeşitli mahkemeler, kişi haklarının korunması, adalet ihtiyacının karşılanması veya bir başka temel hakkın savunulması sırasında bu tür kayıtların kullanılmasına istisnaen olanak tanımaktadır. Ancak bu istisnalar çok dardır ve her olayın kendi özelinde ayrıca incelenir.
Haksız Saldırıya Karşı Kendini Savunma
Ses veya video kaydı, kişi kendini bir haksız saldırıya karşı savunmak zorunda kaldığında elde edilmişse, mahkemede üzerine tartışılabilir bir delil haline gelir. Örneğin; bir taraf, karşı tarafın saldırgan davranışlarını kanıtlamak için olayı anlık olarak kayda almışsa ve başka türlü kendini ispatlayamayacaksa, bu kayıt yargılamada değerlendirilebilir. Burada önemli nokta, kayıt alma ihtiyacının gerçekten zaruri olmasıdır. Aksi halde önceden planlanmış, sürekli ve sistemli bir şekilde alınan kayıtlar yine hukuka aykırı kabul edilir.
Tehdit, Hakaret ve Taciz Olayları
Tehdit, hakaret ya da taciz gibi olaylarda, mağdurun başka türlü delil toplama şansı bulunmuyorsa, ani olarak gerçekleştirilen ses veya video kayıtları mahkemede delil kabul edilebilir. Yani kişi, ciddi bir hakaretin, tehdidin veya tacizin mağduru olmuşsa ve olayın doğruluğunu sadece kayıt ile ispatlayabiliyorsa, hukuk gereği hâkim bu kaydı değerlendirebilir. Elbette burada da amaç, mağdurun korunması ve adaletin sağlanmasıdır.
Acil, Ani Durumlar ve Delil Koruma Gerekliliği
Acil ya da ani bir olay geliştiğinde, örneğin bir suç işlenirken kayda alınan görüntü ya da sesler, kayıt sahibinin amacı delil toplamak dışında başka bir çıkar gütmüyorsa, mahkemeler tarafından istisnaen dikkate alınabilir. Özellikle delilin kaybolma riski, olayın bir daha ispatlanamayacak olması, mağduriyetin büyümesi gibi durumlarda bu tür kayıtlar yargılamada kullanılabilmektedir. Yani gerektiğinde delili koruma ve olayı belgeleyebilme amacıyla yapılan kayıtlar, hukuka uygun olmasa da adaletin sağlanması açısından istisnai şekilde kullanılabilmektedir.
Eşler Arasındaki Boşanma Davaları
Boşanma davalarında ses ve video kayıtları sıkça gündeme gelir. Eşler arasında yaşanan şiddet, hakaret, çocuklara zarar verme veya sadakatsizlik gibi konulara ilişkin delil niteliğindeki kayıtlar, bazı durumlarda mahkeme tarafından kabul edilebilir. Özellikle evlilik birliği içinde başka şekilde ispatı mümkün olmayan olayların kanıtlanması için alınan ve anlık, münferit kayıtlarda hâkimler esneklik gösterebilmektedir. Ancak yine burada da, kayıtların kötüye kullanılan bir amaç için veya sürekli, her an hayatın doğal akışında yapılması halinde bu deliller reddedilir.
Özetle, Türk hukukuna göre ses ve video kayıtlarının mahkemede kullanılabilmesi için öncelikle hukuka uygun şekilde elde edilmiş olması gerekli; ancak, mağdurun korunması veya adaletin gerektirdiği çok özel durumlarda istisnai olarak hukuka aykırı kayıtlar da delil olarak kullanılabilmektedir.
Ses ve Video Kayıtlarının Delil Olarak Kullanıldığı Dava Türleri
Boşanma Davalarında Ses ve Video Kayıtları
Boşanma davalarında ses ve video kayıtları sıkça gündeme geliyor. Özellikle evlilik içerisindeki sadakatsizlik, şiddet, küçük düşürücü davranışlar gibi iddiaların ispatında taraflar ellerindeki ses ya da görüntü kayıtlarını mahkemeye sunmak isteyebiliyor.
Fakat burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, bu kayıtların hukuka uygun şekilde elde edilip edilmediği. Eğer taraflardan birinin rızası olmadan gizlice kayıt yapılmışsa, bu kayıtlar genellikle hukuka aykırı sayılıyor ve mahkemede delil olarak kullanılamıyor. Ancak, Yargıtay bazı kararlarında, başka türlü ispat imkânı yoksa ve kayıt gerçek bir haksız saldırı veya ağır kusuru ortaya koyuyorsa istisnai olarak bu kayıtların delil olarak kabul edilebileceğini belirtmiştir.
Kısacası, boşanma davalarında ses ve video kaydıyla delil sunmak isteyen kişinin mutlaka kaydı nasıl ve neden aldığına dikkat etmesi, hukuka uygunluk kriterini göz önünde bulundurması gerekir.
Sadakat Testleri ve Aldatma İddiaları
Sadakat testlerine ilişkin gizlice alınan ses ve video kayıtları, aldatma iddialarının ispatında kullanılmak isteniyor. Fakat sırf eşini denemek veya tuzağa düşürmek amacıyla hazırlanan kurgusal veya planlı kayıtlar, genellikle mahkemede delil olarak kabul edilmemektedir. Yargıtay; ancak gerçek bir aldatma eyleminin ortaya çıkması, başka türlü ispatın imkânsız olması ve kayıt yapan kişinin o anda kendisini koruma, savunma zarureti içinde olması halinde bu tür kayıtların istisnai olarak delil olabileceğini kabul ediyor.
Dolayısıyla, bir eşin diğer eşe sadakat testi uygulaması ve bunu kayda alması, eğer karşı tarafın rızası yoksa ve belirgin bir haksız saldırı yoksa çoğunlukla hukuka aykırı delil olarak reddedilir.
İşçi-İşveren Uyuşmazlıkları
İşçi-işveren arasındaki davalarda ses ve video kayıtları, genellikle mobbing (psikolojik baskı), hakaret, tehdit ya da işverenin haklı fesih iddiası gibi konularda gündeme gelmektedir.
İşçi veya işveren, bir hukuka aykırılık ya da haksız saldırı karşısında kendisini korumak amacıyla, başka türlü delil elde etme imkânı yoksa, yapılan kaydı mahkemeye sunabilmektedir. Örneğin; sürekli hakarete uğrayan bir işçinin işvereni kayıt altına alması veya işverenin çalışanını uyardığı görüşmeyi kayıt altına alması belli şartlarda hukuka uygun kabul edilebilir.
Yine de genel kural, karşı tarafın rızası yoksa ve ortada ani bir gelişme veya haklı bir saldırı durumu yoksa, işyerinde izinsiz alınan ses veya video kayıtlarının delil olarak kabul edilmeyeceği ve ayrıca özel hayatın gizliliğinin ihlali suçundan yaptırım doğuracağıdır.
İcra ve Para Alacağı Davaları
İcra ve para alacağı davalarında ses ve video kayıtlarının delil olarak kullanılması, daha önce borcun varlığının veya ödemesinin ispatı için gündeme gelmektedir. Örneğin, biriyle yaptığı borç-alacak konuşmasını veya ödeme taahhüdüne ilişkin görüşmeyi kaydetmek isteyen kişi, hukuka uygunluk şartını sağlamalıdır.
Alacaklı veya borçlu arasındaki konuşmalar taraflardan biri tarafından kaydedildiyse ve bu kayıt sırasında haksız saldırı, tehdit, inkâr gibi bir durum ortaya çıktıysa, kayıt mahkemede değerlendirilebilir. Ancak planlı, sistematik veya tamamen gizlice yapılan kayıtlar hukuka aykırı delil kategorisinde olup, çoğunlukla mahkemede kabul edilmez.
Özetle, icra veya alacak davalarında ses kaydıyla ispat olanağı olsa bile, kaydın elde ediliş şekli çok önemlidir. Hukuka aykırı yollarla elde edilen kayıtlar hem davada kullanılamaz hem de kayıt yapanın ceza sorumluluğu doğar.
Cinsel Taciz ve Şiddet Davaları
Cinsel taciz ve şiddet davalarında ses ve video kayıtlarının delil niteliği çok daha kritik hale gelmektedir. Çünkü çoğu cinsel suç yalnızca iki kişi arasında yaşandığı için başka türlü delile ulaşmak her zaman mümkün olmamaktadır.
Yargıtay ve yerel mahkemeler, mağdurun kendisini savunmak, delil toplamak amacıyla, ani ve beklenmedik şekilde gelişen olayları kayda almasını hukuka uygun kabul edebilmekte ve bu kayıtları delil olarak değerlendirebilmektedir. Özellikle, mağdurun bir başka şekilde haklarını savunma imkânı yoksa ve kayıt olayı doğrudan ortaya koyuyorsa bu kayıtlar mahkemede delil olarak kullanılabilir.
Ama bu tür olaylarda da asıl ilke, sistematik olarak, önceden planlanmış şekilde gizli kayıt alınması hâlinde kayıtların hukuka aykırı sayılmasıdır. Anlık veya savunma amacıyla alınan kayıtlar ise çoğunlukla geçerli olarak kabul edilir.
Sonuç olarak, ses ve video kayıtları farklı dava türlerinde delil ihtiyacı doğduğunda kullanılabilmekte, ancak en önemli kriter hukuka uygunluk olmaktadır. Her somut olaya göre mahkemenin delilin nasıl elde edildiğine dikkatle bakacağı unutulmamalıdır.
Ses ve Video Kayıtlarında Rıza, Onam ve Haksız Saldırı Kriteri
Kendi Aleyhine Delil Elde Etme Hakkı
Kendi aleyhine delil elde etme hakkı, biri hakkında yapılacak yargılamada kişinin kendi zararına olacak bir delili doğrudan kendisinin kayda alıp mahkemeye sunma imkanı olup olmadığı sorusunu gündeme getirir. Türk hukukunda, bir kişi kendi konuşmalarını ya da karşısındakiyle yaptığı görüşmeleri kayda alabilir mi sorusunun cevabı, genellikle kaydın nasıl ve hangi koşullarda elde edildiğine göre değişir.
Eğer kişi, konuşmanın tarafıysa ve elde ettiği kayıt sadece kendisiyle ilgili ise, bu kaydın hukuka uygun bir delil olarak değerlendirilmesi mümkündür. Özellikle haksız saldırı veya zorunlu savunma durumlarında, kişi kendini savunmak amacıyla delil elde edebilir. Yani açık bir saldırıya ya da tehdide karşı, kendini koruma saikiyle yapılan kayıtlar, bazı durumlarda hukuka uygun kabul edilmektedir.
Ayrıca, Yargıtay’ın içtihatlarında da, bir kimsenin hakkını koruma ve savunma amacıyla ses veya video kaydı almasının, belirli şartlarda delil olarak kullanılabileceği belirtilmiştir. Ancak bu durumun istisna olduğunu unutmamak gerekir. Kaydın tarafların mahremiyetini ya da özel hayatın gizliliğini ihlal etmeyecek şekilde elde edilmesi gerekir.
Özetle, kişinin kendi haklarını ve çıkarlarını korumak için, acil veya haksız bir saldırı karşısında ses veya video kaydı alması, bazı koşullarda yasal delil olarak mahkemede kabul görebilmektedir. Fakat kişinin keyfi ya da önceden planlı olarak kayıt yapması, hukuka aykırı olarak kabul edilebilir.
Önceden Tasarlanan ve Sistematik Kayıtların Geçersizliği
Önceden tasarlanan ve sistematik şekilde yapılan kayıtlar, hem Ceza Kanunu hem de Yargıtay kararlarında genellikle hukuka aykırı olarak değerlendirilir. Kişiler arasında geçen konuşmaların ya da görüntülerin; olaydan çok daha önce, kasıtlı ve sürekli biçimde kaydedilmesi, rıza veya açık onam olmaksızın gerçekleştiğinde büyük oranda suç teşkil eder.
Örneğin, bir işyerinde işverenin çalışanlarını habersizce sürekli olarak sesli veya görüntülü şekilde kayda alması, işçi-işveren ilişkilerinde özel hayatın gizliliğini ihlal eder ve elde edilen kayıtların delil olarak kullanılmasını engeller. Benzer şekilde; bir eşin, diğer eşi uzun bir süre boyunca fark ettirmeden kayıt altına alması da mahkemeler tarafından geçersiz delil olarak görülmektedir.
Yargıtay kararlarına göre; “kasıtlı ve düzenli olarak yapılan ses veya video kayıtları”, tarafların rızası veya acil bir hukuki koruma gerekliliği olmadığı müddetçe, adli süreçlerde delil olarak kabul edilmemektedir. Bu tür kayıtların taraflarca bilinmesi ve açık rıza verilmesi zorunludur. Aksi halde, mahkeme bu kayıtların Anayasa’da güvence altına alınan özel hayatın gizliliği ilkesini ihlal ettiğine kanaat getirir.
Sonuç olarak, önceden planlanmış ve sistematik hale getirilen kayıtlar çoğunlukla hukuka aykırı bulunur ve mahkemeler tarafından delil olarak değerlendirilmez. Hukuka uygun delil elde etmenin en temel şartı, tarafların açık rızası ve kaydın ani, zorunlu savunma durumuna dayanıyor olmasıdır.
Yargıtay Kararlarında Uygulama Esasları
Yargıtay kararlarında ses ve video kaydı delili konusunda en önemli ilke, hukuka aykırı elde edilen kayıtların delil olarak kullanılamayacağıdır. Yani, bir ses veya görüntü kaydı eğer izinsiz, habersiz ve hukuka aykırı şekilde elde edilmişse mahkemeler tarafından genellikle geçersiz kabul edilmektedir. Bu husus hem ceza yargılaması hem de özel hukuk davalarında aynıdır.
Ancak Yargıtay, bazı durumlarda istisnalar getirmiştir. Özellikle, kişinin kendisini veya yakınlarını korumak amacıyla, ani ve beklenmedik bir saldırı karşısında son çare olarak ses kaydı yapılmışsa, bu kayıtlar delil olarak kabul edilebiliyor. Yani, suça/haksız saldırıya uğrayan kişinin o anda başka bir şekilde kendini koruma imkanı yoksa, kayıt hukuka uygun sayılabiliyor.
Ayrıca Yargıtay bazı kararlarında, işyerinde yapılan kayıtlar veya müşteri-hizmet ilişkisi gibi durumlarda taraflardan birinin rızasının olduğu varsayılabileceğini belirtmiştir. Fakat özellikle işçi-işveren uyuşmazlıklarında çalışanların haberi olmadan yapılan kayıtları açıkça hukuka aykırı bulmuştur.
Yargıtay’ın özet kararları incelendiğinde, ses ve video kaydı delilinin geçerli olması için şu temel esaslara vurgu yapılmaktadır:
- Kayıt yapan kişinin taraf olması ve doğrudan mağduriyeti olması
- Kayıdın başka bir şekilde ispatın mümkün olmadığı hallerde yapılması
- Kayıt alma sırasında zorunluluk hali bulunması
- Kötü niyetli, planlı ve sistematik şekilde kayıt yapılmaması
Kaynaklara örnek olarak, “Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2013/4-1183” nolu kararında, usulsüz elde edilen ses kaydının tazminat davasında delil olamayacağına hükmedilmiştir. (Daha fazla bilgi için bkz: https://kazanci.com.tr/gunluk/hgk-2013-4-1183.htm)
Güncel Mahkeme Örnekleri
Günümüzde mahkemeler hem ceza hem de hukuk davalarında ses ve video kayıtlarına sıkça başvuruyor. Son yıllardaki Yargıtay ve yerel mahkeme kararlarına bakıldığında aşağıdaki örnekler öne çıkmaktadır:
- Boşanma Davaları: Taraflardan birinin diğerinin sadakatsizliğini ispatlamaya çalıştığı davalarda yapılan gizli ses veya görüntü kayıtları, çoğu zaman hukuka aykırı görülmüş, ancak taraflardan biri şiddet, tehdit veya benzeri ciddi bir saldırının mağduru ise, kayıt kabul edilebilmektedir.
- Hakaret/Tehdit Olayları: Kişi kendisine hakaret veya tehdit edildiği bir ortamda başka ispat yolu olmayınca zorunlu olarak kayıt aldığında, mahkemeler bu kaydın delil niteliğini kabul edebilir.
- İşyerlerinde Kamera ve Ses Kaydı: 2025 tarihli güncel bir Yargıtay kararında, çalışanların bilgisi olmadan yapılan işyeri ses kayıtlarının hukuka aykırı olduğu ve delil olarak kullanılamayacağı hükme bağlanmıştır. Kullanılabilmesi için işyeri kurallarında açıkça kamera veya ses kaydı yapılacağına dair bilgi verilmiş olmalı ve çalışan rızası olmalıdır. (Bkz: https://www.erdem-erdem.av.tr/bilgi-bankasi/ses-kayit-ozelligi-bulunan-guvenlik-kamerasi-kayitlarinin-hukuka-uygunlugu-hakkinda-yargitay-karari)
- Cinsel Taciz ve Şiddet Davaları: Mağdurun başka şekilde kendini ispatlamasının mümkün olmadığı ve olayın ani geliştiği durumlarda, gizli alınan ses kayıtları delil olarak kabul edilebilmekte.
Her olayın kendi şartları göz önünde bulundurularak değerlendirme yapılmakta olup, planlı ve sistematik şekilde önceden hazırlık yapılarak alınan kayıtlar genellikle hukuka aykırı sayılmaktadır.
Özetle, ses ve video kayıtları ancak belli sınırlar ve şartlarla geçerli delil olarak değerlendirilmektedir. Her durumda mahkemeler, olayın özelliklerini ve kayıt alma sürecini titizlikle incelemektedir.
Sonuç: Ses ve Video Kayıtlarının Delil Niteliğinin Değerlendirilmesi
Delil Sunumunda Dikkat Edilmesi Gerekenler
Delil sunumunda dikkat edilmesi gerekenler arasında en önemlisi, ses ve video kayıtlarının hukuka uygun şekilde elde edilip edilmediğidir. Bir kaydın mahkemede geçerli delil olarak kabul edilmesi için, öncelikle kaydın hangi şartlarda alındığı titizlikle incelenmelidir. Tarafların rızası olmadan yapılan kayıtlar genellikle hukuka aykırı kabul edilir. Ancak bazı istisnai durumlarda, örneğin ani bir saldırı veya hakaret anında kayıt alınması, mahkeme tarafından değerlendirilebilir.
Delil olarak sunulacak kayıtların eksiksiz, teknik olarak bozulmamış ve manipüle edilmemiş olması gereklidir. Ayrıca, kaynağı açıkça belirtilen, tarihi ve saati ispatlanabilen kayıtlar daha güçlü kanıt olarak görülür. Kaydın sahte olmadığını göstermek için gerektiğinde teknik inceleme raporları alınabilir.
Ses ve video kayıtlarını mahkemeye sunarken, delil listesinde bu kayıtların hukuki dayanağı ve hukuka uygunluk gerekçesi açıkça belirtilmelidir. Avukatınızdan bu konuda destek almak, kaydın kabul edilme şansını artıracaktır.
Hukuka Aykırı Delil Kullanmanın Riskleri ve Sonuçları
Hukuka aykırı delil kullanmanın riskleri ve sonuçları oldukça ciddidir. Türk hukuku, hukuka aykırı olarak elde edilen ses ve video kayıtlarını delil olarak kabul etmez. Hatta bu tür kayıtları mahkemeye sunmak veya karşı tarafı bu tür kayıtlarla tehdit etmek, suç teşkil edebilir.
Kişinin haberi ve rızası olmadan yapılan kayıtlar, Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri gereği cezai yaptırıma tabi olabilir. Örneğin, haberleşmenin veya özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında hapis veya para cezası söz konusu olabilir.
Hukuka aykırı olarak kaydedilen ses ve video belgeleriyle ilgili olarak, delil olarak sunulan kayıtlar reddedilir ve başvuran kişi, ayrıca karşı tarafın açtığı tazminat ya da ceza davalarıyla da karşı karşıya kalabilir. Bunun yanında, telefon veya kayıt cihazlarına el konulması gibi yaptırımlar uygulanabilir.
Özetle, her ne amaçla olursa olsun, hukuka aykırı yollardan elde edilen ses ve video kayıtlarını kullanmanın sonuçları ağırdır ve kişi hem ceza hem de tazminat riskiyle karşı karşıya kalır. Bu nedenle, delil elde etme süreçlerinde mutlaka hukuki danışman desteği alınmalı ve her adım yasal çerçevede atılmalıdır.