Kalp krizi iş kazası sayılır mı sorusu, özellikle işyerinde ya da mesaide kalp krizi yaşayan çalışanlar ve yakınları için son derece kritik bir konudur. Güncel SGK genelgeleri, 5510 sayılı Kanun’daki iş kazası tanımı ve Yargıtay kararları, işyerinde veya işin yürütümü sırasında meydana gelen kalp krizinin iş kazası sayılabileceğini açık biçimde göstermektedir.
Bu yazıda; kalp krizinin hangi şartlarda iş kazası sayıldığı, iş kazası sayıldığında SGK hakları, işverenin olası tazminat sorumluluğu ve izlenmesi gereken başvuru adımlarını sade bir dille anlatacağım. Böylece hem çalışanlar hem de yakınları, “kalp krizi iş kazası sayılır mı” sorusunun cevabını hukuki zeminde netleştirebilecek.
İş kazası nedir, kalp krizi bu tanıma nereye oturur?
İş kazası, kabaca “sigortalının iş ile bağlantılı bir faaliyet sırasında, ani ve dıştan gelen bir olay sonucu bedenen ya da ruhen zarara uğraması” olarak özetlenebilir. Kalp krizi ise çoğu zaman “ani” gelişen, ciddi bir sağlık olayıdır. Bu nedenle, belirli şartlar oluştuğunda kalp krizi de iş kazası sayılabilir; ancak her kalp krizi otomatik olarak iş kazası değildir. Olayın nerede, ne zaman ve hangi koşullarda meydana geldiği, işle bağlantısı ve illiyet bağı bu noktada belirleyicidir.
İş kazasının kanuni tanımı (5510 ve 6331’e göre kısaca)
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na göre iş kazası, sigortalının:
- İşyerinde bulunduğu sırada
- İşveren tarafından yürütülen iş nedeniyle
- Görevle işyeri dışında bulunduğu sırada
- Emziren kadın sigortalının süt izni süresinde
- İşverenin sağladığı taşıtla işe gidiş geliş sırasında
meydana gelen ve sigortalıyı bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ise iş kazasını, işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren ya da vücut bütünlüğünü bozan olay olarak tanımlar. Burada önemli olan, olayın işin yürütümüyle bağlantılı olmasıdır.
Kalp krizi, bu tanımların içine şu durumda girer: Eğer kriz, yukarıdaki hallerden birinde ortaya çıkmış ve iş ile olay arasında makul bir bağlantı kurulabiliyorsa, “iş kazası” olarak değerlendirilebilir. Örneğin yoğun iş stresi altında, mesai sırasında aniden gelişen kalp krizi bu kapsamda tartışılır.
Ani olay – yer – zaman – illiyet bağı ne demek?
İş kazasında aranan temel unsurlar şunlardır:
-
Ani olay: Olayın kısa sürede, bir anda veya kısa bir zaman diliminde gerçekleşmesi beklenir. Kalp krizi genellikle ani gelişen bir durum olduğu için bu unsuru çoğu zaman karşılar. Uzun yıllara yayılan bir hastalık süreci tek başına iş kazası sayılmaz; ancak o hastalığın “tetiklendiği” ani olay önemlidir.
-
Yer unsuru: Olayın işyerinde, işyeri eklentilerinde, işverenin sağladığı servis aracında ya da görevle gidilen yerde meydana gelmesi gerekir. Kalp krizinin nerede yaşandığı, iş kazası sayılıp sayılmayacağı açısından kritik bir kriterdir.
-
Zaman unsuru: Olayın iş saatleri içinde veya işin yürütümüyle doğrudan bağlantılı bir zamanda meydana gelmesi aranır. Örneğin gece vardiyasında, fiilen çalışırken yaşanan kalp krizi ile, hafta sonu tamamen kişisel bir iş için dışarıdayken yaşanan kriz aynı şekilde değerlendirilmez.
-
İlliyet bağı (neden–sonuç ilişkisi): En önemli noktalardan biri budur. İşin niteliği, çalışma koşulları, yoğun tempo, vardiya düzeni, aşırı stres gibi faktörlerin kalp krizini tetiklemiş olması gerekir. Yani iş koşulları ile kalp krizi arasında makul, mantıklı bir neden–sonuç ilişkisi kurulabiliyorsa illiyet bağı var kabul edilir. Eğer kriz, tamamen kişisel ve işle ilgisiz bir nedenle ortaya çıkmışsa, illiyet bağı zayıflar ve iş kazası sayılması zorlaşır.
Özetle, kalp krizinin iş kazası sayılıp sayılmayacağı, olayın ani oluşu kadar, nerede, ne zaman ve hangi iş koşulları altında meydana geldiğine ve bu koşulların krizi tetikleyip tetiklemediğine göre değerlendirilir.
Hangi durumlarda kalp krizi iş kazası olarak kabul edilir?
Kalp krizi, dışarıdan bakıldığında “hastalık” gibi görünse de, bazı şartlar altında iş kazası sayılabiliyor. Özellikle yer, zaman ve işle bağlantı çok önemli. Aşağıdaki üç temel durumda, uygulamada çoğunlukla iş kazası kabulü yönünde değerlendirme yapılıyor.
İşyerinde çalışırken aniden gelen kalp krizi
SGK’nın 2016/21 sayılı Genelgesi’ne göre, sigortalının işyerinde kalp krizi geçirmesi halinde olay iş kazası olarak kabul edilir. Genelgede açıkça, işyerinde kalp krizi veya benzeri bir olay nedeniyle ölüm ya da bedensel/ruhsal engellilik oluşmasının iş kazası sayılacağı belirtilmiştir.
Bu nedenle, işçi işyerinde bulunduğu sırada, ister aktif olarak çalışırken ister mola anında olsun, aniden kalp krizi geçirirse kural olarak iş kazası sayılır. Yargıtay da, işyerinde gerçekleşen kalp krizinin, ayrıca “aşırı iş yükü” gibi ek bir şart aranmaksızın iş kazası kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yönünde kararlar vermektedir.
Burada önemli olan, kalp krizinin işyerinde ve sigortalı statüsü devam ederken meydana gelmesidir. Olayın iş kazası sayılması için mutlaka makine kazası, düşme gibi dış bir etken aranmaz; ani kalp krizi tek başına yeterli olabilir.
İşverenin sağladığı servisle giderken veya gelirken kalp krizi
5510 sayılı Kanun’a göre, sigortalının işveren tarafından sağlanan bir araçla işe gidiş geliş sırasında uğradığı kazalar da iş kazası sayılır. Bu kapsam, sadece trafik kazalarını değil, yolculuk esnasında meydana gelen kalp krizini de kapsayabilir.
Dolayısıyla, işçi işverenin tahsis ettiği servis aracıyla işe giderken veya işten dönerken kalp krizi geçirir ve bu durum tıbben o yolculuk sırasında ortaya çıkmış kabul edilirse, olay genellikle iş kazası olarak değerlendirilir.
Burada kritik nokta, taşımayı işverenin sağlamasıdır. Toplu taşıma, kendi aracı ya da taksi ile gidip gelirken yaşanan kalp krizleri, normalde “işe gidiş geliş” kapsamında iş kazası sayılmaz; ancak somut olayın özelliklerine göre farklı hukuki tartışmalar doğabilir.
Görevle dışarıda olunan sırada yaşanan kalp krizi
İşçi, işveren tarafından görevle işyeri dışına gönderilmişse, bu görevin ifası sırasında meydana gelen olaylar da iş kazası kapsamına girebilir. SGK uygulamasında ve Yargıtay kararlarında, işverenin yürüttüğü iş nedeniyle dışarıda bulunurken yaşanan kazalar iş kazası sayılmaktadır.
Bu çerçevede, örneğin:
- Müşteri ziyareti için sahada olan bir satış temsilcisinin toplantı sırasında kalp krizi geçirmesi
- Şantiyeye denetim için giden mühendisin, denetim esnasında kalp krizi yaşaması
gibi durumlar, genellikle iş kazası olarak kabul edilir.
Ancak görevle dışarıda olunan sürede, tamamen kişisel bir iş için uzun süreli ayrılma, gezme, eğlence gibi faaliyetler sırasında meydana gelen kalp krizlerinde, işle bağlantı zayıfladığı için iş kazası sayılmama ihtimali artar. Bu noktada, olayın nerede, ne zaman ve hangi amaçla bulunulurken gerçekleştiği ayrıntılı şekilde incelenir.
SGK’nın kalp krizi ve iş kazası konusundaki yaklaşımı
2016/21 sayılı SGK Genelgesi ne söylüyor?
SGK, uzun süre kalp krizini “dıştan gelen bir olay” saymadığı için birçok dosyada iş kazası kabul etmiyordu. Bu tereddüt, 29.09.2016 tarihli ve “Kısa Vadeli Sigorta Kolları Uygulamaları” konulu 2016/21 sayılı Genelge ile büyük ölçüde giderildi.
Genelgede açıkça şu yönde talimat verildi: “Sigortalının işyerinde kalp krizi geçirmesi veya başka bir hastalık nedeniyle ölmesi ya da ruhen veya bedenen hemen veya sonradan engelli hale gelmesi iş kazası olarak kabul edilecektir.”
Bu ifade birkaç önemli sonucu beraberinde getiriyor:
- Kalp krizi mutlaka bir makine kazası, düşme, çarpma gibi “fiziksel olay” ile bağlantılı olmak zorunda değil.
- Olay işyerinde veya işin yürütümü sırasında gerçekleşiyorsa, dış etken aranmasa bile iş kazası sayılması gerektiği SGK birimlerine talimat olarak veriliyor.
- “Başka bir hastalık” ibaresiyle, sadece kalp krizi değil; beyin kanaması, felç gibi ani sağlık olaylarının da benzer şekilde iş kazası kapsamında değerlendirilebileceği belirtiliyor.
Özetle, 2016/21 sayılı Genelge, SGK’nın önceki dar yorumunu terk edip, işyerinde meydana gelen kalp krizi vakalarını kural olarak iş kazası kabul etmesi yönünde bir politika değişikliğidir.
İşyerinde kalp krizi geçiren sigortalı için SGK nasıl işlem yapar?
İşyerinde bir sigortalı kalp krizi geçirdiğinde, SGK açısından süreç normal bir iş kazası prosedürü gibi işler:
- İş kazası bildirimi
- İşveren, olayı öğrendiği tarihten itibaren en geç 3 iş günü içinde SGK’ya “İş Kazası ve Meslek Hastalığı Bildirgesi” ile bildirmek zorundadır.
- Bildirim çoğunlukla e‑SGK sistemi üzerinden yapılır. Süresinde bildirim yapılmazsa, idari para cezası ve bazı durumlarda rücu (SGK’nın işverene dönüp ödediği tutarları istemesi) gündeme gelebilir.
- Olayın iş kazası olarak tespiti
- Dosya, SGK’nın ilgili servislerince ve gerektiğinde sosyal güvenlik denetmenleri / müfettişler tarafından incelenir.
- 2016/21 sayılı Genelge gereği, olay işyerinde veya işin yürütümü sırasında gerçekleşmişse, dış bir etken aranmadan iş kazası kabulü yönünde değerlendirme yapılır.
- Sağlık hizmetleri ve geçici iş göremezlik ödeneği
- Sigortalı hayatta ise, kalp krizi nedeniyle gördüğü tedavi giderleri SGK tarafından karşılanır.
- Çalışamaz durumda kaldığı süre için, şartları sağlıyorsa geçici iş göremezlik ödeneği bağlanır.
- Sürekli iş göremezlik veya ölüm halinde gelir bağlanması
- Kalp krizi sonucu sigortalı kısmen ya da tamamen çalışamaz hale gelirse, sürekli iş göremezlik geliri bağlanması gündeme gelir.
- Ölüm halinde ise hak sahiplerine (eş, çocuklar, belirli şartlarda anne‑baba) ölüm geliri bağlanabilir. Bu aşamada olayın iş kazası sayılması, bağlanacak gelirin türü ve oranı bakımından kritik önemdedir.
- İşverene rücu ihtimali
- SGK, olayı iş kazası kabul ettikten sonra, işverenin iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerini ağır şekilde ihlal ettiğini tespit ederse, ödediği bazı gider ve gelirleri işverene rücu edebilir. Bu kısım, SGK’nın iç değerlendirmesi ve müfettiş raporlarına göre şekillenir.
Sonuç olarak, SGK bugün için işyerinde veya işin yürütümü sırasında meydana gelen kalp krizlerini kural olarak iş kazası sayan bir uygulamaya sahiptir. Doğru ve zamanında bildirim yapıldığında, sigortalı ya da yakınları, iş kazasına bağlı tüm sosyal güvenlik haklarından yararlanma imkânına kavuşur.
Yargıtay kararlarına göre kalp krizi ne zaman iş kazası sayılıyor?
Yargıtay, uzun süredir kalp krizini “ani ve dıştan gelen bir olay” gibi değerlendirerek, belirli şartlar altında iş kazası sayıyor. Özellikle işyerinde veya işin yürütümü sırasında meydana gelen kalp krizi vakalarında, olayın yer, zaman ve işle bağlantısı (illiyet bağı) inceleniyor. Genel eğilim, sigortalı işyerindeyken ya da işini ifa ederken kalp krizi geçirip ölür veya bedensel/ruhsal olarak zarar görürse bunun iş kazası kabul edilmesi yönünde.
İşyerinde kalp krizi sonucu ölümün iş kazası sayıldığı emsal kararlar
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun ve 21. Hukuk Dairesi’nin birçok kararında, işyerinde kalp krizi geçirerek ölen sigortalının olayı iş kazası sayılmıştır. Örneğin:
- Elektrik işi yapan bir işçinin, işyerinde herhangi bir dış etken görünmeden kalp krizi geçirip ölmesi, “sigortalının işyerinde bulunduğu sırada” ve “işveren tarafından yürütülen iş dolayısıyla” meydana gelen olay olarak değerlendirilmiş ve iş kazası kabul edilmiştir.
- Daha yeni tarihli bir Hukuk Genel Kurulu kararında da, işyerinde çalışırken kalp krizi geçirerek ölen sigortalının olayı için, kanunda başka bir sınırlama bulunmadığı, bu nedenle işyerinde gerçekleşen kalp krizinin iş kazası sayılması gerektiği açıkça vurgulanmıştır.
Bu kararlarda önemli nokta şudur: Yargıtay, “işyerinde gerçekleşme” unsurunu tek başına iş kazası için yeterli görebiliyor. Yani kalp krizinin mutlaka ağır bir iş, yüksek stres, aşırı sıcak gibi dış faktörlerle tetiklenmiş olması şart koşulmuyor. İşçinin önceden kalp hastası olması, sigara içmesi, genetik yatkınlığı gibi kişisel riskler ise çoğunlukla kusur oranı ve tazminat miktarı bakımından dikkate alınıyor, olayın iş kazası sayılmasını ortadan kaldırmıyor.
Aşırı iş yükü, stres, vardiya sistemi gibi etkenlerin değerlendirilmesi
Her ne kadar “işyerinde gerçekleşme” çoğu dosyada yeterli görülse de, Yargıtay kararlarında aşırı iş yükü, yoğun stres, vardiya sistemi, gece çalışması, seyahatli görev gibi unsurlar da ayrıntılı biçimde inceleniyor. Özellikle:
- Uzun süreli ve ağır çalışma temposu
- Sürekli fazla mesai
- Gece vardiyası, düzensiz uyku
- Zaman baskısı, performans baskısı, psikolojik stres
gibi faktörler, kalp krizinin işle illiyet bağını güçlendiren unsurlar olarak kabul ediliyor. Bu tür durumlarda, kalp krizinin iş kazası sayılması yanında, işverenin kusurlu bulunma ihtimali de artıyor.
Örneğin, tır şoförünün uluslararası sefer sırasında, görev gereği konakladığı otelde istirahat ederken kalp krizi geçirip ölmesi olayında, Yargıtay bunu hem eski 506 sayılı Kanun hem de 5510 sayılı Kanun kapsamında iş kazası saymıştır. Gerekçe olarak, sigortalının hâlâ işin yürütümü kapsamında, işverenin emir ve talimatı altında bulunması gösterilmiştir.
Sonuç olarak Yargıtay’a göre kalp krizi:
- İşyerinde veya işin yürütümü sırasında meydana geliyorsa,
- Olay ile iş arasında makul bir bağlantı kurulabiliyorsa,
büyük oranda iş kazası kabul ediliyor. Aşırı iş yükü ve stres gibi etkenler ise hem bu bağlantıyı güçlendiriyor hem de işverenin sorumluluğunun kapsamını belirlemede önemli rol oynuyor.
Hangi hallerde kalp krizi iş kazası sayılmaz?
Kalp krizi her zaman iş kazası sayılmaz. Özellikle olayın işle, işyeriyle veya işin yürütümüyle bağlantısı kurulamıyorsa, hukuken “iş kazası” kabul edilmesi zorlaşır. Burada temel ölçüt, kalp krizinin işten kaynaklanan bir etkiyle tetiklenip tetiklenmediğidir.
Tamamen kişisel, işle ilgisiz sağlık sorunları
Bazı durumlarda kalp krizi, kişinin tamamen kendi sağlık durumundan kaynaklanır ve işin buna bir etkisi yoktur. Örneğin:
- Uzun süredir devam eden, ağır seyirli kalp-damar hastalığı
- Doktor uyarılarına rağmen ilaçlarını düzenli kullanmayan bir çalışan
- Sigara, alkol, obezite gibi kişisel risk faktörlerinin çok yüksek olması
- Ailevi-genetik kalp hastalığı öyküsü
Eğer kalp krizi, bu tür kişisel ve önceden var olan sağlık sorunlarının doğal seyri içinde ortaya çıkmışsa ve işin niteliği, iş yükü, çalışma koşulları bu tabloyu belirgin biçimde ağırlaştırmamışsa, genellikle iş kazası sayılmaz.
Örneğin masa başı, sakin bir işte çalışan bir kişinin, herhangi bir olağanüstü iş baskısı yokken, rutin bir günde aniden kalp krizi geçirmesi; tıbbi ve hukuki değerlendirmede “tamamen kişisel nedenli” görülebilir. Bu durumda illiyet bağı, yani iş ile kalp krizi arasındaki hukuki bağ kurulamadığı için iş kazası niteliği reddedilebilir.
İş saatleri ve işyeri dışında, işle bağlantı kurulamayan kalp krizleri
Kalp krizinin iş kazası sayılabilmesi için her zaman işyerinde olması şart değildir; ancak olayın işle bağlantısının kurulması gerekir. Tam tersi durumda, yani:
- Tatildeyken, hafta sonu dinlenme sırasında
- Kişinin kendi özel işlerini görürken
- İşverenin bilgisi ve talimatı dışında, tamamen kişisel bir seyahat esnasında
- Mesai bitmişken, işten tamamen kopmuş şekilde sosyal bir etkinlikte
meydana gelen kalp krizlerinde, eğer olayla iş arasında somut bir bağ kurulamıyorsa, bu durumlar iş kazası olarak değerlendirilmez.
Örneğin çalışan, mesai sonrası arkadaşlarıyla kafede otururken kalp krizi geçiriyorsa; o gün işte olağanüstü bir yoğunluk, aşırı mesai, ağır psikolojik baskı gibi unsurlar da yoksa, bu olay genellikle “işle ilgisiz” kabul edilir. Aynı şekilde, kendi özel aracıyla tatile giderken yaşanan kalp krizinde de, yolculuğun işle ilgisi bulunmadığı için iş kazası sayılması beklenmez.
Özetle, kalp krizinin iş kazası sayılmadığı hallerde ortak nokta şudur: İşin yürütümü, çalışma koşulları veya işverenin organizasyonu ile kalp krizi arasında makul, somut ve ispatlanabilir bir bağlantı kurulamamaktadır. Bu bağlantı yoksa, olay sosyal güvenlik ve tazminat hukuku bakımından “iş kazası” kapsamına girmez.
Kalp krizi iş kazası sayıldığında işçinin ve ailesinin hakları
Kalp krizi iş kazası olarak kabul edildiğinde, olay artık “sadece bir sağlık sorunu” olmaktan çıkar ve hem SGK hem de işveren yönünden ciddi hukuki sonuçlar doğurur. Bu durumda işçi ve yakınları, hem sosyal güvenlik haklarına hem de tazminat haklarına sahip olabilir.
SGK’dan sağlanan gelir, ödenek ve diğer yardımlar
Kalp krizi iş kazası sayıldığında, öncelikle devreye SGK’nın kısa ve uzun vadeli sigorta kolları girer. Temel haklar özetle şunlardır:
-
Geçici iş göremezlik ödeneği: İşçi kalp krizi nedeniyle istirahat raporu aldığında, çalışamadığı günler için SGK’dan günlük ödeme alabilir. Bu ödenek, iş kazası sayıldığı için ilk günden itibaren bağlanır ve işçinin prime esas kazancı üzerinden hesaplanır.
-
Sürekli iş göremezlik geliri: Kalp krizi sonrası kalıcı bir rahatsızlık, iş gücü kaybı veya engellilik oluşursa, SGK sürekli iş göremezlik geliri bağlayabilir. Oran, sağlık kurulu raporuyla belirlenen meslekte kazanma gücü kaybı yüzdesine göre hesaplanır. Kısmi kayıpta kısmi, tam kayıpta tam gelir söz konusu olur.
-
Ölüm halinde dul ve yetim aylığı: İşçi kalp krizi sonucu vefat ederse ve olay iş kazası kabul edilirse, geride kalan eş, çocuklar ve bazı durumlarda anne-babaya ölüm geliri bağlanabilir. Burada hak sahiplerinin pay oranları ve koşulları kanunda ayrıntılı düzenlenmiştir.
-
Cenaze ödeneği ve diğer yardımlar: Ölüm halinde cenaze ödeneği talep edilebilir. Ayrıca, iş kazası kapsamında yapılan tedavi giderleri, hastane masrafları, ilaç ve tıbbi malzeme bedelleri kural olarak SGK tarafından karşılanır.
Bu hakların alınabilmesi için, olayın iş kazası olarak SGK’ya süresinde bildirilmesi, sağlık raporları ve tutanakların eksiksiz düzenlenmesi çok önemlidir.
Maddi tazminat, manevi tazminat ve destekten yoksun kalma tazminatı
Kalp krizi iş kazası sayıldığında, SGK’dan alınan haklar işverenin tazminat sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Eğer işverenin kusuru, ihmalı, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerindeki eksikliği varsa, işçi veya yakınları ayrıca mahkeme yoluyla tazminat talep edebilir.
-
Maddi tazminat: Çalışanın uğradığı gelir kaybı, çalışma gücü azalması, tedavi ve bakım giderleri, ileride doğacak ekonomik kayıplar için talep edilir. Sürekli iş göremezlik halinde, işçinin çalışma hayatı boyunca kaybedeceği kazanç dikkate alınarak hesaplama yapılır.
-
Manevi tazminat: Kalp krizi nedeniyle yaşanan acı, elem, psikolojik sarsıntı için işçi (veya ölüm halinde yakınları) manevi tazminat isteyebilir. Burada miktarı hakim, olayın ağırlığına, kusur durumuna ve tarafların sosyal-ekonomik durumuna göre takdir eder.
-
Destekten yoksun kalma tazminatı: İşçi kalp krizi sonucu vefat etmişse, geride kalan eş, çocuklar ve bazı durumlarda anne-baba, ölen kişinin sağlığında sağladığı maddi desteği kaybettikleri için destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilir. Bu tazminat, ölen işçinin muhtemel çalışma süresi, geliri ve aile bireylerine sağlayacağı destek dikkate alınarak hesaplanır.
Özetle, kalp krizi iş kazası sayıldığında, hem SGK’dan düzenli gelir ve ödenekler hem de işverene karşı açılabilecek tazminat davaları gündeme gelir. Bu nedenle, olayın başından itibaren tıbbi belgelerin, tanık ifadelerinin ve resmi kayıtların dikkatle toplanması, hak kaybı yaşanmaması açısından kritik önemdedir.
İşverenin sorumluluğu ve dikkat etmesi gerekenler
İşveren, çalışanının kalp krizi geçirmesini tamamen engelleyemeyebilir; ancak riskleri azaltmak, erken uyarı işaretlerini ciddiye almak ve uygun çalışma koşullarını sağlamak zorundadır. Türk iş hukuku ve iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı, kalp-damar riski yüksek çalışanlar için de bu sorumluluğu açıkça yükler.
İş sağlığı ve güvenliği kapsamında kalp-damar riski olan çalışanlar
Kalp-damar hastalığı riski olan çalışanlar, iş sağlığı ve güvenliği (İSG) açısından “özel politika gerektiren” veya “riskli” gruplar içinde değerlendirilebilir. Burada işverenin temel yükümlülükleri şunlardır:
- Risk değerlendirmesinde kalp-damar riskini de dikkate almak
- İş yeri hekimi ve İSG profesyonelleriyle birlikte, çalışanların sağlık gözetimini düzenli yapmak
- Vardiya, gece çalışması, ağır fiziksel iş, yüksek sıcaklık, yoğun stres gibi kalbi zorlayabilecek koşulları tespit edip önlem almak
Kalp-damar riski bilinen bir çalışanın, örneğin çok ağır fiziksel işe, aşırı sıcak ortama veya yoğun vardiya sistemine rağmen hiçbir düzenleme yapılmadan çalıştırılması, ileride yaşanacak kalp krizinin iş kazası sayılması ve işveren aleyhine tazminat sorumluluğu doğurması açısından ciddi bir risk oluşturur.
İşveren, iş yeri hekimi raporlarını dikkate almalı, “bu işi yapamaz” veya “sınırlı yapabilir” şeklindeki değerlendirmelere uygun görev planlaması yapmalıdır. Aksi halde, kalp krizi sonrası hem SGK nezdinde hem de mahkemeler önünde “gerekli özeni göstermemiş” sayılabilir.
Aşırı mesai, yoğun tempo ve psikolojik baskının hukuki sonuçları
Kalp krizi vakalarında aşırı mesai, yoğun iş yükü ve psikolojik baskı (mobbing, sürekli tehditkâr üslup, performans baskısı) gibi unsurlar, Yargıtay kararlarında sıkça “tetikleyici faktör” olarak değerlendirilmektedir.
Şu durumlar özellikle risklidir:
- Sürekli fazla mesai yaptırılması, dinlenme sürelerinin fiilen kullandırılmaması
- Hedef baskısı, satış baskısı, “yapamazsan gidersin” tarzı tehditkâr yönetim
- Vardiya değişiklikleriyle uyku düzeninin bozulması, gece vardiyalarının yoğunluğu
- Personel sayısının yetersiz tutulup iş yükünün birkaç kişiye bindirilmesi
Bu tür koşullar altında yaşanan kalp krizlerinde, mahkemeler çoğu zaman iş ile kalp krizi arasında illiyet bağı kurmaya daha yatkın oluyor. Bu da:
- İş kazası tespiti yapılması
- İşverenin maddi ve manevi tazminat sorumluluğunun doğması
- SGK’nın işverene rücu davası açabilmesi
sonuçlarını beraberinde getirebilir.
Bu nedenle işverenin, sadece “iş güvenliği ekipmanı” sağlamakla yetinmeyip, çalışma sürelerini makul tutması, dinlenme haklarını fiilen kullandırması, yöneticilerin çalışanlara karşı üslubunu denetlemesi ve iş ortamındaki psikolojik baskıyı önlemesi gerekir. Aksi halde, kalp krizi gibi olaylar hem insanî hem de hukuki açıdan çok ağır sonuçlar doğurabilir.
Kalp krizi sonrası iş kazası bildirimi ve izlenecek yol
Kalp krizi iş kazası sayılabilecek bir olaydan sonra atılacak adımlar, hem işçi ve ailesinin hak kaybına uğramaması hem de işverenin idari para cezası ve sorumluluklarla karşılaşmaması için çok önemlidir. Bu aşamada iki temel konu öne çıkar: işverenin SGK’ya zamanında ve doğru bildirim yapması, işçi veya yakınlarının da olayı ispatlayacak delilleri toplaması.
İşverenin SGK’ya bildirim süresi ve sorumluluğu
Türkiye’de iş kazası bildirimi, 5510 sayılı Kanun ve ilgili yönetmeliklere göre sıkı süreye bağlanmıştır. Kalp krizi iş kazası sayılabilecek nitelikte ise, işverenin kazayı öğrendiği tarihten itibaren en geç 3 iş günü içinde SGK’ya bildirmesi gerekir.
Bu bildirim genellikle elektronik ortamda yapılır ve şu noktalar özellikle önemlidir:
- Olayın tarihi, saati ve yeri
- Sigortalının kimlik ve sicil bilgileri
- Olayın nasıl gerçekleştiğine dair kısa ama net açıklama
- İlk tıbbi müdahalenin nerede ve ne zaman yapıldığı
Kalp krizi geçiren sigortalı olay yerinde vefat etmişse, ölüm olgusunun da bildirimde açıkça yer alması gerekir. Hastanede vefat söz konusuysa, işverenin olayı öğrendiği an bildirim süresinin başlangıcı kabul edilir.
Bildirim yapılmaz veya geç yapılırsa:
- SGK idari para cezası uygulayabilir.
- Kurumun yaptığı bazı ödemeleri işverene rücu etme ihtimali doğabilir.
- İşveren, ayrıca işçinin veya yakınlarının açacağı tazminat davalarında “kusurlu” görünme riskiyle karşılaşır.
Bu nedenle, kalp krizi ilk anda “kişisel rahatsızlık” gibi görünse bile, olay işyeriyle veya işle bağlantılı olabilecekse, işverenin ihtiyatlı davranıp iş kazası bildirimi yapması çoğu zaman daha güvenli bir yoldur.
İşçi veya yakınlarının delil toplarken dikkat etmesi gerekenler
Kalp krizi sonrası iş kazası sayılıp sayılmayacağı çoğu zaman delillerle kurulacak illiyet bağına dayanır. Bu yüzden işçi hayatta ise kendisinin, değilse yakınlarının mümkün olduğunca erken aşamada bazı bilgileri toplaması çok önemlidir.
Dikkat edilebilecek başlıca noktalar:
- Tıbbi belgeler: Acil servis kayıtları, epikriz raporu, yoğun bakım notları, ölüm raporu gibi tüm sağlık evraklarının eksiksiz alınması. Bu belgelerde olayın “işyerinde”, “çalışma sırasında”, “serviste” vb. geçtiğine dair ifadeler önemli olabilir.
- Tanık beyanları: Olay anında yanında olan iş arkadaşlarının isimleri, iletişim bilgileri ve mümkünse yazılı beyanları. Özellikle aşırı iş yükü, yoğun stres, uzun mesai gibi unsurları gören tanıklar kritik rol oynar.
- Fiziksel ve dijital kayıtlar:
- İşyerinin kamera görüntüleri
- Servis aracı kamera veya GPS kayıtları
- Vardiya çizelgeleri, puantaj kayıtları, fazla mesai listeleri
- Görevlendirme yazıları, saha görevi talimatları
Bu kayıtlar zamanla silinebileceği için, mümkün olan en kısa sürede yazılı olarak talep edilmesi faydalıdır. Gerekirse noter kanalıyla ihtar çekilerek delillerin korunması istenebilir.
Ayrıca, işveren iş kazası bildirimi yapmamışsa, işçi veya yakınları doğrudan SGK’ya başvurarak olayın iş kazası olarak incelenmesini talep edebilir. Bu başvuruda yukarıdaki delillerin eklenmesi, hem SGK incelemesini hem de ileride açılabilecek tazminat davalarını güçlendirir.
Özetle, kalp krizi sonrası süreçte zamanında bildirim ve sağlam delil toplama iki temel ayaktır. Bu iki adım doğru atıldığında, olayın iş kazası olarak kabul edilmesi ve buna bağlı hakların alınması çok daha mümkün hale gelir.
Sık görülen örnek senaryolar üzerinden kısa değerlendirmeler
Mesaide ani kalp krizi geçiren çalışan
Bir işçi normal mesaisini yaparken, örneğin bilgisayar başında ya da üretim bandında çalışırken aniden kalp krizi geçirip yere yığılırsa, olay genellikle işyerinde ve çalışma süresi içinde gerçekleştiği için ilk bakışta iş kazası olarak kabul edilir.
Burada önemli olan, olayın:
- İşyerinde veya işin yürütüldüğü alanda olması
- Ani bir şekilde ortaya çıkması
- Çalışma ile kalp krizi arasında makul bir bağlantının kurulabilmesidir.
SGK ve Yargıtay uygulamasında, işyerinde meydana gelen ani kalp krizleri çoğu zaman iş kazası sayılmakta, daha sonra illiyet bağı ve işverenin kusuru ayrıca tartışılmaktadır. Yani olayın iş kazası sayılması için mutlaka ağır iş yapılıyor olması şart değildir; işyerinde, mesai saatinde ve sigortalı faaliyeti sırasında gerçekleşmesi çoğu zaman yeterli görülür.
Vardiya değişikliği sonrası yoğun stresle kalp krizi
Örneğin uzun süredir gündüz çalışan bir işçi, kısa sürede gece vardiyasına alınır, uyku düzeni bozulur, iş yükü artar, dinlenme araları azalır ve bu süreçte yoğun stres altında kalırsa; ardından vardiya sırasında ya da hemen sonrasında kalp krizi geçirirse, vardiya sistemi ile kalp krizi arasında bağlantı araştırılır.
Yargıtay kararlarında, ani vardiya değişiklikleri, düzensiz çalışma saatleri, aşırı mesai, yüksek tempo ve yoğun psikolojik baskı, kalp krizini tetikleyen faktörler olarak kabul edilebilmektedir. Bu tür durumlarda:
- Tıbbi raporlar
- Çalışma düzenine ilişkin kayıtlar
- Tanık beyanları
birlikte değerlendirilir. Eğer bu koşulların kalp krizini hızlandırdığı veya ağırlaştırdığı kanaatine varılırsa, olay iş kazası sayılabilir ve işverenin sorumluluğu gündeme gelebilir.
Servisle işe giderken kalp krizi yaşayan sigortalı için durum
İşverenin sağladığı servis aracıyla işe giderken ya da işten dönerken yaşanan kalp krizleri, çoğu zaman işe gidiş geliş sırasında işveren tarafından sağlanan taşıt kapsamında değerlendirilir. Bu durumda olay, kanundaki “işverenin sağladığı taşıtla işe gidiş geliş” şartını karşıladığı için iş kazası olarak kabul edilme ihtimali yüksektir.
Burada dikkat edilen noktalar şunlardır:
- Servisin işveren tarafından veya onun organizasyonu ile sağlanmış olması
- Sigortalının o sırada işe gidiyor ya da işten dönüyor olması
- Olayın servis yolculuğu sırasında gerçekleşmesi
Eğer kalp krizi, işverenin servisi yerine tamamen kişisel bir araçla, kişisel bir güzergâhta ve işle bağlantı kurulamayacak bir şekilde meydana gelmişse, iş kazası sayılması daha zorlaşır. Ancak işveren servisi söz konusuysa, genellikle iş kazası bildirimi yapılması ve olayın bu çerçevede incelenmesi gerekir.
Ankara avukatından danışmanlık ve temsil talepleriniz için bizimle iletişime geçin.