Kira sözleşmesinde kefalet, kiracı ve kiraya veren arasındaki kira ilişkisine ek bir güvence katmanı sunar. Kefil, kiracının kira borçlarını veya diğer yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda devreye girerek, bu borçları ödemeyi üstlenir. Ancak, kefilin sorumlulukları salt kira borcu ile sınırlı kalmayabilir; kira ilişkisi kapsamındaki diğer yükümlülükler de kefalet anlaşmasına dahil edilebilir.
Kefaletin geçerliliği için gerekli koşullar arasında, geçerli bir kira sözleşmesi bulunması ve kefaletin yazılı olarak belirtilmesi zorunludur. Ayrıca, kefilin sorumluluk sınırları ve süresi açıkça tanımlanmalıdır. Hukuki olarak müteselsil kefalet ya da adi kefalet seçeneklerinden birinin belirlenmesi de önemlidir. Bu sebeplerle kefil olmayı kabul etmeden önce tüm koşulların dikkatlice değerlendirilmesi gereklidir.
Kefil olacakların, özellikle sorumluluğun uzayan dönemlerde geçerli olacağını göz önünde bulundurması önemlidir. Her türlü detayın netleştirilmemiş olması, ileride hukuki sorunlara yol açabilir.
Kefaletin Tanımı ve Hukuki Dayanağı
Kira Sözleşmesinde Kefaletin Tanımı
Kira sözleşmesinde kefalet, genellikle bir kiracıya güvence sağlamak için kullanılan bir yöntemdir. Kefalet, bir kişinin (kefilin), kiracının kira sözleşmesinden doğan borçlarını ödememesi halinde bunları ödeyeceğini yazılı olarak taahhüt etmesidir. Kısacası, kefil; kiracı borcunu yerine getirmezse, alacaklının alacağını güvence altına alır. Özellikle ev sahipleriyle kiracılar arasındaki ilişkiyi güvenceye almak için sıkça başvurulan bu sistem sayesinde, kiracının ödememe riskine karşı ev sahibi koruma altına alınır.
Kefaletin Hukuki Dayanağı (Türk Borçlar Kanunu)
Kefaletin hukuki dayanağı Türk Borçlar Kanunu’dur. Türk Borçlar Kanunu (TBK) 581 ve devamı maddelerinde, kefalet ilişkisi ve kefil olmanın şartları açıkça belirtilmiştir. Kanun, kefaletin geçerli olabilmesi için yazılı şekilde yapılmasını ve bazı şartların (örneğin, azami sorumluluk limitinin açıkça belirtilmiş olmasını) zorunlu tutar. Ayrıca TBK, kefaletin türleri, kapsamı ve sona erme halleriyle ilgili detayları düzenler. Özellikle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre kefalet sözleşmesinde bulunması gerekenler ve kefilin sorumluluk sınırları kanunla belirlenmiştir.
Kefalet Türleri
Kira sözleşmesinde kefalet, çeşitli şekillerde yapılabilir. Kefaletin türüne göre kefilin sorumluluk ve yükümlülükleri de değişkenlik gösterir. Başlıca kefalet türleri; adi kefalet, müteselsil kefalet ve müşterek kefalettir. Bu türler, alacaklının hangi şartlarda kefile başvurabileceği ve kefilin borçtan hangi ölçüde sorumlu olacağını belirler.
Adi Kefalet Nedir?
Adi kefalet, kefalet türleri arasında en hafif sorumluluk içeren türdür. Adi kefalette kefil, asıl borçluya önce başvurulmasını ve tüm takip yollarının tükenmesini bekler. Yani, alacaklı önce kiracıdan borcunu tahsil etmeye çalışır, ödenmediği veya tahsil edilemediği takdirde ancak bu yolların hepsini denedikten sonra kefile yönelir. Adi kefalette kefilin sorumluluğu, borç tahsil edilemeyince devreye girer.
Müteselsil Kefalet Nedir?
Müteselsil kefalet ise, kefalet türleri arasında kefilin yükünü ve riskini artıran bir türdür. Müteselsil kefalette alacaklı, doğrudan kefile başvurma hakkına sahiptir. Yani, kiracı borcunu ödemediğinde, alacaklı ister kiracıya isterse de doğrudan kefile başvurabilir. Müteselsil kefalet sayesinde ev sahibi, alacağını teminat altına almak konusunda daha güçlü bir pozisyonda olur. Bu nedenle pratikte en çok tercih edilen kefalet şeklidir.
Müşterek Kefalet Nedir?
Müşterek kefalet, birden fazla kişinin aynı borç için kefil olması durumudur. Müşterek kefalette, borcun tamamı için birden fazla kefil aynı anda sorumlu tutulabilir. Ancak burada, her bir kefil kendi taahhüt ettiği miktar kadar sorumludur. Yani borç, eşit ya da sözleşmede belirtilen oranda kefiller arasında dağıtılır. Bu sistemde, kefil sayısı arttıkça, her bir kişinin riski azalır ve borcun tamamı, kefiller arasında bölüşülür.
Kefalet türlerini iyi anlamak, hem ev sahipleri hem de kiracılar ve kefiller için hak ve yükümlülüklerin netleşmesi açısından oldukça önemlidir.
Kefilin Sorumluluğu ve Hakları
Kefilin Genel Sorumlulukları
Kira sözleşmesinde kefil olan kişi, kiracının sözleşmeden doğan borçlarını yerine getirmemesi halinde borçlardan sorumlu olur. Genel olarak kefilin yükümlülüğü; kiracının ödemediği kira bedellerini veya sözleşmeden kaynaklanan diğer borçları alacaklıya ödemekle ilgilidir. Yani borcun ödenmemesi durumunda alacaklı doğrudan veya dolaylı olarak kefile başvurabilir. Kefil, kira sözleşmesinin şartlarına bağlı olarak ya borcun tamamı ya da sınırlı bir kısmı için sorumluluk üstlenir. Bu nedenle kefil olmak ciddi bir yükümlülüktür ve imza atmadan önce detaylıca düşünülmelidir.
Azami Sorumluluk ve Sınırların Belirlenmesi
Azami sorumluluk, kefilin en fazla hangi tutara kadar sorumlu olacağını belirler ve bu sınır sözleşmede net şekilde yazılmalıdır. Türk Borçlar Kanunu’na göre, kefaletin geçerli olması için azami sorumluluk miktarı kefilin el yazısı ile açıkça belirtilmelidir. Böylece kefil; toplamda ne kadar bir borç için risk aldığını bilir ve beklemediği büyük borçlarla karşılaşmaz. Eğer bir sınır yazılmadan kefalet verildiyse, bu durum ileride anlaşmazlıklara yol açabilir ve kefilin ödemekle yükümlü olduğu miktar tartışmalı hale gelebilir.
Sadece Kira Bedelinden Sorumluluk
Sadece kira bedelinden sorumlu kefil, yalnızca kiracının ödemediği aylık veya yıllık kira bedellerinden sorumlu olur. Sözleşmede bu kapsam net olarak belirtilirse, kefilin sorumluluğu aidat, fatura, hasar gibi ek borçları kapsamaz. Böylece kefil, sadece kira alacakları ile ilgili olası davalarda veya icra takiplerinde muhatap olur. Son yıllarda bu konuda çok sayıda anlaşmazlık çıkmakta, bu yüzden kimin ne kadar sorumlu olduğu sözleşmede ayrıntılı şekilde yazılmalıdır.
Diğer Borçlardan Sorumluluk Durumu (Hasar, Aidat, vb.)
Kira sözleşmesinde kefilin sorumluluğu, sadece kira bedeliyle sınırlı olmayabilir. Hasarlar, aidat borçları, ortak giderler ve cezai şartlar gibi ek borçlar da sözleşmede açıkça kefilin sorumluluğuna dahil edildiyse, kefil bu borçları da ödemek zorunda kalır. Örneğin; kiracının çıkarken daireye verdiği zarar veya apartman aidatı borcu gibi ekler açıkça sözleşmede yazılıysa kefil de bunlardan sorumlu olur. Bu nedenle, kefil olmadan önce sözleşmedeki tüm maddeler dikkatlice okunmalı ve kapsam tam olarak anlaşılmalıdır.
Kefilin Hakları
Kefillik sadece sorumluluk yüklemez, aynı zamanda kefile bazı haklar da tanır. Kefil, ödediği borçlar karşılığında bazı hukuki işlemler yapabilir ve kendini koruyacak imkanlara sahiptir.
Rücu Hakkı
Rücu hakkı, kefilin kiracı (borçlu) adına ödediği borçları, daha sonra asıl borçludan tahsil etme hakkıdır. Yani kefil, kira veya diğer borçları ödedikten sonra, ödediği bu paraları kiracıdan geri isteyebilir ve gerekirse yasal yollara başvurabilir. Bu hakkın kullanılması için ödeme belgesi gibi kanıtlar önemlidir.
Teminat Hakkı
Kefilin teminat hakkı, alacaklıya karşı ödemede bulunduktan sonra kiracının rehin, alacak veya malvarlığı gibi teminatlarına başvurabilme yetkisini ifade eder. Böylece kefil, açıkta kalmadan kiracının sahip olduğu bazı haklardan yararlanabilir ve ödediği parayı güvence altına almak için tesis edilen teminatı kullanabilir.
Koruma Hakları
Kefil bazı durumlarda kendisini koruyacak hukuki imkanlara sahip olur. Özellikle borcun zamanaşımına uğraması, yanlış veya fazla ödeme durumunda iade talebi, alacaklının farklı davranışlarından dolayı kefaletin sona erdirilmesini istemek gibi yollarla haklarını korur. Ayrıca, kefilin yükümlülüğünün asıl borçtan daha ağır olamayacağı kuralı gereğince de koruma sağlanır.
Kefil Olarak Hak ve Yükümlülüklerin Başlangıcı ve Sona Ermesi
Kefilin hak ve yükümlülükleri, kira sözleşmesinde kefaletin başladığı tarihten itibaren doğar. Genellikle sözleşmenin veya kefaletin imzalandığı an dikkate alınır. Eğer geçerli bir sözleşme yoksa kefil de sorumlu olmaz.
Sona erme ise genellikle borcun tamamen ödenmesiyle veya kira sözleşmesinin yasal olarak bitmesiyle olur. Ayrıca, belirli süreli bir kefalet verilmişse sürenin dolması, tüm borçların kapatılması, sözleşme veya kefaletin mahkeme kararıyla iptali gibi durumlar da hak ve sorumlulukların sona ermesine yol açar. Sona erdiğinde, kefilin borçtan ve sözleşmeden doğan herhangi bir sorumluluğu kalmaz.
Kefil olan kişilerin mutlaka başlangıç ve sona erme şartlarını net şekilde anlaması ve ileride mağdur olmamaları için detayları dikkatle okuması gerekir.
Geçerli Asıl Borç
Kefalet sözleşmesinin geçerliliği için en temel şartlardan biri, ortada geçerli bir asıl borç ilişkisi olmasıdır. Yani kefil, ancak gerçek ve hukuka uygun bir borca kefil olabilir. Asıl borcun hukuka, ahlaka veya kamu düzenine aykırı olması durumunda kefalet sözleşmesi de geçersiz sayılır. Eğer asıl borç sonradan hükümsüz hale gelirse, kefalet borcu da sona erer. Dolayısıyla, kefalet sözleşmesi her zaman asıl borcu takip eder ve ondan bağımsız olarak geçerli olamaz. (Kaynaklar: TBK m. 582/1; avukat ve hukuk bürosu blogları)
Yazılı Şekil Zorunluluğu
Kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması zorunludur. Türk Borçlar Kanunu’na (TBK 583) göre, kefalet sözleşmeleri sözlü olarak yapıldığında kesinlikle hükümsüz olur. Yazılı şekil, hem kefilin hem de alacaklının sözleşmeyi okuması, anlaması ve imzalaması için koruyucu bir önlemdir. Yazılı şekil, aynı zamanda ileride çıkabilecek anlaşmazlıklarda ispat kolaylığı da sağlar. Sözleşmede yer alan ana kısımların tamamı yazılı olarak belirtilmeli ve sözleşmenin üzerinde kefilin imzası muhakkak bulunmalıdır.
El Yazısı ile Yazılması Gereken Hususlar
Kefillikte sadece yazılılık değil, bazı önemli noktaların mutlaka kefilin kendi el yazısıyla yazılması da kanun gereğidir. Özellikle, kefilin sorumlu olacağı azami miktar ve kefalet tarihi kefilin el yazısıyla yazılmalıdır. Bu zorunluluk, kefilin gerçekten sorumluluğun farkında olup olmadığı yönünde bir güvence sağlar. Özellikle matbu (hazır basılı) sözleşme metinlerinde, “Sorumlu olduğum tutar … TL’dir. Kefalet tarihi: ….” gibi ifadelerin kefil tarafından açıkça ve el yazısıyla yazılması gerekmektedir. Bunun dışında, müteselsil kefalet ise “müteselsil kefilim” ibaresinin de elle yazılması önerilmektedir. (Kaynaklar: TBK, hukuk siteleri ve avukat blogları)
Tarih ve Azami Sorumlu Miktarın Belirtilmesi
Kefalet sözleşmesinin geçerli olması için tarih ve azami sorumlu miktarın da açıkça belirtilmiş olması şarttır. Sözleşmede kefil tarafından el yazısıyla belirtilen bir miktar ve tarih yer almazsa, kefalet geçersiz olur. Kanuna göre, bu iki unsur hem kefilin hangi tarihte sorumluluk altına girdiğini belgelemek, hem de ne kadar bir borç yükümlülüğü üstlendiğini kesin olarak tayin etmek için çok önemlidir. Özellikle kira sözleşmelerinde, “En fazla 50.000 TL’ye kadar kefilim.” gibi net bir ifade hem borçlu hem de kefil açısından koruyucu olur.
Eş Rızası ve Evli Kişilerde Durum
Evli kişiler için kefalet sözleşmesinin geçerli olması için eşin yazılı rızası şarttır. Türk Borçlar Kanunu’nun 584. maddesine göre, kefil olan kişi evli ise mutlaka eşinden yazılı onay almalıdır. Eş rızası, ancak kefalet sözleşmesi kurulmadan önce ya da kurulduğu anda verilebilir; sonradan verilen rıza sözleşmeyi geçerli hale getirmez. Eş rızası alınmamışsa, sırf bu eksiklik nedeniyle kefalet geçersiz olur ve hiçbir şekilde hüküm doğurmaz. Eşin rızası aranmayacak özel durumlar ise çok dar kapsamlıdır (örneğin tacirler veya şirketin ortakları kendi şirketlerine kefil oluyorsa).
Özetle; geçerli bir kefalet sözleşmesi için geçerli bir asıl borç bulunması, yazılı şekilde yapılması, azami miktarın ve tarihin kefilce el yazısıyla belirtilmesi ve evli ise eşin yazılı rızasının alınması zorunludur. Bu hususlara dikkat edilmeden yapılan kefalet sözleşmeleri geçersiz olur.
Kira Sözleşmesinde Kefil Olmak İçin Gerekenler
Kimler Kefil Olabilir?
Kimler kefil olabilir sorusu, kira sözleşmesinde hem kiracı hem de ev sahibi tarafından en çok merak edilenlerden biridir. Kira sözleşmesinde kefil olabilmek için ana şart, kişinin tam fiil ehliyetine sahip olmasıdır. Yani, ayırt etme gücüne sahip, reşit ve kısıtlı olmayan herkes kefil olabilir. Bunun yanı sıra, genellikle kefil olacak kişinin ekonomik açıdan güvenilir, düzenli geliri olan ve borç ödeme geçmişi iyi olan biri olması tercih edilir. Memur, esnaf, serbest meslek sahibi veya işçi fark etmez; önemli olan kişinin borcu karşılayacak maddi güce sahip olmasıdır. Bazı iş yerleri veya ev sahipleri, özellikle devlet memuru olmayı kefil için şart koşabiliyor. Ancak hukuken böyle bir zorunluluk yoktur.
Tam Fiil Ehliyeti Gerekliliği
Tam fiil ehliyeti, kira sözleşmesine kefil olmanın ön koşuludur. Bu, kefil olacak kişinin 18 yaşından büyük, akıl sağlığı yerinde ve kısıtlılık kararı olmayan biri olması anlamına gelir. Ayırt etme gücü olmayanlar, reşit olmayanlar veya mahkeme kararıyla kısıtlanmış olanlar kefil olamazlar. Çünkü kefalet ciddi mali yükümlülükler getirdiğinden, bu kişilerin mali sorumluk alması kanunen engellenmiştir.
Tüzel Kişilerde Kefalet
Tüzel kişiler (örneğin şirketler, dernekler), kanuni temsilcileri aracılığıyla kefil olabilirler. Ancak bu durumda tüzel kişinin yetkili organının veya temsilcisinin onayı gerekir. Tüzel kişiler için de kefaletin tüm şartları geçerlidir. Ayrıca, kefaletin hangi sınır ve süreyle verildiği açıkça belirtilmelidir. Tüzel kişinin temsilcisi, bu işlemi yaparken iç yönerge veya ortaklar kurulu kararıyla yetkilendirilmiş olmalıdır.
Kefil Olurken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Kira sözleşmesine kefil olmayı düşünenler için bazı kritik noktalar bulunuyor. Kefil olmak demek, borçlunun borcunu üstlenmeniz anlamına gelir ve bu, ciddi maddi riskler barındırır.
Sözleşme Maddelerinin Okunması ve Anlaşılması
Kefil olurken, sözleşmenin tüm maddelerini dikkatlice okumalı ve anlamalısınız. Çünkü imzalayacağınız her madde, sizin için bağlayıcı olur. Özellikle kefil olduğunuz borcun kapsamı, azami tutarı, vadesi gibi detaylar gözden kaçırılmamalıdır. Anlamadığınız veya tereddüt ettiğiniz maddeler için mutlaka açıklama istemeli ya da hukuki destek almalısınız. Birçok kişi “Ne imzaladığını bilmiyordum” dese de, imza attığınız bir belge sizi hukuken bağlar.
Kapsam ve Sınırlamanın Yazılması
Kefilin sorumluluğu sınırlandırılabilir. Kira dışında aidat, faturalar, hasarlar veya başka ek borçlara kefil olmak istemiyorsanız, bu durumu sözleşmede açıkça belirtmelisiniz. Sadece “Kira bedeline kefilim, başka bir borcu kabul etmiyorum” gibi bir not yazmak hem sizi güvenceye alır hem de daha ileride doğabilecek tartışmaları önler. Ayrıca azami tutar mutlaka el yazısı ile yazılmalı ve hangi dönem veya borçlar için kefil olduğunuz net bir şekilde belirtilmelidir.
Kiracının Mali Durumu ve Riskler
Kiracının mali durumu, kefil için en önemli unsurdur. Kefil olmadan önce kiracının düzenli geliri, iş durumu ve borç ödeme geçmişi araştırılmalıdır. Birçok kefil, iyi niyetle ya da samimiyete dayanarak kefil olur; fakat kiracının borcunu ödeyememesi durumunda bu borçtan doğrudan siz sorumlu olursunuz. Örneğin, kredi notu düşük veya sık iş değiştiren birine kefil olmak büyük bir risk yaratabilir. Özellikle yüksek kira bedelleri veya uzun süreli sözleşmelerde bu risk daha da artar.
Unutmayın, kira sözleşmelerinde kefalet, çoğu zaman aile ve yakın arkadaş ilişkilerinde talep edilse de duygusal değil, hukuki bir taahhüt anlamına gelir. Eğer ödeme yapılmazsa icra takibi, haciz gibi işlemlerle karşılaşabilirsiniz. Bu yüzden, kefil olmadan önce mutlaka maddi riskinizi göz önünde bulundurun.
Kısacası; kefil olma sürecinde tarafların hak ve yükümlülüklerini bilmek, maddi sorumlulukları doğru değerlendirmek ve sözleşmeyi titizlikle hazırlayıp incelemek, ileride oluşabilecek olumsuzlukları büyük ölçüde önleyecektir.
Kefaletin Süresi Nasıl Belirlenir?
Kefaletin süresi, genellikle kira sözleşmesinde açıkça belirtilir. Kira sözleşmesinde kefaletin geçerli olacağı süre yazılı değilse, kefil sadece asıl borcun (yani kira süresinin) sona erdiği tarihe kadar sorumlu olur. Türk Borçlar Kanunu’na göre gerçek kişi kefiller için azami 10 yıl kuralı getirilmiştir. Yani, kefalet ne kadar uzun yazılırsa yazılsın, en fazla 10 yıl geçerlidir. Eğer sözleşmede kefaletin süresi 1 yıl olarak yazıldıysa, kefil bu 1 yıllık süreyle sınırlı olur. Ancak hiçbir süre yazılmamışsa, kefilin sorumluluğu otomatik olarak kira sözleşmesinin süresiyle sınırlanır.
Kefilin sorumluluğu süresiz olarak devam etmez. Kira sözleşmesi ne kadar sürerse sürsün, kefaletin de ya açıkça belirlenen süresi ya da kanunda öngörülen azami süresi vardır. Özellikle yeni kira sözleşmelerinde kefilin sorumlu olacağı tarih aralığının yazılması çok önemlidir.
Uzayan/Dolaylı Kira Sözleşmelerinde Kefilin Sorumluluğu
Uzayan kira sözleşmelerinde kefilin sorumluluğu, hem uygulamada hem de Yargıtay kararlarında çok tartışılan bir konudur. Kira kontratınız 1 yıllık olabilir, fakat çoğu zaman taraflar ihbar etmediği sürece kira otomatik olarak bir yıl daha uzar. Burada önemli olan; kefaletin yalnızca ilk dönem mi, yoksa uzayan dönemler için de mi geçerli olduğudur.
Kanuna ve yerleşik içtihatlara göre, kira sözleşmesinde açık bir şekilde “uzayan dönemlerde de kefil sorumlu olur” hükmü yoksa, kefil sadece ilk döneme ait borçlardan sorumlu olur. Eğer uzayan dönemlerde de kefilin sorumlu olması isteniyorsa, bu durumun sözleşmeye açıkça yazılması gerekir. Aksi halde kefalet, yalnızca ilk kira süresiyle sınırlı olur.
10 Yıllık Azami Süre ve Takip Süreleri
Kira sözleşmesinde kefalet ilişkisi için Türk Borçlar Kanunu m.598/3 maddesi uyarınca, gerçek kişi kefiller için en fazla 10 yıllık bir sorumluluk süresi vardır. Bu süre, kefaletin kurulduğu günden başlar ve on yılın dolmasıyla birlikte otomatik olarak sona erer. Yani, 10 yıldan uzun bir süre boyunca kefil sorumlu tutulamaz.
Uzatılmış kira sözleşmelerinde de, kefalin hukuki takibi için yine en fazla 10 yıl içinde işlem yapılmalıdır. Bu süre hak düşürücü niteliktedir ve sonunda kefilin sorumluluğu sona erer. Yani, kefil için dava açmak istiyorsanız, mutlaka bu sürelere dikkat etmelisiniz.
Eğer yeni bir kefalet sözleşmesi yapılmaz veya eski kefalet uzatılmazsa, 10 yıl dolunca kefil için sorumluluk biter. Bu, kefiller açısından önemli bir korumadır. Yani sınırsız bir kefillik kabul edilmez.
Sözleşme Uzatıldığında Kefilin Durumu
Kira sözleşmesi uzatılırsa, kefilin sorumluluğu otomatik olarak yeni döneme geçmez. Süresi dolan ya da biten kefalet, yeni bir kefalet sözleşmesi yapılmadan veya eski kefaletin süresi uzatılmadan devam etmez. Yani borçlu ile kiraya veren sözleşmeden sonra yeni bir yazılı onay veya kefalet istenmediği sürece ilk kefil, yeni uzayan dönemlerden sorumlu değildir.
Bu konuda Yargıtay kararları ve uygulamalar çok nettir: Uzatılan kira sözleşmelerinde, kefilin müteselsil veya adi olup olmadığı fark etmeksizin, kefalet ancak yazılı onayla ve yeni sözleşmeyle devam ettirilebilir. Aksi takdirde uzayan kira dönemlerinde eski kefil otomatik sorumlu tutulmaz.
Özetle, kefalet süresi ve kefilin hangi dönemlerde sorumlu olduğuna ilişkin hükümler açıkça yazılmalı, kira sözleşmesi uzatıldığında mutlaka yeni kefalet sözleşmesi alınmalıdır. Kira ilişkiniz ve kefalet zorunluluğunuz için her zaman yazılı ve açık bir anlaşma yapmak, ileride yaşanacak anlaşmazlıkların önüne geçmeyi sağlar.
Sözleşmede Değişiklik Olursa Kefilin Sorumluluğu
Sözleşmede değişiklik olursa kefilin sorumluluğu konusu hem uygulamada hem de yasalarımızda çok önemli bir noktadadır. Türk Borçlar Kanunu (TBK) uyarınca, temel kural, kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişikliklerin, kefilin açık ve yazılı onayı olmadan geçerli sayılmamasıdır. Yani, kefil rızası olmadan, örneğin kira bedelinin arttırılması veya ek borçların eklenmesi gibi bir durumda kefilin sorumluluğu genişletilemez.
Kefilin sorumluluğunu sulandıran veya azaltan değişiklikler ise şekil şartına tabi değildir ve çoğunlukla doğrudan geçerli olur. Fakat sorumluluğu artıracak bir yenilik olduğunda, bunun geçerli olabilmesi için kefilin de bu değişikliği onaylaması gerekir. Eğer kefil, yapılan değişikliği yazılı olarak kabul etmezse, artırılan kira veya yeni eklenen borçlar için kefil aleyhine takip yapılamaz.
Hukuki uygulamada sıkça rastlanan örneklerden biri, kira sözleşmesinin süresinin uzatılması ya da kira bedelinin artırılmasıdır. Bu tür bir değişiklik için kefilin imzasının tekrar alınması ve gerekirse yeni bir kefalet sözleşmesinin yapılması gerekir. Aksi halde, kefil yalnızca ilk sözleşmedeki şartlar ile bağlı olur.
Kiracının Borcunda veya Sözleşmede Önemli Değişiklikler
Kiracının borcunda veya kira sözleşmesinde önemli değişiklikler yapılırsa, kefilin sorumluluğunun yeniden değerlendirilmesi gerekir. Eğer kiracının üstlendiği borç miktarı artar veya yeni tür borçlar eklenirse – örneğin, bakım, aidat veya tazminat yükümlülükleri gibi – ve bu değişiklik kefilin sorumluluk alanını genişletiyorsa, kefilin açık ve yazılı onayının alınması gerekir.
Eğer bu onay alınmaz ise, kefil, sözleşmede sonradan yapılan bu tür değişikliklerden dolayı sorumlu tutulamaz. Sadece ilk sözleşmede belirtilen borçlarla sınırlı olur. Uygulamada sık yapılan hata, ek protokoller veya kira artış ekleri sırasında kefilin imzasının alınmamasıdır. Bu noktada, kefil sadece önceki taahhüde bağlı olur ve değişiklikten doğan yeni risklerden sorumlu olmaz.
Ayrıca, sözleşmeye yeni taraf eklenmesi (örneğin yeni bir kiracı ya da mal sahibi) veya borcun devri gibi işlemler de kefilin sorumluluğunu doğrudan etkileyebilir. Böyle durumlarda da kefilin açıkça ve yazılı olarak onay vermesi gerekir. Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre de, kefil ancak onay verdiği kapsamda sorumlu tutulabilir.
Kısacası, hem sözleşme değişikliklerinde hem de borçta önemli farklılıklar olduğunda, kefilin açık rızası ve imzası olmadan, hiçbir koşulda kefilin sorumluluk sınırları genişletilemez. 📜 Kiracının borcunda ya da kontratta yapılan önemli değişikliklerde, kefilin hak kaybı yaşamaması için mutlaka yazılı onay alınmasına dikkat edilmelidir.
Sözleşmede Yer Alması Gerekenler
Kefalet Tarihi
Kefalet tarihi, kira sözleşmesinde kefaletin geçerliliği için en önemli şartlardan biridir. Kefaletin tarihi, kefil imzasının hemen yanında açıkça ve gün, ay, yıl şeklinde belirtilmelidir. Türk Borçlar Kanunu’na göre kefalet sözleşmesinin tarihi yer almazsa, kefalet geçersiz olur. Tarih atılmayan veya eksik yazılan kefalet beyanları, ileride anlaşmazlık çıktığında geçersiz sayılabilir. Bu sebeple hem kiracı hem de kefil, imza atarken tarih kısmının doldurulduğundan emin olmalıdır. Özellikle mahkemelerde genellikle tarih yazılmadığı için kefaletin geçersizliğine karar verildiği görülmektedir.
Azami Sorumluluk Tutarı
Azami sorumluluk tutarı, kefilin en fazla hangi tutara kadar sorumlu olacağını gösterir. Sözleşmede kefilin azami sorumlu olduğu tutarın rakam ve yazı ile net şekilde belirtilmesi gerekir. Borçlar Kanunu’nun 584. maddesine göre, açıkça yazılmayan bir azami tutar varsa kefalet geçersiz kabul edilebilir. Uygulamada, örneğin “kefil şu kadar TL’ye kadar sorumludur” gibi net bir ifade yazılmalıdır. Bu tutar, kefilin ileride hukuki bir sıkıntı yaşamaması için önemlidir ve tartışmaların önüne geçer.
Kefil Türü ve Şekli (Adi – Müteselsil)
Kefil türü ve şekli, kefaletin yükümlülüğünün sınırlarını belirler. Sözleşmede kefaletin adi kefalet mi yoksa müteselsil kefalet mi olduğunun açıkça belirtilmesi gerekir. Adi kefalette alacaklı önce borçludan alacağını talep eder, borçlu ödemezse kefile döner. Müteselsil kefalette ise alacaklı isterse doğrudan kefile de başvurabilir. Hangi türün seçildiği özellikle yazılı olarak gösterilmezse, kanunda öngörülen asgari hükümler uygulanır. Bu nedenle, “müteselsil kefil”, “adi kefil” gibi ifadelerin açıkça el yazısı ile veya yazılı şekilde belirtilmesi tarafların haklarını korur.
El Yazısı ile Onaylanan İfadeler
El yazısı ile onaylanan ifadeler, kefalet sözleşmesinde geçerlilik için zorunlu olan kısımlardandır. Kefilin, azami sorumluluk tutarı ve kefalet tipini içeren kısmı kendi el yazısı ile yazıp imzalaması gerekir. Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre, sadece matbu ya da bilgisayar çıktısı ile yapılan kefalet ifadeleri çoğu zaman geçersiz sayılır. “Ben şu kadar tutara kadar müteselsil kefilim” gibi ibarelerin bizzat kefil tarafından el yazısı ile yazılması tarafları korur ve ileride uyuşmazlık çıkarsa hukuken geçerli sayılır.
Eş Rızasının Eklenmesi
Eş rızasının eklenmesi, evli olan bir kişinin kefil olması halinde zorunlu bir şarttır. Türk Borçlar Kanunu gereği, evli kişiler eşlerinin yazılı iznini almak zorundadır. Eş rızası olmadan yapılan kefaletler, kanun hükümlerine göre geçersiz sayılır. Sözleşmeye mutlaka “eşim kefil olmam konusunda rıza göstermektedir” şeklinde bir onay yazısı ve eşin imzası eklenmelidir. Uygulamada eş rızasının alınmaması ciddi mağduriyetlere ve kefaletin iptal edilmesine sebep olur. Bu yüzden sözleşmenin hazırlanmasında bu detay asla atlanmamalıdır.
Kefaletin Sona Ermesi
Borcun Sona Ermesi ile Kefaletin Sona Ermesi
Kefaletin sona ermesi genellikle asıl borcun sona ermesine bağlıdır. Kira sözleşmelerinde kefil; kiracının kira borcu başta olmak üzere, üzerine düşen tüm yükümlülüklerini yerine getirmesiyle birlikte, borcu sona erdiğinde kefilin de sorumluluğu son bulur. Örneğin, tüm kira borçlarının eksiksiz ödenmesi ve varsa diğer yan borçların (örneğin; aidat, hasar gideri) tamamlanması durumunda artık kefilin yükümlülüğü ortadan kalkar. Burada önemli olan, sorumluluğun tamamen asıl borçla bağlı olmasıdır. Eğer asıl borç sona ermiyorsa, kefalet de devam eder. Ancak erken ödeme veya karşılıklı anlaşma ile borcun kapatılmasıyla kefalet de kendiliğinden sona erer.
Sözleşme Süresinin Dolması
Kefaletin sona ermesinde kira sözleşmesi süresinin tamamlanması da belirleyici bir faktördür. Kira sözleşmesi süresi dolduğunda ve kiracı mülkten ayrıldığında, eğer geriye bir borç kalmadıysa kefalet de biter. Fakat, sözleşme bittikten sonra ortaya çıkan bir borç veya zarar tespit edilirse, kefilin sorumluluğu o borç kapsamında devam edebilir. Ayrıca, kanunda öngörülen azami kefalet süresi genellikle 10 yıl ile sınırlandırılmıştır. Eğer sözleşmede özel bir süre belirtilmişse, kefalet sadece o süre boyunca geçerli olur. Kira dönemi otomatik olarak uzasa bile, sözleşmede aksi belirtilmediyse kefilin sorumluluğu otomatik olarak uzamaz.
Kefaletin Feshi ve İptali
Kefaletin sona ermesi için bazı durumlarda fesih veya iptal işlemi de gerekebilir. Kefil, haklı nedenler varsa sözleşmeden çekilme veya fesih hakkını kullanabilir. Ancak tek başına kefilin isteğiyle kefalet feshedilemez; bu genellikle borçlu ve alacaklının veya mahkemenin onayını gerektirir. İptal ise, çoğunlukla kefalet sözleşmesinin başında şekil şartlarına uyulmaması (örneğin el yazısı zorunluluğu eksikliği, eş rızası alınmaması) veya irade bozukluğu (aldatma, tehdit gibi) durumlarında olur. Bu gibi durumlarda kefalet mahkeme kararıyla iptal edilebilir ve kefil sorumluluktan tamamen kurtulur.
Kısacası, kefaletin sona ermesi; borcun ödenmesi, sözleşme süresinin dolması, kanunen azami sürenin geçmesi, veya hukuki geçersizlik nedenleriyle feshin/iptalin gerçekleşmesiyle mümkün olur. Her durumda, sürecin dikkatle takip edilmesi kefilin ileride mağdur olmaması açısından önemlidir.
Kefaletin Geçerliliğine Dair Kararlar
Kefaletin geçerliliği konusunda Yargıtay kararları oldukça belirleyicidir. Yargıtay; kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için bazı şekil şartlarının zorunlu olduğuna sürekli vurgu yapmaktadır. Bilhassa Türk Borçlar Kanunu’na göre, kefalet için sözleşmenin yazılı olması, kefilin sorumlu olacağı azami tutarın ve kefalet tarihinin el yazısıyla belirtilmiş olması gerekir. Yargıtay da, bu kurallar sağlanmadığında kefaletin geçerli olmayacağı yönünde kararlar vermektedir.
Örneğin Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin yakın tarihli bir kararında, kira sözleşmesinde kefillerin sorumlu olacağı azami miktar ve kefalet tarihi yazılmamışsa kefaletin geçersizliğine hükmedilmiştir. Aynı şekilde, kefilin sadece imza atmış olması ancak el yazısı ile sorumluluğu üstlendiğine dair ifadenin bulunmaması durumunda da sözleşme geçersiz sayılmıştır. Ayrıca evli olan kişilerin kefil olabilmesi için eş rızasının alınmasına dair Yargıtay’ın çok sayıda kararı mevcuttur; eş rızası olmadan yapılan kefaletler geçersiz kabul edilmektedir.
Sorumlulukla İlgili Yargı Kararları
Kefilin sorumluluğu için Yargıtay kararlarında öne çıkan en önemli nokta, kefaletin kapsamı ve sınırlarının açıkça belirlenmiş olmasıdır. Yargıtay; sınırları belirsiz, yani ne kadar borçtan ve ne zamana kadar sorumlu olduğu anlaşılmayan kefaletlerin geçersiz olduğuna karar vermiştir.
Birçok kararda, kefilin sadece kira borcundan mı yoksa kira dışındaki aidat, zarar gibi diğer borçlardan da mı sorumlu olduğu açıkça yazılmamışsa, kefilin sadece kira borcundan sorumlu tutulduğuna hükmedilmiştir. Kira sözleşmesinin süresinin bitmesinden sonra oluşan borçlar için kefilin otomatik olarak sorumlu tutulamayacağı, açıkça yeni bir kefalet alınmadıkça sorumluluğun uzamayacağına dair kararlar da bulunmaktadır.
Ayrıca Yargıtay, özellikle on yıllık azami süre kuralının gerçek kişi kefiller açısından uygulanması gerektiğini belirtmiştir; sözleşmede daha uzun bir süre yazsa bile gerçek kişi kefil yalnızca imza tarihinden itibaren on yıl süreyle sorumlu olur.
Sözleşmenin Şekil ve İçeriğine Dair Kararlar
Kefalet sözleşmelerinde şekil ve içerik şartları üzerinde de Yargıtay kararları çok nettir. Sözleşmede kefilin kendi el yazısıyla sorumluluk tutarı ve tarihi yazmazsa, bu kefalet kesinlikle geçersizdir. Ayrıca yazılı olmayan ya da elektronik ortamda sadece dijital imza ile yapılan kefalet sözleşmeleri de kabul edilmemektedir.
Birçok Yargıtay kararında, kefaletin geçerli olabilmesi için sözleşmenin her maddesinin hem yazılı olması hem de kefillerin el yazısı ile sorumluluklarını üstlendiklerini açıkça belirtmeleri gerektiği vurgulanmıştır. Sözleşmeye ek olarak bir başka sayfada veya ayrı bir evrakta yazılmış beyanlar ise çoğu zaman başlı başına geçerli kabul edilmemiştir; beyanın sözleşme metniyle bir bütün oluşturmaması halinde kefaletin geçersiz sayılacağına dair önemli uygulama örnekleri bulunmaktadır.
Kefaletle alakalı Yargıtay kararlarını özetlemek gerekirse: Şekil şartlarına riayet edilmediğinde, kapsam ve sınır açıkça gösterilmediğinde, eş rızası alınmadığında veya imzalar usule uygun atılmadığında yapılan kefaletler kesinlikle geçerli kabul edilmemektedir. Bu nedenle hem kiraya verenlerin hem de kefil adaylarının Yargıtay’ın içtihadını dikkate alarak işlem yapmaları büyük önem taşır.
Sıkça Sorulan Sorular
Kefil Olurken En Çok Sorulan Sorular ve Cevapları
Kira sözleşmesinde kefil olmak ciddi bir sorumluluk gerektirir. Bu yüzden kefil olacak kişilerin aklında her zaman pek çok soru olur. İşte en çok merak edilenlerin cevaplarıyla birlikte kısa ve net açıklamalar:
Kefalet nedir, kefil ne demek?
Kefil, bir kira sözleşmesinde asıl borçlu olan kiracı borcunu ödemenediğinde borcun ödeneceğini taahhüt eden kişidir. Kefalet ise yazılı olarak yapılan bu taahhüt işlemidir.
Kefil olursam hangi borçlardan sorumlu olurum?
Kefil genellikle sadece kira borcundan sorumlu olur. Fakat sözleşmede açık şekilde yazıyorsa aidat, ceza, hasar gibi diğer yan borçlardan da sorumluluk doğabilir. Mutlaka sözleşmenin kapsamını dikkatli okuyun.
Kefaletten ne kadar süre sorumlu olurum?
Kefillik, sözleşmede yer alan süreyle sınırlıdır. Süre belirtilmemişse, TBK gereği kira süresi kadar sorumluluk devam eder. Maksimum 10 yıl kuralı vardır, yenilenen kira sözleşmelerinde genellikle yeni kefalet gerekir.
Kefalet için eşin izin vermesi gerekir mi?
Evli kişiler için, kefil olmak istenirse mutlaka eşin yazılı rızası şarttır. Aksi takdirde kefalet geçerli sayılmaz.
Kefil olduğumda borç ödenmezse neler olur?
Kiracı borcunu ödemezse, borcun ödenmesi için önce kiracıya, sonra kefile gidilebilir. Müteselsil kefil iseniz, doğrudan size de başvurulabilir. Borcu ödediyseniz, asıl borçluya dönüp paranızı isteme hakkınız bulunur.
Kefalet mutlaka yazılı mı olmalı?
Evet, kefaletin geçerli olabilmesi için yazılı şekilde yapılmalı ve bazı önemli noktaların (tarih, miktar, el yazısı ile onay) eksiksiz olması gerekir.
Kira sözleşmesi biterse kefilliğim de sona erer mi?
Evet, kira sözleşmesinin süresi biter ve borçlar ödenirse kefillik sona erer. Ancak sözleşme uzarsa ve kefalet yenilenmezse, eski kefilin sorumluluğu devam etmez.
Kefil olurken nelere dikkat etmeliyim?
Mutlaka tüm maddeleri okuyun, hangi borçlardan ne kadar sorumlu olduğunuzu anlayın ve sınırları açıkça yazdırın. Eşinizin izni gerekiyorsa eklemeyi unutmayın. Uzun vadede mali ve hukuki sonuçlarını göz önünde bulundurun.
Herhangi bir borç türünde kefil olabilir miyim?
Her türlü borç için kefil olunabilir; ancak bazı istisnalar ve özel borç türlerinde farklı kurallar yer alabilir. Bu yüzden detayları araştırmak ve uzman birine danışmak faydalıdır.
Aynı kişiye birden çok kişi kefil olabilir mi?
Evet, birden fazla kişi aynı sözleşmeye kefil olabilir. Böyle durumda, kefillerin sorumluluk paylaşımı türüne dikkat etmeniz gerekir.
Unutmayın, kefil olmak isteyen herkesin hem haklarını hem sorumluluklarını çok iyi bilmesi gerekir. Gerektiğinde hukuki danışmanlık almak hem borçluyu hem de kefili korur.
Sonuç ve Öneriler
Kefil Olmak İsteyenlere Tavsiyeler
Kefil olmak isteyenler için en önemli noktalardan biri, kira sözleşmesinde kefaletin doğuracağı sorumlulukların kapsamını tam olarak anlamaktır. Bu nedenle, kefalet sözleşmesini imzalamadan önce tüm maddeleri dikkatlice okumak büyük önem taşır. Kira borcunun yanına aidat, hasar veya cezai şart gibi ek sorumlulukların yazılıp yazılmadığını kontrol etmek, ileride doğacak anlaşmazlıkları ve beklenmedik riskleri önler.
Kefil olacak kişinin maddi gücü, üstlendiği sorumluluk için yeterli olmalıdır. Kendi ekonomik durumunuzu değerlendirin ve gerekirse kira borcunun azami tutarını açıkça belirtmeyi unutmayın. Ayrıca, kefalet türünün (adi/müteselsil) ne olduğunu bilin; müteselsil kefalette borcun tamamı için doğrudan muhatap olabilirsiniz.
Evli kişiler için eş rızasının gerekliliğini göz ardı etmeyin. Hukuki açıdan ileride geçersizliğe düşmemek için, imza süreci ve gerekli onayların eksiksiz alınması şarttır. Sözleşmede el yazınızla olması gereken alanları doldurun ve boşluk bırakmamaya özen gösterin.
Kısacası, kefaletin yalnızca bir imza değil, ciddi bir mali yükümlülük getirdiğini unutmayın. Kendi hak ve yükümlülüklerinizi tam anlamıyla bilerek, size uygun sınırlamaları sözleşmeye işleyerek sorumluluk alın.
Hukuki Destek Alma Gerekliliği
Kira sözleşmelerinde veya herhangi bir kefalet işlemlerinde, karmaşık hukuk kuralları ve ciddi sonuçlar söz konusu olabilir. Hazırlanan sözleşmenin ileride sorun yaratmaması ve haklarınızın korunması için bir avukattan hukuki destek almak son derece faydalı olacaktır.
Özellikle, sözleşme maddelerinde tam olarak neyi taahhüt ettiğiniz, hangi durumlarda sorumluluk doğacağı ve sözleşmenin hukuka uygunluğu gibi konular uzmanlık gerektirir. Hukuki bilgi eksikliği sebebiyle geçersiz bir kefalet veya öngörmediğiniz bir yükümlülük altına girmek istemezsiniz.
Aynı zamanda, bir avukat sayesinde; rücu hakkınız, koruma haklarınız ve sözleşmenin feshi gibi hususlarda da bilinçlenmiş olursunuz. Böylece, ilerde doğabilecek sorunlarla tek başınıza uğraşmak yerine zamanında ve etkili bir çözüm bulabilirsiniz.
Sonuç olarak, kefil olmadan önce muhakkak hem sözleşmeyi detaylıca inceleyin, hem de bir uzmandan destek alın. Bu davranış, hem kendinizi korur hem de ileride oluşabilecek maddi riskleri minimize etmenizi sağlar.