Destekten yoksun kalma tazminatı, bir kişinin vefatından sonra, onun sağlığında maddi ve manevi destek olduğu kişilerin artık bu destekten mahrum kalmaları durumunda talep edilen bir tazminattır. Bu tazminat, ölen kişinin desteğinden yoksun kalanların yaşam kalitesini korumayı amaçlar. Genellikle ölenin eşi, çocukları, anne-babası gibi yakınları tarafından talep edilebilir ve tazminat miktarı, ölen kişinin sağladığı ekonomik desteğe bağlı olarak belirlenir.
Tazminat talebi, Türk Borçlar Kanunu‘nun 53. maddesine dayanır. Davanın açılması için ölüme sebep olan bir durumun olması ve ölenin sağladığı desteğin düzenli ve sürekli olması gereklidir. Tazminat davası, ölüme neden olan fiili öğrendikten sonra 2 yıl içinde açılmalıdır. Yargıtay kararları, bu tür davalarda önemli rehber niteliğindedir ve dava sürecinde dikkate alınmalıdır.
Destekten Yoksun Kalma Kavramı
Destekten yoksun kalma tazminatı, bir kişinin ölümü sebebiyle bu kişiden maddi destek alanların yaşadıkları ekonomik zararın karşılanmasını amaçlayan bir tazminat türüdür. Özellikle ölen kişinin sağlığında desteğinden yararlanan aile bireyleri veya yakınlar, vefatla birlikte bu destekten mahrum kalırlar. Yani, ölmeseydi hayatta kendilerine maddi katkı sağlamaya devam edecek kişiden bu katkıyı artık alamayacak olan şahısların ekonomik kaybı gündeme gelir.
Bu tazminat türünde, esas amaç maddi desteği sona eren kişilerin yaşam standartlarındaki kaybı gidermektir. Örneğin, bir baba ailesine bakarken hayatını kaybettiğinde, eşi, çocukları veya bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler geçimini sağlayamayabilir. Bu durumda, destekten yoksun kalma tazminatı, kaybedilen bu maddi desteği telafi etmek için dava yoluyla talep edilebilir.
Ayrıca, destekten yoksun kalma kavramı, yalnızca kan bağına dayalı yakınları kapsamaz. Yasal olarak, ölen kişiden fiilen maddi destek alan herkes (örneğin nişanlısı veya bakmakla yükümlü olduğu bir yakını) bu tazminatı talep edebilir. Destek ilişkisi, illaki gelir paylaşımına ya da maaş ödemesine dayalı olmak zorunda değildir; düzenli veya fiilen yardım yapan herkes için geçerli olabilir.
Yasal Dayanaklar ve Kanun Maddeleri
Destekten yoksun kalma tazminatının temel yasal dayanağı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesidir. Eski Borçlar Kanunu’nda 45 ve 46. maddeler destekten yoksun kalma ile ilgiliyken, güncel kanunda bu haklar daha net bir biçimde açıklanmıştır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde şu şekilde düzenleme yapılmıştır:
“Ölüm halinde, ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu nedenle uğradıkları kayıplar, kendilerine tazminat olarak ödenir.”
Ayrıca, iş kazalarına veya trafik kazalarına dayalı destekten yoksun kalma tazminatında da Türk Borçlar Kanunu dışında, İş Kanunu ve Karayolları Trafik Kanunu gibi özel yasalar gündeme gelebilir. Ancak asıl genel hukuksal çerçeve Türk Borçlar Kanunu’yla çizilmiştir.
Bunun yanında, yargı uygulamalarında Yargıtay tarafından verilen kararlar ve içtihatlar, madde hükümlerinin nasıl yorumlanacağı ve uygulanacağına dair önemli bir yol gösterici rol oynamaktadır. Dolayısıyla bir olayda hak sahibi olup olunmadığı veya hangi maddelerin uygulanacağı konusunda mevzuatla birlikte yüksek mahkeme kararları da dikkate alınmalıdır.
Sonuç olarak, destekten yoksun kalma tazminatı hem yasal metinler hem de yargısal uygulamalarla güvence altına alınmıştır ve mağdurun maddi kaybını gidermeyi amaçlar.
Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Şartları
Tazminat Talep Edebilecekler
Destekten yoksun kalma tazminatı, bir kişinin ölümünden sonra onun maddi veya manevi desteğinden faydalananların zararını karşılamak için ortaya çıkan bir haktır. Bu tazminatı talep edebilecek kişiler, ölen kişinin yaşarken maddi veya manevi desteğini alanlar ya da ileride bu desteği alması muhtemellerdir. Burada esas olan, aradaki destek ve bakım ilişkisinin ispatıdır.
Kimler Tazminat Alabilir?
Kimler destekten yoksun kalma tazminatı alabilir sorusuna yanıt arandığında, karşımıza geniş bir yelpaze çıkar. En başta eş, çocuk, anne ve baba olmak üzere, ölen kişinin sağlığında maddi veya manevi bakımdan destek verdiği herkes bu tazminat için talepte bulunabilir. Bu kişiler arasında kan bağı olmak şart değildir. Ayrıca, nişanlı, birlikte yaşadığı kişi, evlat edinen ya da evlatlık ilişkisi gibi fiili olarak birbiriyle yaşam sürdüren kişiler de maddi destek gördüklerini ispat edebildikleri sürece tazminat talebinde bulunabilirler.
Eş, Çocuk, Anne, Baba İçin Karine
Eş, çocuk, anne ve baba için kanunda özel bir kolaylık tanınmıştır. Türk Borçlar Kanunu ve Yargıtay içtihatları gereği, ölenin eşi, çocukları, annesi ve babası için otomatik olarak, yani karine yoluyla bir destek ilişkisi kabul edilir. Bu kişilerin destek aldıklarını ayrıca ispat etmelerine gerek yoktur. Özellikle küçük yaştaki çocuklar ve yaşlı ana-baba için destek varsayımı daha güçlüdür.
Akrabalık ve Destek İspat Yükü
Destekten yoksun kalma tazminatı almak isteyen akraba dışında kalan kişiler veya uzak akrabalar ise gerçek bir destek ilişkisini kanıtlamak zorundadır. Yani, ölümden önce aralarında düzenli maddi destek, bakım veya hizmet ilişkisi olduğunu belgelemelidir. Kimi zaman akrabalık bağı olsa dahi, örneğin kardeşler arasında, eğer ölüm anına kadar açık bir destek ilişkisi yoksa ve bu destek ispatlanamıyorsa, tazminat talebi reddedilebilir.
Haksız Fiil ve Nedensellik Bağı
Destekten yoksun kalma tazminatı şartlarından en önemlisi, ölüme sebep olan olayın haksız fiil kapsamında değerlendirilmesidir. Yani, ölüm bir başkasının hukuka aykırı, kusurlu eylemiyle gerçekleşmiş olmalıdır. Aynı zamanda ölüm ile zarar arasında nedensellik bağı (sebep-sonuç ilişkisi) bulunmalıdır. Kısacası, eğer kişi kendi kusuruyla veya doğal ölüm gibi normal bir sebeple hayatını kaybetmişse, destekten yoksun kalma tazminatı talep edilemez. Ayrıca tazminat talebinin dayandığı haksız fiilde failin kusurunun bulunması gerekir ve ölenin ağır kusurlu olması halinde talep hakkı doğmayabilir.
Destek İlişkisinin Türleri
Tazminat hakkının doğması için bazı destek ilişkilerinin varlığı gerekir. Bu ilişkiler gerçek destek ve varsayımsal (farazi) destek olarak ikiye ayrılır.
Gerçek Destek
Gerçek destek, ölenin hayatta iken başkasına fiilen ve düzenli olarak bakması, maddi yardımda bulunmasıdır. Bu, genellikle bir ebeveynin çocuğuna veya bir eşin diğerine sürekli para, hizmet veya bakım sağlaması olarak görülür. Gerçek destek ilişkisi yaşanırken açıkça gözlemlenebilir ve kolaylıkla ispatlanır.
Varsayımsal Destek
Varsayımsal destek, ölüm gerçekleşmeseydi hayatın olağan akışına göre ölenin bir başkasına ileride maddi veya manevi destekte bulunmasının beklenmesidir. Mesela evlenmemiş bir evladın evlenince anne-babasına bakacağı öngörülebilir veya çocuk büyüdüğünde yaşlanan annesine babasına destek olacağı düşünülebilir. Burada somut destek olmasa da, hayatın genel deneyimleri ve ilişkiler göz önüne alınır. Yargıtay, farazi destek durumlarını da kabul etmektedir.
Bakım ve Yardım İlişkisi
Bakım ve yardım ilişkisi, destekten yoksun kalma tazminatının temel şartlarındandır. Sağlığında düzenli olarak bakım veya yardım yapan (maddi veya manevi) herkes için bu tazminat gündeme gelebilir. Destek ilişkisi sadece parasal olmayabilir; evde yaşlıya bakan çocuk, gündelik işlerini üstlenen bir aile bireyi de destek olarak kabul edilebilir. Yeter ki bu yardımlar düzenli ve süreklilik arz etsin. Bakım veya yardım ilişkisi, çoğu zaman tanık beyanı, belge yahut hayatın olağan akışı çerçevesinde mahkeme önünde ispatlanabilir.
Sonuç olarak, destekten yoksun kalma tazminatı şartlarının oluşması için; arada gerçek veya varsayımsal bir destek-bakım ilişkisi olmalı, ölüm bir haksız fiile dayanmalı ve ölenin desteğinden yoksun kalacak kişiler bu zararlarını somut şekilde ortaya koyabilmelidir.
Bağımsız Hak Olarak Tazminat
Bağımsız hak olarak destekten yoksun kalma tazminatı, ölenden miras yoluyla geçen bir hak değildir. Bu tazminat, doğrudan doğruya ölenden destek alan kişinin şahsında doğan ve yalnızca ona ait olan bağımsız bir taleptir. Yani, desteğin ölümüyle zarar gören kişi, zararının tazmini için kendi adına bu hakkı kullanabilir. Tazminat hakkı, ölenin sağlığında başkalarına karşı olan alacak ya da borçlarından da tamamen bağımsızdır. Bu nedenle, destekten yoksun kalma tazminatı isteme hakkı, ölenin mirasçılığı ile veya ölenin borçlarıyla ilişkilendirilmez. Yargıtay da birçok kararında bu tazminatın “kişisel ve bağımsız bir hak” olduğunu açıkça belirtmiştir.
Miras ve Tazminat İlişkisi
Miras ve destekten yoksun kalma tazminatı çoğu zaman birbiriyle karıştırılır. Ancak bu iki kavram hukuken tamamen farklıdır. Destekten yoksun kalma tazminatı, ölenin malvarlığından veya mirasından ayrı bir nitelik taşır; dolayısıyla ölenin mirasçısı olmayan biri de bu tazminatı talep edebilir. Tazminat, ölen kişinin varlığı değil, ona maddi olarak bağlı olan kişilerde, ölüm nedeniyle oluşan zararın karşılanması için verilir. Mirası reddeden veya mirasçılığı olmayan bir kişi dahi, gerçekten ölenin desteğinden mahrum kalmışsa, bu tazminat için dava açma hakkına sahiptir. Yargıtay uygulamasında da destekten yoksun kalma tazminatının, miras hakkı ile bağlantılı olmadığı, tamamen bağımsız ve kişisel bir talep olduğu sürekli vurgulanmaktadır.
Haczedilemezlik Özelliği
Destekten yoksun kalma tazminatının en önemli hukuki özelliklerinden biri de haczedilemez olmasıdır. Yani, ölenin borçlarından veya destekten yoksun kalan kişinin kendi borçlarından dolayı bu tazminata haciz konulamaz. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 82. maddesi uyarınca, vücut ve sağlık bütünlüğüne zarar verilmesi sonucunda hükmedilen tazminatlar ile ölüm halinde desteğinden yoksun kalanlar için hükmedilen tazminatlar haczedilemeyecek alacaklar arasında sayılmıştır. Yani, destekten yoksun kalma tazminatı destekten yoksun kalan kişinin zarurî ihtiyaçlarına yönelik olduğundan, üçüncü kişilerin alacak taleplerine karşı koruma altındadır. Bu yönüyle tazminat, aile bireylerinin mağduriyetini önlemek ve toplumsal koruma sağlamak amacı taşır.
Özetle; destekten yoksun kalma tazminatı, bağımsız bir hak olup, miras ilişkisine tabi değildir ve haczedilemez özelliği ile kanunen koruma altına alınmıştır.
Yetkili ve Görevli Mahkemeler
Destekten yoksun kalma tazminatında yetkili ve görevli mahkeme, genel olarak Asliye Hukuk Mahkemesidir. Eğer olay iş kazası ile bağlantılı ise, özel olarak İş Mahkemeleri de görevli olabilir. Yetkili mahkeme ise davalının (yani ölümden sorumlu olan kişinin) ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi veya haksız fiilin işlendiği yer mahkemesidir. Trafik kazalarından doğan destekten yoksun kalma davalarında da aynı şekilde haksız fiilin (örneğin kazanın gerçekleştiği yer) mahkemesinde dava açılabilir. Uygulamada Asliye Hukuk Mahkemeleri esas alınsa da, olayın özelliklerine göre farklı bir mahkemede dava açılması gerekebilir.
Dava Açma Süresi ve Zamanaşımı
Destekten yoksun kalma tazminatı davası için Türk Borçlar Kanunu madde 72 esas alınır. Burada zamanaşımı süresi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren 2 yıldır. Ancak her halükârda haksız fiilin gerçekleşmesinden itibaren 10 yıl geçtikten sonra dava açılamaz. Ceza gerektiren bir fiil varsa, ceza davası açısından daha uzun bir zamanaşımı süresi uygulanabilir. Bu sürelere dikkat edilmeden geç açılan davalar reddedilir.
Davaya Dahil Olan Kişiler ve İspat
Destekten yoksun kalma tazminatı davasında davacı olabilecek kişiler, vefat edenin bakmakla yükümlü olduğu veya fiilen destek sağladığı kişilerdir. Bu kapsamda en çok eşi, çocukları, anne ve babası dava açar. Ancak ölen kişinin kardeşi, nişanlısı, hatta destek olduğu başka biri dahi (örneğin burs verdiği bir öğrenci) dava açabilir.
Destek ilişkisi karine olarak eş, çocuk, anne ve baba için kabul edilir. Ancak diğer akrabalar ve üçüncü şahıslar için, ölen kişi sağken gerçekten destek veriyorduysa bu durumun ispatı gerekir. İspat; tanık beyanı, maddi yardımı gösteren belgeler ya da düzenli gönderilen paraların dekontları ile yapılabilir. Davaya birden fazla hak sahibi bağımsız olarak katılabilir ve her biri kendi payını talep edebilir. Özetle herkes kendi zararını ve desteği ne şekilde aldığı/almayı beklediğini mahkemeye somut şekilde sunmalıdır.
Not: Davalı ise genellikle ölüme neden olan kişi veya trafik kazalarında ilgili sigorta şirketi olur.
Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplama Yöntemleri
Hesaplama Kriterleri
Destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamasında birçok farklı kriter öne çıkar. Hesaplama yapılırken en önemli noktalar; ölen kişinin yaşı, mesleği, gelir durumu, destek alan kişilerin yaşları ve bunların destek ilişkisinin türüdür. Ayrıca paylaştırma oranları, yani desteği alan kişiler arasında gelir nasıl bölünecek, mutlaka dikkate alınır. Tazminata esas gelir “net gelir” üzerinden belirlenir ve gelecekte yaşanacak kayıplar da hesaba katılır. (Kaynak: ysahukuk.com.tr, tazminathukuku.com)
Ölenin Yaşı ve Mesleği
Ölen kişinin yaşı, tazminatın miktarını etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Genç yaşta vefat eden bir kişinin destek olabileceği varsayılan süre daha uzundur ve bu da tazminatın artmasına neden olur. Meslek ise gelirin tespiti için gereklidir. Sabit gelirli bir meslekten emekli olan birisinin geçmiş ve gelecekteki kazancı hesaplanırken, serbest meslek sahiplerinde ise gelir tespiti için belge ve tanıklar büyük rol oynar.
Destek Alanların Durumu
Destek alan kişilerin yaşları, eğitim durumu ve evlilik gibi faktörler tazminatın süresini ve miktarını belirler. Örneğin, çocuklar çoğunlukla 18 yaşına, eğitimine devam edenler ise 25 yaşına kadar destekten yararlanmış kabul edilir. Eş için destek görevi, evli olduğu sürece sınırsız devam edebilir. Anne-baba için ise genellikle destekten yoksun kalma tazminatı, ölenin onlara maddi destek sağlayacağı makul öngörülen sürelerde hesaplanır.
Gelir ve Paylaşım Oranları
Gelir bölüşümü, tazminat hesaplamalarında dikkatle yapılır. Genellikle ölen kişinin elde ettiği gelirin %70’i destek olacak kişilere paylaştırılır. Paylar; eş ve çocukların sayısına göre dağıtılır. Mesela; ölenin eşi ve iki çocuğu varsa, toplam pay 6 olarak alınabilir: 2 pay ölene, 2 pay sağ kalan eşe, her bir çocuğa 1 pay şeklinde. (Daha fazla çocuk olduğunda %70’lik dilim aşılmayacak şekilde oran ayarlanır.)
Tazminatın Toplu veya İrat Şeklinde Ödenmesi
Destekten yoksun kalma tazminatı, genel olarak bir defada toplu olarak ödenir. Ancak bazı durumlarda, özellikle mahkeme kararıyla veya tarafların anlaşmasıyla, belirli aralıklarla “irat” yani maaş gibi taksitler halinde de ödenebilir. Toplu ödeme durumunda, gelecek yıllara ait kayıplar bugünkü değere indirgenerek hesap yapılır. İrat şeklinde ödeme ise çok nadir görülür ve çoğunlukla tercih edilmez.
Trafik Kazası ve Sigorta Durumlarında Hesaplama
Trafik kazası kaynaklı destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken, genellikle aktüeryal yöntemler kullanılır ve sigorta şirketlerinin sorumluluk limiti dikkate alınır. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) kapsamında, ölenin yaşı, aylık net geliri, destek alan kişi sayısı gibi faktörlerle tazminat miktarı çıkarılır. Sigorta şirketlerinin 2025 yılı için belirlediği azami ödeme limiti aşıldığında ise üzeri için kusurlu araç sahibi veya sürücüsüne dava açılır.
Hesaplamada Yargıtay’ın Esasları
Yargıtay; destekten yoksun kalma tazminatında, ölenin yaşına, gelirine, destek alanlara göre destek süresine ve paylaşım oranlarına bakılarak, bilimsel ve objektif kriterlerle hesap yapılmasını zorunlu kılar. Yargıtay kararlarında özellikle, gelir tespitinde net ücretin esas alınması, destek süresinin objektif tablolara (PMF-1931 veya CSO-1980 yaşam tabloları gibi) göre belirlenmesi gerektiği vurgulanır. Bir başka önemli esas; murisin (ölenin) malvarlığı değil, gerçek ve muhtemel gelirinin dikkate alınmasıdır. Ayrıca ödemenin toplu yapılması halinde paranın bugünkü değerinin aktüerya bilirkişileri tarafından hesaplanması gerekir.
Sonuç olarak; destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamasında birçok faktör ayrıntılı biçimde değerlendirilir ve her dosyanın kendine özel, kişisel şartları mutlaka dikkate alınır. Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları ve aktüerya biliminden faydalanılarak hakkaniyete uygun sonuçlar elde edilmeye çalışılır.
Manevi Tazminatın Tanımı
Manevi tazminat, kişilik haklarının ihlali sonucu oluşan manevi zararı ve bu nedenle duyulan derin acı, üzüntü ve psikolojik sarsıntının karşılığı olarak talep edilen tazminattır. Manevi tazminatın amacı, doğrudan maddi bir kaybı gidermekten çok, mağdura veya onun yakınlarına bir nebze de olsa iç huzurunu kazandırmak ve yaşanan manevi zararları hafifletmektir. Özellikle ölüm veya ağır bedensel zarar durumlarında, geride kalan yakınlar için manevi tazminat önemli bir hak olarak ortaya çıkar. Türk Borçlar Kanunu m. 56/2’ye göre, ölüm durumunda ölenin yakınlarına uygun bir manevi tazminat verilmesi mümkündür.
Manevi Tazminatla Maddi Tazminat Arasındaki Fark
Manevi tazminat ile maddi tazminat arasındaki en belirgin fark amaçlarında ve kapsamlarında ortaya çıkar. Manevi tazminat; psikolojik, duygusal ve ruhsal zararın karşılığıdır. Yani manevi tazminat, yaşanan elem, keder, acı ve toplum içindeki onur zedelenmesine karşılık duyulan kaybı telafi etmeye, mağdurun ve yakınlarının huzurunu bir miktar sağlamaya yöneliktir.
Maddi tazminat ise ekonomik gelirin, malvarlığı değerinin ya da somut ve hesaplanabilir kaybın karşılığı olarak ödenir. Örneğin ölümde destekten yoksun kalma tazminatı; ölen kişinin yakınlarının maddi anlamda yaşayacakları kaybı karşılamayı hedefler. Maddi kayıp, belgelerle ve hesaplamalarla somut olarak belirlenebilir. Ancak manevi tazminatta belli bir hesaplama mantığı yoktur, miktarı hakimin takdirine bırakılmıştır. Kısaca; maddi tazminat cebimizi, manevi tazminat ise kalbimizi ilgilendirir denilebilir.
Manevi Tazminata Hak Kazanma
Manevi tazminata hak kazanmak için öncelikle manevi bir zararın varlığı şarttır. Bu zarar, genellikle kişilik haklarının ihlali, ölüm, ağır bedensel zarar, haksız eylem veya özel yaşama, şerefe, bedensel-düşünsel bütünlüğe yönelik saldırı sonucu ortaya çıkar.
Ölüm halinde; ölenin anne, baba, eşi, çocukları gibi birinci derece yakınları genellikle manevi tazminat talep edebilir. Ayrıca haksız şekilde zarara uğrayan kişinin ağır derecede etkilenmiş diğer yakınlarının da manevi tazminat isteyebileceğini Yargıtay kararlarında görmek mümkündür. Bedensel zarar veya ölümde, yakınların yaşadığı ağır üzüntü, acı ve şok dava konusu yapılabilir.
Manevi tazminata hak kazanmak için olay ile zarar arasında illiyet bağı ve zararın gerçekten manevi boyutta oluştuğunun (örneğin ölümün yakında sebep olduğu psikolojik yıkımın) ortaya konması gerekir. Özellikle destekten yoksun kalma durumlarında hem maddi hem manevi tazminat aynı anda talep edilebilir fakat her iki tazminat türü farklı amaçlarla ödenir ve ayrı ayrı değerlendirilir.
Unutmayın, manevi tazminat miktarı her olayın özelliğine ve mağdurun çektiği acıya göre hakim tarafından belirlenir. Maddi kayıplar kadar duygusal kayıplarınız için de hakkınızı arayabilirsiniz.
Sıkça Sorulan Sorular
Resmi Nikahsız Kişiler Tazminat Alabilir mi?
Resmi nikahsız kişiler, özellikle de uzun süre birlikte yaşayıp hayatını paylaşanlar, destekten yoksun kalma tazminatı alabilir mi sorusu çokça merak edilir. Türk Borçlar Kanunu ve Yargıtay içtihatlarına göre, resmi nikah olmadan da fiili evlilik yaşayan kişiler bu tazminatı talep edebilirler. Yani, evli gibi yaşayan ancak resmi nikahı olmayan kişiler, ölen kişinin sağlığında düzenli olarak destek aldığını ispatlarsa tazminat hakkına sahiptir. Yalnızca nikahsız değil, imam nikahlı eşler de aynı şartla bu haktan yararlanabilir. Burada esas şart, aradaki destek ilişkisinin sürekliliğinin ve ekonomik desteğin varlığının kanıtlanabilmesidir. (Kaynaklar: topaktas.av.tr, dergipark.org.tr, tahanci.av.tr)
Kardeşler veya Nişanlılar Tazminat Alabilir mi?
Kardeşler ve nişanlılar, ölen kişiden maddi destek alıyorlarsa destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilirler. Bu noktada mahkemeler, kardeş ya da nişanlının ölenle arasında gerçek anlamda bir destek ilişkisi olup olmadığını inceler. Kardeşler arası bakım ve maddi yardımlaşma, ispatlandığı takdirde (örneğin düzenli para yardımı, aynı evde yaşama gibi) tazminat hakkı doğabilir. Aynı şekilde nişanlılar da, birlikte yaşam planı ve maddi dayanışma bulunduğunu somut biçimde gösterirlerse mahkemelerden bu tazminatı alabilirler. Kanunda akrabalık şartı zorunlu tutulmamış olup, önemli olan fiili destek ve bağımlılık ilişkisidir. (kaynaklar: kadimhukuk.com.tr, yasarozturk.av.tr, tahanci.av.tr)
Maaş Bağlatılan Kişiler Tazminat Talep Edebilir mi?
Maaş bağlatılan kişiler, yani ölen kişiden dolayı SGK veya başka bir kurumdan ölüm aylığı ya da yetim/dul maaşı alanlar da destekten yoksun kalma tazminatı davası açabilirler. Yargıtay’ın kararlı uygulamasına göre, sosyal güvenlik kurumlarından bağlanan ölüm aylığı, alınacak tazminattan düşülmez ve bu iki hak birbirinden tamamen bağımsızdır. Yani hem ölüm aylığı hem de tazminat alınabilmektedir. Mahkeme maaşı dikkate almaz, yalnızca ölenin sağlığında sunduğu destek ve destekten yoksun kalan kişinin mağduriyeti esas alınır. (kaynaklar: tazminathukuku.com, minvalhukuk.com, harbiyehukuk.com)
Sigorta Poliçesine Karşı Tazminat Davası
Destekten yoksun kalma tazminatı, trafik veya iş kazası gibi sigorta poliçesi kapsamında olan olaylarda sigorta şirketine karşı da talep edilebilir. Özellikle trafik kazaları sonrası Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Zorunlu Trafik Sigortası) veya Kasko şirketlerinden tazminat alınabilir. Bu tür davalar genellikle Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılır. Ayrıca, son yıllarda Sigorta Tahkim Komisyonu da hızlı bir çözüm olarak tercih edilebilmektedir. Mahkemeye başvuruda zamanaşımı süresi sigorta poliçesine göre değişiklik gösterse de, çoğunlukla 2-10 yıl arasıdır. (kaynaklar: minvalhukuk.com, handansayanozgul.av.tr, sigortatahkim.org)
Bu sorular dışında daha teknik veya özel bir durumunuz varsa, bir avukata danışmak her zaman daha sağlıklı olur.
Yargıtay Kararları ve Önemli Uygulamalar
Örnek Yargıtay Kararları
Örnek Yargıtay kararları, destekten yoksun kalma tazminatı davaları için yol gösterici niteliktedir. Son yıllarda verilen Yargıtay kararlarını incelediğimizde, özellikle tazminat miktarının belirlenmesinde, desteğin gerçek mi yoksa farazi (varsayımsal) mi olduğunun, destekten yoksun kalanların somut olarak maddi kayba uğrayıp uğramadıklarının tespitinin büyük önem taşıdığı görülüyor.
2024 yılına ait Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2018/906, K. 2024/104 sayılı kararında, destekten yoksun kalma tazminatında dava konusu edilen meblağın artırılmasında zamanaşımı süresinin geçerli olacağı vurgulanmıştır. Yani, ilk talep edilen tazminat miktarı sonradan arttırılsa bile artan kısmı için zamanaşımı yeniden hesaplanır. Bu durum, açılan davalarda zamanaşımı konusunun özellikle dikkate alınması gerektiğini gösterir.
Bir başka örnekte, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2022/14967 Esas, 2024/5247 Kararı’nda ise trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı davasında, maddi ve manevi zararın tazmini kabul edilmiş, ancak davacıların hayat standartları ve desteğin niteliği detaylı şekilde değerlendirilmiştir.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2024/6054 Esas, 2024/7903 Kararında ise iş kazasından dolayı destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmiş ve tazminatın alma hakkı olanların somut desteğe ihtiyaçları açık bir şekilde incelenmiştir.
Güncel İçtihatlar
Güncel içtihatlar, destekten yoksun kalma tazminatında adaletin sağlanması ve uygulama birliğinin korunması adına çok büyük rol oynamaktadır. 2024 ve 2025 yıllarında yayımlanan kararlarda, Yargıtay’ın çeşitli daireleri tarafından alınan kararlar, eski uygulamaların güncellenmesini sağlamıştır.
Örneğin, 10. Hukuk Dairesi’nin E. 2024/6904, K. 2025/5870 sayılı 14 Nisan 2025 tarihli kararında, destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamasında sadece maddi zararın değil manevi unsurların da göz önünde bulundurulabileceği vurgulanmıştır. Ayrıca, tazminat hesabında ölenin geliri, destek alanların sayısı, desteğin süresi ve oranı gibi kriterlerin adil bir şekilde değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Yargıtay’ın güncel içtihatları arasında, özellikle resmi nikahsız eşler ve yetişkin kardeşler gibi yakınların da bazı koşullarda tazminata hak kazanabileceği, ancak bu durumun özel olarak ispat edilmesi gerektiği kararlaştırılmıştır. Mahkemeler, Yargıtay kararlarının ışığında tazminat hakkı dava konusu eden kişiyle ölen arasındaki gerçek destek ilişkisini dikkatlice incelemektedir.
Sonuç olarak, Yargıtay’ın verdiği kararlar ve oluşturduğu içtihatlar, destekten yoksun kalma tazminatı konusunda standartları belirleyip, hak sahiplerinin taleplerini daha isabetli ve hızlı şekilde değerlendirme olanağı sunmaktadır. Bu nedenle dava açmayı düşünenlerin son Yargıtay kararlarını yakından takip etmeleri her zaman avantajlıdır.
Destekten Yoksun Kalma Tazminatına İlişkin Pratik Bilgiler
Tazminatın Haczi ve Devri
Destekten yoksun kalma tazminatı, ölen kişinin yakınlarının gelecekteki geçim kaybını telafi etmek için ödenen bir tazminat türüdür. Bu nedenle destekten yoksun kalma tazminatının haczi çoğu durumda mümkün değildir. Türk Hukuku’nda bu tazminat alacağının sosyal ve insani bir amacı bulunduğu kabul edilir. İcra ve İflas Kanunu’nun 82. maddesi gereği, bu tazminatın haczedilemezliği genel bir kuraldır.
Ancak bazı yargı kararlarında, tazminat alacağının kişinin eline geçtikten ve paraya dönüştükten sonra, yani banka hesabına yatırıldıktan sonra haczedilebileceğine karar verilmiştir. Buna rağmen, hâkimler genellikle mağdur yakınlarının bu paraya ilk anda dokunulmasını ve elinden alınmasını uygun bulmazlar. Yargıtay da son yıllarda özellikle maddi tazminatların korunmasını savunmakta, mağdur yakınlarının mağduriyetinin tekrar etmemesi için tazminatın haczedilemeyeceğini vurgulamaktadır.
Tazminatın devri ise, bir başkasına olan borcun ödenmesi için veya mirasçılara tazminat hakkının geçmesi amacıyla yapılabilir. Hayatta olan destekten yoksun kalma tazminatı alacaklısı, bu hakkını bir başkasına devredebilir. Ancak, alacağın devriyle ilgili işlemlerde noter huzurunda yapılan bir devir sözleşmesinin düzenlenmesi gerekmektedir. Eğer tazminat alacaklısı vefat etmişse, bu hak mirasçılara geçer.
Vergisel Durum / Tazminatın Vergilendirilmemesi
Destekten yoksun kalma tazminatı, vergiye tabi olmayan bir gelir olarak düzenlenmiştir. Yani gerek ölen kişinin desteğinden mahrum kalanlara ödenen tazminat, gerekse sigorta şirketleri tarafından ödenen bu tür ödemeler üzerinden herhangi bir gelir vergisi veya başka bir vergi alınmaz.
Bu konu, Gelir Vergisi Kanunu’nun 25. maddesinde açıkça belirtilmiştir. Aynı maddeye göre, ölüm tazminatları, zarar ve ziyan tazminatları, sigorta ve yardım sandıklarınca ödenen tazminatlar vergiye tabi değildir. Bu nedenle destekten yoksun kalma tazminatı alan kişiler, ellerine geçen para için herhangi bir şekilde vergi dairesine bildirim yapmak veya vergi ödemek zorunda değildir.
Bu husus sigorta şirketlerinden gelen ödemeler için de geçerlidir. Zamanaşımı veya faiz nedeniyle alınan ek tutarlar da prensip olarak vergiye tabi tutulmaz. Ancak bazen bankalar veya kurumlar bilgisizlikle vergi kesintisi yapmaya çalışabilir. Böyle bir durumla karşılaşırsanız, konuyu ilgili vergi dairesine veya bir mali müşavir/avukata danışarak hızlıca düzeltebilirsiniz.
Kısacası, destekten yoksun kalma tazminatı hem haksız bir şekilde haczedilemez hem de vergiye tabi tutulamaz. Bu sayede mağdur yakınlarına sağlanan maddi destek maksimum şekilde korunmuş olur.
Sonuç ve Önemli Notlar
Destekten yoksun kalma tazminatı, bir kişinin vefatıyla birlikte geride kalan ve hayatını onun maddi desteği ile sürdüren kişilere önemli bir güvence sunar. Bu tazminat, Türk Borçlar Kanunu ve ilgili mevzuatlardaki düzenlemeler sayesinde hak sahiplerini korumayı amaçlar. Özellikle, haksız fiil veya bir kaza sonucu vefat eden kişinin yakınlarının hak arama yolları ve tazminat alabilme imkanları net şekilde belirlenmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, yalnızca hayatını kaybedenin yakınlarına değil, aynı zamanda hukuken destek ilişkisi ispatlanabilen akrabalara ve bazı durumlarda fiilen destek gören diğer kişilere de tanınabilmektedir. Tazminat talepleri için mahkemeye başvurulurken, ispat yükü, dava açma süresi ve hesaplama yöntemleri oldukça önemlidir. Özellikle Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ve hesaplamadaki esaslar güncel olarak takip edilmeli, gerekli deliller eksiksiz şekilde sunulmalıdır.
Hak sahiplerinin dikkat etmesi gereken en önemli noktalar şunlardır:
- Tazminat başvuruları için yasal zamanaşımı süreleri kaçırılmamalıdır.
- Gerçek destek ve varsayımsal destek arasındaki farklar bilinmeli, başvuru yapılırken durum net bir şekilde ortaya konmalıdır.
- Tazminat, mirastan farklı olarak bağımsız bir hak niteliğindedir ve haczedilemezlik özelliğine sahiptir. Bu sebeple icra takibine konu edilemez.
- Mahkeme kararları doğrultusunda alınan maddi tazminatlar vergiden muaftır.
- Özellikle hem maddi hem manevi tazminat taleplerinde, farklı hak ve koşullar ayrıntılı şekilde irdelenmelidir.
Destekten yoksun kalma tazminatı davası açılmadan önce, sürecin uzman bir avukat eşliğinde yürütülmesi hak kaybı yaşanmaması açısından oldukça önemlidir. Böylece hem kanuni haklar eksiksiz korunur hem de tazminatın en doğru şekilde hesaplanması sağlanır.
Son olarak, her olayın şartları farklı olabileceğinden genel bilgiler yerine somut olayın özellikleri dikkate alınmalı ve güncel mevzuat yönünden değerlendirme yapılmalıdır. Hak sahiplerinin mağduriyet yaşamamak adına bilinçli hareket etmesi ve gerekirse uzman görüşü alması tavsiye edilir.