+90 507 195 23 23

Yabancı Şirkete Türkiye'den Nasıl Dava Açılır?

Yayınlanma: 16 Kasım 2025 • Güncelleme: 7 Aralık 2025 • 19 dk. okuma

Yabancı Şirkete Türkiye'den Nasıl Dava Açılır?” diye mi arıyorsunuz? Hangi ülke mahkemesi yetkili, hangi hukuk uygulanır, zorunlu arabuluculuk var mı ve yurt dışına tebligat nasıl gider gibi soruların net yanıtları var. Uyuşmazlık türü (ticari, iş, sözleşmesel), sözleşmedeki yetki ve hukuk seçimi, MÖHUK kuralları ve Lahey Tebligat Sözleşmesi süreci kritik rol oynar.

Bu rehberde;

  • Doğru yetkili mahkeme ve uygulanacak hukuku belirleme
  • Zorunlu arabuluculuk ve UYAP üzerinden dava açma
  • Yurt dışına tebligat, deliller ve masraflar
  • Şube/temsilcilik üzerinden takip, kararın tanıma ve tenfizi ile uluslararası icra takibi adımlarını sade biçimde açıklıyoruz.

Başlamadan önce aklınızdaki ana soru: Yabancı Şirkete Türkiye'den Nasıl Dava Açılır?

Yabancı Şirkete Türkiye'den Dava Açmanın Tanımı

Yabancı şirkete Türkiye'den dava açmak, Türkiye’de veya yurtdışında yerleşik olan bir şirket ile yaşanan hukuki uyuşmazlıkların çözümü için Türk mahkemelerinde dava başlatılması anlamına gelir. Bu süreçte, davacı taraf genellikle Türkiye’de yaşayan ya da iş yapan bir kişi veya şirket olur. Yabancı şirket ise merkezini farklı bir ülkede bulunduran, Türkiye'de şube veya temsilciliği olup olmaması fark etmeksizin ticari faaliyette bulunan bir firmadır. Yabancı bir şirkete dava açarken, davanın hangi ülkede ve hangi kurallar çerçevesinde yürütüleceği önemlidir. Mahkeme seçimi, yetki, uygulanacak hukuk ve tebligat gibi konular sürecin temelini oluşturur.

Bu tür davalar genellikle karmaşık prosedürlere sahip olduğu için hem ulusal hem de uluslararası hukukun incelenmesi gerekir. Özellikle yetki, hangi ülke hukukunun uygulanacağı ve mahkeme kararlarının tanınması konuları uzmanlık gerektirir. Dava süreci başlamadan önce, iki taraf arasında imzalanan sözleşmelerde yetkili mahkeme veya tahkim şartının bulunup bulunmadığı mutlaka kontrol edilmelidir.

En Sık Karşılaşılan Uyuşmazlık Türleri

Yabancı şirketlere karşı Türkiye'de açılan davalarda en sık karşılaşılan uyuşmazlık türleri arasında ticari anlaşmazlıklar başı çeker. En yaygın uyuşmazlıklar şunlardır:

  • Ticari sözleşmelerin ihlali (mal ve hizmet bedelinin ödenmemesi, eksik veya ayıplı teslimat)
  • Marka ve patent haklarına tecavüz
  • Fikri mülkiyet davaları
  • Uluslararası satış sözleşmelerinden kaynaklanan alacaklar
  • İş hukuku ve çalışan alacakları
  • Taşıma ve lojistik sözleşmelerinden doğan zararların tazmini
  • Finansal borçlar ve kredi sözleşmeleriyle ilgili ihtilaflar

Özellikle ticari alacaklar, ürün/hizmet teslimindeki eksiklikler, sözleşmeye uyulmaması ve ödeme yapılamaması gibi nedenlerle çok sık dava açılır. Bunların haricinde, yabancı şirketlerin Türkiye’de kurdukları şube veya temsilciliklere ilişkin işlemlerden doğan sorunlar da dava konusu olabilmektedir. Bazen de taraflar arasında arabuluculuk önerileri veya tahkim şartları gündeme gelir ve süreç alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına doğru gidebilir.

Unutulmamalıdır ki, hangi tür uyuşmazlık olursa olsun davaya hazırlanırken sözleşmeler, yazışmalar ve diğer deliller dikkatlice incelenmeli ve topluca değerlendirilmelidir. Tüm süreçlerin sağlıklı ilerlemesi için, mümkünse uluslararası hukuk konusunda deneyimli bir avukatla çalışmak da büyük avantaj sağlar.

Yabancı Şirketlere Karşı Dava Açma Öncesi Değerlendirilmesi Gerekenler

Sözleşmede Yetki ve Hukuk Seçimi

Sözleşmede yetki ve hukuk seçimi, yabancı şirkete Türkiye’den dava açmadan önce ele alınması gereken en kritik noktalardan biridir. Taraflar arasındaki sözleşmede hangi ülkenin mahkemelerinin yetkili olacağı ve hangi ülkenin hukukunun uygulanacağı açıkça belirtilmişse, bu hükümler genellikle bağlayıcı olur.

Yabancı şirketle yapılan sözleşmelerde, özellikle “yetkili mahkeme” ve “uygulanacak hukuk” maddeleri dikkatlice incelenmelidir. Eğer bu maddeler varsa, öncelikle bu hükümlere uygun şekilde hareket etmek gerekir. Aksi durumda, açılacak davanın reddedilme riskine karşı hazırlıklı olunmalıdır.

Türk hukuku bakımından, eğer sözleşmede bir yetki ve hukuk seçimi yapılmamışsa, bu durumda uyuşmazlığın çözümünde Türk mahkemelerinin ve Türk hukukunun uygulanıp uygulanmayacağı ayrıca araştırılır. Bu yüzden dava açmadan önce, sözleşmedeki tüm detaylar özenle gözden geçirilmelidir.

Türkiye Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi

Türkiye mahkemelerinin milletlerarası yetkisi, yabancı şirketlere karşı açılacak davalarda en önemli konulardan bir diğeridir. Bir davanın Türkiye mahkemelerinde açılıp açılamayacağına, yani mahkemelerin bu davada yargılama yapıp yapamayacağına “milletlerarası yetki” adı verilir.

Türk Hukuku’nda milletlerarası yetki genellikle dava konusunun Türkiye ile bağlantılı olması, davalının Türkiye’de malvarlığının bulunması veya sözleşmenin Türkiye’de ifa edilmesi gibi durumlarda doğar. Özellikle “MÖHUK” yani Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun, bu yetki incelemesinde temel kaynaktır.

Kısaca özetlersek, dava açılmadan önce Türkiye mahkemelerinin milletlerarası yetkiye sahip olup olmadığı mutlaka araştırılmalıdır. Aksi takdirde başvuru yetkisizlik sebebiyle usulden reddedilebilir.

Sözleşmelerde Yer Alan Tahkim ve Yetkili Mahkeme Kayıtları

Sözleşmede bulunan tahkim ve yetkili mahkeme kayıtları, uyuşmazlık çözüm yollarını büyük ölçüde belirler. Tahkim kaydı varsa, taraflar genellikle mahkemeye gitmek yerine uyuşmazlığın hakemler aracılığıyla çözülmesini kabul etmiş sayılır. Tahkim anlaşmasının geçerli ve uygulanabilir olup olmadığı dava başlamadan önce mutlaka kontrol edilmelidir.

Bazı sözleşmelerde ise hem tahkim kaydı hem de yetkili mahkeme kaydı bulunabilir. Bu tür durumlarda hangi yolun öncelikli olduğu ve tahkim anlaşmasına rağmen mahkemelere başvurulup başvurulamayacağı iyi analiz edilmelidir.

Dava açılmadan önce bu tür maddelere özellikle dikkat edilmeli, gerekirse uzman bir hukukçudan destek alınmalıdır. Çünkü tahkim şartı olan bir sözleşmede doğrudan mahkemeye gitmek davanın reddi ile sonuçlanabilir ve zaman kaybı yaşanabilir. Bu nedenle, sözleşmenin bu bölümleri dikkatlice okunmalı ve anlaşılmalıdır.

MÖHUK Kapsamında Yetkili Mahkeme

Yabancı bir şirkete Türkiye’den dava açmak için yetkili mahkemeyi belirlerken Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) hükümleri dikkate alınır. MÖHUK’a göre, genel olarak davalı yabancı şirketin Türkiye'de şubesi, merkezi veya temsilciliği varsa, davalar bu yerlerdeki mahkemelerde açılır. Eğer böyle bir temsilcilik yoksa, davacının Türkiye’deki yerleşim yeri mahkemesi veya ilişkili hukuki işlemin gerçekleştiği yer mahkemesi yetkili olabilir.

Bazı dava konuları ise özel yetki kurallarına tabidir. Özellikle sözleşmesel ilişki veya haksız fiil gibi durumlarda, sözleşmenin ifa yeri ya da zararın meydana geldiği yer mahkemesi de yetkili olabilir. Eğer taraflar aralarında tahkim veya yetkili mahkeme seçimi yapmışsa, bu anlaşma öncelikle dikkate alınır. Ancak Türk kamu düzenine aykırı durumlarda bu yetki anlaşmaları geçerli sayılmaz.

Uygulanacak Hukukun Belirlenmesi

Yabancı şirketlerle ilgili davalarda hangi hukukun uygulanacağı ise yine MÖHUK hükümlerine göre belirlenir. Bu konuda öncelik, taraflar arasında yapılmış hukuk seçimi anlaşmasındadır. Sözleşmede, “X ülkesi hukuku geçerli olacaktır” denmişse, normal şartlarda o ülkenin kuralları uygulanır. Ancak seçilen hukukun, Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması halinde bu hukuk tamamen veya kısmen uygulanmaz.

Taraflar arasında özel hukuk seçimi yoksa, MÖHUK madde düzenlemeleri uygulanır ve ilişkili olaya en yakın hukuk seçilir. Örneğin, iş sözleşmelerinde işçinin mutat işyeri hukukuna, satış sözleşmelerinde malın teslim edildiği ülke hukukuna bakılır. Hâkim, uygulanacak yabancı hukuk hakkında taraflardan veya uzmanlardan yardım isteme hakkına sahiptir. Yabancı hukukun uygulanamaması halinde ise Türk hukuku devreye girer.

Yabancı Mahkeme Kararlarının Türkiye'de Tanıma ve Tenfizi

Yabancı bir ülkede verilmiş mahkeme kararlarının Türkiye’de geçerli olabilmesi için iki özel dava türü öngörülmüştür: tanıma davası ve tenfiz davası.

Tanıma Davası

Tanıma davası, yabancı bir mahkeme kararının Türkiye’de kesin hüküm ve delil etkisi kazanması içindir. Genellikle boşanma, velayet, kişisel haklara ilişkin kararlar gibi icra gerektirmeyen hükümler için açılır. Tanıma davası sonucunda mahkeme, yabancı kararın Türk hukuk düzenine uygunluğunu inceler ve uygun bulursa tanıma kararı verir. Bu sayede ilgili yabancı karar Türkiye’de resmi olarak tanınır.

Tanıma davasında dikkat edilen başlıca noktalar:

  • Kararın yabancı bir mahkeme tarafından verilmiş olması
  • Kararın kesinleşmiş olması
  • Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmaması
  • Türk mahkemelerinin bu konuda münhasır (özel ve tek) yetkili olmaması

Tenfiz Davası

Tenfiz davası ise yabancı mahkeme kararının Türkiye'de icra edilmesini, yani aynen uygulanabilmesini sağlar. Alacak tahsili, nafaka, tazminat gibi icrai işler için gereklidir. Tenfiz davası açılırken yine yukarıda sayılan tanıma şartları aranır. Ayrıca ek olarak, mahkeme kararlarının karşılıklılık (mütekabiliyet) ilkesine uygunluğu da önemlidir.

Türk mahkemesi, dosyayı inceler; formalitelerin tamamlanıp tamamlanmadığına, adil yargılama yapılıp yapılmadığına ve kamu düzenine aykırılık olup olmadığına bakar. Uygun bulunan yabancı karar tenfiz edilmiş olur ve Türkiye’de mahkeme kararı gibi icra edilebilir hale gelir.

Sonuç olarak, yabancı şirketlerden hak talep ederken hangi mahkemenin ve hangi hukukun uygulanacağını iyi bilmek, ayrıca varsa yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfiz süreçlerini yürütmek büyük önem taşır. Bu aşamalarda deneyimli bir avukattan destek almak işleri ciddi şekilde hızlandırabilir.

Dava Açma Süreci

Yabancı Şirketin Türkiye'de Şubesi Veya Temsilcisi Varsa

Yabancı şirkete Türkiye'de dava açmak isteniyorsa, ilk olarak bu şirketin Türkiye'de bir şubesi ya da temsilcisi olup olmadığına bakılır. Şirketin Türkiye'de kayıtlı bir şubesi varsa, dava genellikle bu şube üzerinden yürütülür. Çünkü şube, Türkiye'deki mahkemelerin yetkisinde sayılır ve Türk hukuku uygulamasında dava tebligatları kolayca şube adresine yapılabilir. Şirkete ait başka bir temsilci veya yetkili ofis de aynı şekilde yargılama süreçlerinde muhatap alınabilir.

Temsilcilik ya da şube varlığında dava dilekçesi, ilgili ticaret sicili kayıtları ve bu şubenin/kaydedilmiş temsilcinin yetki belgeleri ile birlikte mahkemeye sunulur. Bu sayede hem hızlı tebligat mümkün olur, hem de şirketin savunma hakları korunur.

İrtibat Bürosu ve Acentelik Hükümleri

İrtibat bürosu ve acentelik kavramları, şube oluşumundan farklıdır. İrtibat büroları doğrudan ticari faaliyette bulunamaz. Yani bunlar kazanç elde edemezler, sadece bilgi toplama veya araştırma yapabilirler. Ancak bazı durumlarda bu tür birimlere dava yöneltmek gerekebilir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli konu, irtibat bürosunun işlemlerinden dolayı yabancı ana şirkete karşı pasif husumet kurulup kurulamayacağıdır.

Acentelik ise, ana şirket adına Türkiye’de sözleşme yapabilen ve genellikle ticarî ilişkiyi yöneten bir aracı niteliğindedir. Bu yüzden acentenin bordrosunda çalışan kişiler veya şirketler de dava süreçlerinde muhatap olabilir. Ama davanın ana hedefi yine ana şirket olmalıdır. Mahkeme hangi noktada acentenin veya irtibat bürosunun ehliyetli olup olmadığını inceler ve yetki sahibi olanı muhatap alır.

Türkiye'de Temsilcisi Bulunmayan Yabancı Şirketler

Türkiye’de temsilcisi veya şubesi olmayan bir yabancı şirket aleyhine dava açacaksanız, iş biraz daha karmaşıklaşır. Bu tür şirketlere karşı doğrudan Türkiye’de dava açmak mümkündür fakat tebligat ve ifade süreçlerinde uluslararası hukuk devreye girer. Öncelikle şirketin merkezinin olduğu ülkenin adresi doğru şekilde tespit edilmelidir.

Bu noktada, davalıya Türkiye’de fiziksel olarak ulaşılamayacağı için dava belgelerinin ve mahkeme bildirimlerinin yurtdışına gönderilmesi gerekir. Bu resmi işlemler için de genellikle Bakanlıklar arası işbirliği, konsolosluk görevlendirmeleri ve uluslararası tebligat yöntemleri kullanılır.

Pasif Husumet Ehliyeti

Pasif husumet ehliyeti, dava açılacak kişiye ya da kuruma karşı hukukî sorumluluğun olup olmadığını gösterir. Yabancı şirketlere karşı açılacak davalarda da aynı ilke geçerlidir. Yani şirket, somut olayda davalı olabilecek durumda olmalı, yani o ihtilafta hukuki açıdan muhatap kabul edilmeli. Şirketin Türkiye’de fiilen bir faaliyeti olmasa dahi, işlemler Türkiye ile bağlantılıysa veya sözleşme Türk hukukunu ilgilendiriyorsa bu yeterli kabul edilir.

Eğer yabancı şirketin Türkiye’de hiçbir varlığı yoksa ve tamamen yurt dışında faaliyet gösteriyorsa, mahkeme şirketin adresinin, ticaret sicili bilgilerinin ve yasal temsilcilerinin doğru biçimde bildirilmesini ister. Doğru husumet kurulmazsa, dava usulden reddedilebilir. Bu yüzden avukatlar genellikle şeffaf ve eksiksiz bilgi sunarak sürecin aksamamasını sağlar.

Ulusal ve Uluslararası Tebligat Süreci

Tebligat, dava sürecinin en önemli adımlarından biridir. Yabancı şirkete dava açıldığında davanın ve duruşmaların bildirimi mutlaka doğru ve yasal prosedürlere bağlı şekilde yapılmalıdır. Türkiye’de temsilci ya da şube yoksa, yurtdışına tebligat gerekir. Bu durumda, ya doğrudan adli yardımlaşma yoluna gidilir ya da tebligatlar uluslararası anlaşmalar çerçevesinde yürütülür.

Türkiye tarafı olduğu uluslararası tebligat anlaşmaları özellikle önemlidir. Çünkü bu yöntemlerle yapılan tebligatlar hem İngilizce hem de ilgili ülke dilinde olabilir ve işlemlerin hızlı yürümesini sağlar.

Tebligatın Lahey Konvansiyonu’na Göre Yapılması

Birçok ülke ile birlikte Türkiye, Lahey Tebligat Sözleşmesi’ne taraftır. Eğer yabancı şirketin merkezi bu sözleşmeye taraf bir ülkedeyse, tebligat işlemleri hızlı ve yasal güvenceyle yapılır. Türkiye’den giden mahkeme yazısı, önce Adalet Bakanlığı’na, oradan ilgili ülkenin adli makamına ulaşır. Tebligatın ulaştığına dair belge tekrar Türk mahkemesine gönderilir.

Bu süreçte Lahey Konvansiyonu’na uygun olarak hazırlanmış formlar ve dosya çevirileri gereklidir. Uygulamada en fazla birkaç ay sürebilen bu yöndeki tebligat, genellikle en güvenli yöntemlerden biri olarak kabul edilir.

Diplomatik Kanallar ve Letters Rogatory

Yabancı şirket, Lahey Konvansiyonu’na taraf olmayan bir ülkede ise, tebligatlar diplomatik kanallar üzerinden yapılır. Genellikle bu durumda Dışişleri Bakanlığı veya konsolosluklar devreye girer. Dava evrakları resmi bir yazıyla ilgili ülkenin konsolosluğuna iletilir ve oradan da muhataba ulaştırılır. İngilizcede “letters rogatory” şeklinde bilinen adli yardım talepleriyle yasal sürecin belgelendirilmesi sağlanır.

Bu yöntem, Lahey yöntemi kadar hızlı değildir. Fakat yasal güvenlik sağlar, ayrıca ülkeler arası ilişkiler uyumuna dikkat edilir.

Gerekli Belgeler ve Başvuru

Dava açmak için gerekli belgeler özenle hazırlanmalıdır. Şirketin ticaret sicil kaydı, ana sözleşme, varsa Türkiye’deki faaliyet belgeleri, yasal temsilci bilgileri, yapılacak tebligata ilişkin adres ve çeviri gerektiren evraklar mutlaka dosyada bulunmalıdır. Eğer dava bir sözleşmeden kaynaklanıyorsa, o sözleşmenin aslı ve çevirisi de mutlaka eklenmelidir.

Başvuru yapmak isteyen kişi ya da kurumlar genellikle bir avukat aracılığıyla ilerler. Avukat, bildirilecek yerin yurtdışında olması halinde gerekli uluslararası tebligat işlemlerini de organize eder. Tüm bu hazırlıklar, dava açılışında herhangi bir aksaklık yaşanmaması ve şirketin hukuken doğru şekilde haberdar edilmesi için çok önemlidir.

Sonuçta, yabancı şirkete karşı Türkiye’de dava açmak planlı ve dikkatli bir hazırlık süreci gerektirir. Dava dilekçesindeki adres, şirket bilgileri ve tebligat prosedürü usule uygun yürütülmezse dava ciddi zaman kaybı yaşatabilir.

Arabuluculuk ve Alternatif Çözüm Yolları

Yabancı bir şirkete Türkiye’den dava açmayı düşünenlerin bilmesi gereken önemli konulardan biri de arabuluculuk ve alternatif çözüm yollarıdır. Bu yöntemler özellikle ticari uyuşmazlıklarda son yıllarda daha sık tercih edilmeye başlamıştır. Arabuluculuk, hem masrafların azaltılması hem de taraflar arasında dostane bir çözümün bulunması için etkili bir yoldur. Türkiye’de bazı davalarda arabuluculuk dava şartıdır. Bazı durumlarda ise taraflar kendi istekleriyle arabuluculuğa başvurabilir.

Dava Şartı Arabuluculuk

Dava şartı arabuluculuk, Türk hukukunda belirli uyuşmazlıklarda mahkemeye başvurmadan önce mutlaka arabuluculuk sürecine başvurulmasını zorunlu kılar. Özellikle işçi-işveren, ticari davalar ve bazı kira davalarında, dava açmadan önce arabulucuya gitmek gereklidir. Yabancı şirketlerle yaşanan uyuşmazlıklarda, eğer uyuşmazlığın konusu Türk Mahkemelerinde görülecekse ve ilgili alan dava şartı arabuluculuğa tabi ise, bu sürece uyulması şarttır.

Dava şartı arabuluculuğa başvurulmadan doğrudan dava açılırsa, mahkeme davayı usulden reddeder. Bu nedenle, davalının yabancı şirket olması durumu değiştirmez ve Türkiye’de geçerli dava şartı arabuluculuk kurallarına uyulması gerekir. Arabuluculuk genellikle hızlı ve basit bir süreçtir. Taraflar anlaşamazsa, alınan ‘anlaşamama’ tutanağı ile dava açmak mümkündür.

İhtiyari Arabuluculuk

İhtiyari arabuluculuk ise tarafların gönüllü olarak tercih edebileceği bir yöntemdir. Bu süreçte herhangi bir yasal zorunluluk bulunmaz. Yabancı şirket ve Türk tarafı, karşılıklı rıza göstererek süreci başlatabilir. Özellikle karmaşık ticari ilişkilerde, yabancı şirketlere dava açmadan önce arabuluculuk yoluna başvurmak sürecin kısa sürmesini, masrafların azalmasını ve ilişkilerin korunmasını sağlar.

İhtiyari arabuluculukta anlaşma sağlanması durumunda, yapılan protokol mahkeme kararı gibi bağlayıcı hâle getirilebilir. Böylece ileride doğabilecek icra ve tahsilat sorunları önlenmiş olur. Hem yabancı şirketler hem de Türk şirketleri, işbirliği ve uzlaşma adına bu yöntemi sıklıkla tercih edebilmektedir.

Uyuşmazlık konularında hızlı ve kesin çözüm isteyenler için arabuluculuk, klasik dava yollarına göre daha avantajlı bir seçenektir. Özellikle uluslararası ilişkilerde dil, kültür ve hukuk farklılıkları nedeniyle, arabuluculuk ortamı taraflara daha uygun ve esnek çözümler sunabilir.

Arabuluculuğun başarısı ve faydası, tarafların uzlaşmaya açık yaklaşımı ile doğrudan ilişkilidir. Yabancı şirketlerde de çoğu zaman hem kendi ülkelerinde hem de Türkiye’de arabuluculuk ciddi bir öneme sahip olur.

Teminat ve Masraf Şartları

Yabancı bir şirkete Türkiye'den dava açarken, en çok merak edilen konulardan biri de teminat ve masraf şartları oluyor. Çünkü uluslararası hukuki süreçlerde, davacıya ek mali yükümlülükler getirilebiliyor. Bu başlık altında, yabancıların teminat gösterme mecburiyeti, karşılıklılık esası, mali duruma göre teminat muafiyeti, ayrıca adli yardım ve avukatlık hizmetleri gibi önemli detaylar yer alıyor. Burada yer alan bilgiler, pratikte karşılaşılabilecek masraflar ve yasal haklar konusunda rehber niteliği taşıyor.

Yabancıların Teminat Gösterme Mecburiyeti

Yabancı şirketlere veya kişilere Türkiye'de dava açmak istediğinizde, Türk mahkemeleri teminat gösterme zorunluluğu getirebiliyor. Türk hukukuna göre, Türk vatandaşı olmayan veya Türkiye'de yerleşik olmayan davacılar, davalı talep ederse ve kanunen zorunlu ise mahkemeye belli bir miktar teminat yatırmak zorunda kalabilirler.

Bu teminat, davaya ilişkin ileride doğabilecek dava masraflarının ya da vekalet ücretlerinin karşılanması için alınıyor. Teminat tutarı, mahkeme tarafından belirlenir ve davacının durumuna göre değişiklik gösterebilir. Buradaki amaç, Türk vatandaşlarının haksız bir dava sonucu mağdur olmasını önlemek ve olası masrafları güvence altına almak.

Karşılıklılık Esası

Teminat gösterme zorunluluğunun istisnası ise karşılıklılık esasıdır. Eğer Türk vatandaşları, davacının ülkesinde teminat göstermeden dava açabiliyorlarsa, aynı imkan o ülkenin vatandaşları için de Türkiye’de sağlanır. Yani ilgili ülke ile Türkiye arasında karşılıklı bir güvence sistemi varsa, teminat şartı aranmaz.

Bu kural uygulamada oldukça önemlidir. Çünkü iki ülke arasındaki anlaşmalar veya diplomatik ilişkiler, teminat şartını tamamen kaldırabilir ya da hafifletebilir. Çoğu zaman mahkemeler, bir ülkenin vatandaşlarından teminat alınmasını istemeden önce karşılıklılık durumunu araştırır.

Mali Duruma Göre Teminat Muafiyeti

Bazen davacının mali durumu da dikkate alınır. Yani, eğer yabancı davacı ciddi bir maddi sıkıntı içindeyse, bunu belgelerle ispatladığında mahkemeye teminat yatırmaktan muaf tutulabilir. Mahkeme, başvuruyu detaylı şekilde inceler ve dava masraflarını karşılayamayacağını gösteren evrakları (örneğin gelir belgeleri, sosyal yardım aldığını gösteren evraklar) talep edebilir.

Bu muafiyet sayesinde, ekonomik olarak zor durumda olan kişiler de haklarını arayabilir. Ancak her başvuru için somut delil sunmak ve mali durumu net olarak ortaya koymak gerekir.

Adli Yardım ve Avukatlık Hizmetleri

Yabancı şirketler veya kişiler, Türkiye’de dava açarken adli yardım talep edebilirler. Adli yardım, mahkemeye ödenecek harç ve masraflardan geçici muafiyet sağlar; avukatlık ücretinin de devlet veya baro tarafından karşılanmasını mümkün kılar. Adli yardımın verilebilmesi için maddi durumun yeterli olmadığını açıkça göstermek gerekir.

Öte yandan, Türkiye’de dava açmak karmaşık bir süreç olabileceği için, alanında uzman bir avukattan destek almak da sürecin sağlıklı işlemesi açısından çok önemli. Yabancı şirketlerin (özellikle Türkiye’de avukatla temsil zorunluluğu olan davalarda) bir Türk avukatıyla çalışması tavsiye edilir. Avukatlık ücretleri ise genellikle serbest piyasada belirlenir ve avukat ile davacı arasında yapılan sözleşmede açıkça yazılır.

Özetle, teminat ve masraf şartları, hem mali güvence hem de davacıların mağdur olmadan dava sürecini yürütmeleri için önemli bir koruma sağlar. Bu konularda bilgi sahibi olmak, dava açarken karşılaşılabilecek sürprizleri en aza indirir.

Uluslararası İcra Takibi ve Alacak Tahsili

Yurt Dışı Alacakların Tahsil Süreci

Yurt dışı alacakların tahsil süreci, özellikle yabancı şirketlerle çalışan Türk firmaları için sık karşılaşılan ve oldukça karmaşık olabilen bir konudur. Alacak tahsilatı, öncelikle borcun kaynağının ve borçlu şirketin bulunduğu ülkenin tespit edilmesiyle başlar. Yurt dışında bulunan bir borçluya karşı öncelikle uzlaşma yolları denenmeli, elektronik posta, telefon veya noter aracılığıyla ihtar gönderilmelidir. Eğer bu girişimler sonuç vermezse, borçlunun bulunduğu ülkenin hukukuna uygun şekilde dava veya icra işlemleri başlatılabilir.

Yurt dışında alacak tahsilinde, söz konusu ülkenin icra ve iflas mevzuatı, tahsil süresini ve yöntemini fark edilebilir şekilde etkiler. Avrupa Birliği ülkelerinde örneğin, Avrupa Yürütme Emri veya uluslararası ilamlar daha hızlı sonuç verebilir. Ancak Amerika, Çin veya Arap ülkeleri gibi farklı hukuk sistemlerinde uzun prosedürler gerekebilir. Genellikle, ilgili ülkenin resmi diliyle ve gerekli çeviri işlemleriyle hazırlanan hukuki belgelerle işlem yapılır.

Tanıma ve Tenfiz Sonrası İcra İşlemleri

Tanıma ve tenfiz sonrası icra işlemleri, genellikle yabancı bir mahkemenin verdiği kararın Türkiye’de uygulanmak istenmesi durumunda karşımıza çıkar. Yabancı mahkeme kararının Türkiye’de geçerli olabilmesi için önce ilgili Türk mahkemesinde “tanıma” (kararın kesinleşmesinin kabulü) ya da “tenfiz” (kararın icrası için izin) davası açılması gerekir. Bu davaların başarıyla sonuçlanmasının ardından, karar Türkiye’de Türk mahkemesi kararı gibi uygulanabilir hale gelir.

Tanıma sonrası, karar kesinleşir, ancak icra takibi başlatılamaz. Tenfiz ise doğrudan icra yapılabilir anlamına gelir. Tenfiz kararı alınan bir yabancı mahkeme ilamı için alacaklı, borçlunun Türkiye’deki malvarlığı üzerinde icra takibi başlatabilir. Takip sürecinde, çoğu zaman ilamlı icra, yani mahkeme kararıyla desteklenen bir işlem yapılır ve borçlu ödemeye zorlanır.

Yabancı Şirkete Türkiye’de İcra Takibi Başlatmak

Yabancı şirkete Türkiye’de icra takibi başlatmak isteyen bir alacaklı için süreç belirli adımlardan oluşur. Öncelikle eğer ortada bir mahkeme kararı yoksa doğrudan ilamsız icra takibi yoluna gidilebilir. Alacaklı, yabancı şirketin Türkiye’deki adresi veya varsa şubesi üzerinden İcra Müdürlüğü’ne başvurarak işlem yapar. Eğer alacak bir mahkeme kararına dayanıyorsa, yukarıda anlatıldığı gibi önce tenfiz kararının alınması gerekir.

Yabancı şirketin Türkiye’de bir malvarlığı, banka hesabı ya da ticari faaliyeti mevcutsa bu varlıklar üzerine bloke veya haciz konulabilir. Süreçte, tebligat işlemleri genellikle şirketin kayıtlı temsilcisine ya da ticaret sicilindeki adresine yapılır. Ancak şirketin Türkiye’de hiç adresi yoksa, yurt dışı tebligat kurallarına (ör. Lahey Tebligat Sözleşmesi) uygun hareket edilmelidir.

Sonuç olarak, uluslararası icra ve alacak tahsil işlemlerinde, hem Türk hukuku hem de ilgili ülkenin mevzuatına hakim deneyimli bir avukatla çalışmak süreçlerin aksamadan ilerlemesini sağlar. Her adımda belgelerin eksiksiz hazırlanması ve yasal prosedürlerin doğru işletilmesi, alacağın tahsil edilme şansını artırır.

Kanıtların Toplanması ve Belgelerin Hazırlığı

Kanıtların toplanması ve belgelerin hazırlanması, yabancı şirkete karşı Türkiye’den dava açarken sürecin en kritik aşamasıdır. Her şeyden önce, iddianızı destekleyecek yazılı sözleşmeler, e-posta yazışmaları, faturalar gibi belgeleri eksiksiz bir şekilde toplamanız gerekir. Özellikle uluslararası bir uyuşmazlıkta, karşılıklı yazışmalar ve ödeme kayıtları büyük önem taşır. Delillerin usulüne uygun bir şekilde sunulması gerekir; örneğin, yabancı dildeki belgelerin yeminli tercümeleri dosyaya eklenmelidir.

Yabancı şirkete dava açarken, uğranılan zararın veya hak kaybının açık şekilde belgelerle gösterilmesi şarttır. Delil sunumunda zamanaşımı sürelerine dikkat etmek de önemlidir, çünkü geç başvurulan deliller kabul edilmeyebilir. Belgelerin asıllarını ve noter onaylı suretlerini hazırlamak, davanın güçlü bir şekilde desteklenmesini sağlar. Ayrıca delil tespiti talepleri mahkemeye sunularak delillerin kaybolmadan dava dosyasına girmesi de mümkündür.

Uzman Avukat ve Hukuki Destek Almanın Önemi

Uzman avukat ve hukuki destek almanın önemi, yabancı şirkete karşı dava sürecinde tartışmasız çok büyüktür. Uluslararası ve Türk hukuku farklılık gösterebilir; işte bu noktada uluslararası ticaret hukuku ve milletlerarası usul hukuku alanında deneyimli bir avukat, hatasız bir süreç yönetimi için gereklidir. Uzman bir avukat, hem hangi mahkemenin yetkili olduğunu hem de hangi ülkenin hukukunun uygulanacağını doğru şekilde belirleyebilir.

Ayrıca, yabancı şirkete tebligatın yapılması, belgelerin eksiksiz hazırlanması ve prosedürlerin uygun yürütülmesi için profesyonel hukuki destek şarttır. Yanlış ya da eksik işlem yapılması yüzünden davanın düşmesi veya talebin usulden reddi mümkündür. Güvenilir bir avukat, sürecin her aşamasında doğru yönlendirir ve zaman kaybı olmadan hakkınızı aramanıza katkı sağlar.

Avukat seçiminde tecrübe ve referanslar oldukça önemli kriterlerdir. Özellikle daha önce uluslararası dava yürütmüş bir hukuk bürosundan yardım almak, başarı şansınızı artırır.

Yerel ve Uluslararası İşbirlikleri

Yerel ve uluslararası işbirlikleri, yabancı şirkete karşı dava açarken önemli stratejik avantajlar sağlar. Türkiye’de bir avukatla çalışırken, karşı ülke hukuk sisteminin gereklerine de uygun hareket etmek gerekebilir. İşte bu noktada, uluslararası bir hukuk ağı, yabancı ülke hukuk şirketleriyle ortaklıklar veya danışmanlıklar büyük kolaylık sağlar.

Çoğu zaman, dava konusu işlemin geçtiği ülkenin avukatları ile iletişime geçmek ve dosya hazırlıklarını bu işbirliğiyle desteklemek olumlu sonuçlar doğurur. Yabancı mahkemelerden alınan kararların tanıma ve tenfizinde, iki ülke arasında imzalanan anlaşmalar ve işbirliği protokolleri de etkili olur. Ayrıca, bazı uyuşmazlıklarda arabulucu veya tahkim kurulunda uluslararası uzman desteği gerekebilir.

Yerelde güvenilir bir hukuk bürosundan alınan destek, uluslararası düzeyde de işbirlikleriyle güçlendirildiğinde, davanız çok daha sağlam temellere oturmuş olur. Böylece hem yerel hukuk uygulamalarına hem de uluslararası standartlara uygun şekilde hareket edilir.

Tüm bu noktalar, yabancı bir şirkete karşı açılan davalarda karşılaşılabilecek prosedürel ve teknik engelleri aşmak için kritik önemdedir. Eksiksiz kanıt hazırlığı, uzman desteği ve işbirliği üzerinden oluşturulan bir strateji davada başarıya giden yolda en etkili yöntemlerdir.

Sonuç ve Değerlendirme

Dava Açma Sürecinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

Dava açma sürecinde dikkat edilmesi gereken ilk konu, hangi ülke mahkemesinin yetkili olduğudur. Özellikle uluslararası ticaret veya hizmet sözleşmelerinde yer alan yetki ve hukuk seçimi hükümleri önemlidir. Bu maddeler davanın Türkiye’de mi yoksa yabancı bir ülkede mi görüleceğini belirler.

Dava açmadan önce, sözleşmede arabuluculuk ya da tahkim şartı olup olmadığı kontrol edilmelidir. Çünkü böyle bir şart varsa mahkemeye gitmeden önce bu yollara başvurmak zorunlu olabilir. Ayrıca, hazırlanan belgelerin ve delillerin eksiksiz ve düzenli olması büyük avantaj sağlayacaktır.

Dava açılacak yabancı şirketin Türkiye’de şubesi veya temsilcisi varsa, sürecin daha hızlı ilerleyeceği unutulmamalıdır. Eğer Türkiye’de bir temsilcilik yoksa, uluslararası tebligat gibi ek işlemler gerekebilir ve bu da davanın uzamasına yol açabilir.

Bir diğer önemli konu da masraflar ve teminatlar ile ilgilidir. Yabancı şirkete dava açarken bazı durumlarda güvence göstermek gerekebilir. Mali durumunuza göre teminat muafiyeti isteyip istemeyeceğinizi de baştan değerlendirmeniz faydalı olur.

Başarı Şansını Artıran Unsurlar

Başarı şansını artırmak için ilk olarak, kanıt ve belgelerin toplanmasında titiz davranmak gerekir. Her iddiayı destekleyen güçlü belgeler olması, yargı sürecinde çok önemli bir avantaj sağlar. Tüm yazışmalar, sözleşmeler ve ödeme ilişkileri açıkça gösterilmelidir.

Bir diğer önemli unsur ise, işin uzmanı bir avukattan veya hukuk bürosundan destek almaktır. Yabancı şirketlerle uyuşmazlıklarda uluslararası hukuk bilgisi olan bir avukat sizi süreçte büyük hatalardan koruyabilir.

Ayrıca, Türk hukukundaki yeni uygulamaları ve yargı kararlarını takip etmek de başarı oranını yükseltir. Çünkü uygulamada sürekli değişiklikler olması mümkündür. Uluslararası işbirlikleri yapmak, gerekirse o ülkenin avukatlarıyla iletişime geçmek de dosyanızın kuvvetlenmesini sağlar.

Son olarak, süreç boyunca hem yerel hem de uluslararası prosedürlere uymak önemlidir. Doğru başvuru yolları, yetkili mahkemelerin tespiti ve tüm işlemlerde yasal sürelere dikkat edilmesi, davada başarı şansınızı olumlu yönde etkiler.

Avukat Desteği Alın

Ankara avukatından danışmanlık ve temsil talepleriniz için bizimle iletişime geçin.