Vasi tarafından yapılan rızai taksim mirasçıyı bağlar mı? Kısa cevap: Şartlara bağlı. Rızai taksim, tüm mirasçıların uzlaştığı ve yazılı şekilde yapılan bir miras taksim sözleşmesi ile mümkündür. Vasi, kısıtlının yerine hareket eder; ancak önemli tasarruflarda çoğunlukla vesayet izni gerekir. Şekle uyulmaması, eksik yetki veya katılım olmaması hâlinde paylaşım geçersiz sayılabilir ya da çekişmeli hâle gelebilir. Ayrıca ispat ve uygulama için tapu tescili ve sürelere dikkat etmek gerekir.
Bu yazıda:
- Rızai taksimin şartları ve geçerlilik
- Vasinin yetkileri, TMK 462 kapsamı ve mahkeme izni
- Tescil, ispat ve uyuşmazlıkta izlenecek yollar başlıklarıyla konuyu sade şekilde ele alacağız. Sonuç olarak “vasi tarafından yapılan rızai taksim mirasçıyı bağlar mı” sorusunun yanıtı bu kriterlere göre netleşir.
Rızai Taksim ve Miras Paylaşımı
Rızai Taksim Nedir?
Rızai taksim, mirasçılar veya hissedarlar arasında bir malın paylaşılmasında tarafların tamamen kendi aralarında anlaşmaya vararak yaptıkları miras paylaşımı işlemidir. Miras kalan mallar, genellikle elbirliğiyle yani toplu şekilde tüm mirasçıların ortak malı olur. Rızai taksim sayesinde mirasçılar bir araya gelerek kimin hangi malı alacağı konusunda aralarında anlaşır. Bu paylaşım, yazılı veya bazen sözlü olarak da yapılabilir. Ancak uygulamada yazılı olması tercih edilir çünkü olası ihtilaflarda yazılı belge çok önemlidir.
Rızai taksim ile amaç, mirasçılar arasında çıkan paylaşım sorunlarını hızlıca ve tatlıya bağlamaktır. Her mirasçı, kendi üzerine düşen kısmı isteyerek ve kabul ederek alır. Eğer mirasçılardan biri bu anlaşmaya katılmazsa veya itiraz ederse, rızai taksim yapılamaz.
Özetle, rızai taksim, "benim payımın neresi olacağını sizlerle anlaşarak belirledim" demektir. Bu işlem, taraflar arasında barışçıl bir çözüm sağlar ve ileride olası davaların da önüne geçebilir.
Rızai Taksim Sözleşmesinin Hukuki Niteliği
Rızai taksim sözleşmesinin hukuki niteliği Türk Medeni Kanunu’na dayanmaktadır. Kanunun 676 ve 688. maddelerinde aynen bu tür paylaşım anlaşmalarına izin verilmektedir. Rızai taksim sözleşmesi bir adi sözleşmedir; yani noter şartı aranmaz ama yazılı olması ispat kolaylığı sağlar. Bu sözleşme, üzerinde anlaşma yapılan malların paylaştırılmasında geçerli hukuki belge niteliği taşır.
Bu sözleşmenin en önemli özelliği, herkesin kendi isteğiyle imzalamasıdır. Taraflar arasında yapılan rızai taksim sözleşmesi, onların fiilen hangi malı kullanacağını veya sahip olacağını belirler. Pratikte bu sözleşme resmi olarak tapuya işlenmedikçe ayni hak doğurmaz; fakat mahkemelerde veya olası bir uyuşmazlıkta delil olarak kullanılabilir.
Bir başka deyişle, rızai taksim sözleşmesi aracılığıyla mirasçılar hangi kısmı kullanacaklarını açıkça belirleyebilirler. Bu sayede ileride "ben bu evi kullanacaktım" gibi tartışmaların önüne geçilmiş olur. Ancak tapudaki kayıtlarda değişim isteniyorsa, sözleşmeye dayanarak tapuya başvurmak gerekir.
Rızai Taksimde Elbirliği ve Paylı Mülkiyetin Dönüşümü
Rızai taksim işlemlerinin bir sonucu olarak, elbirliği mülkiyetinden paylı mülkiyete dönüşüm gerçekleşir. Miras kalan bir taşınmaz önce tüm mirasçıların elbirliğiyle ortak malı olur. Bu durumda kimse tek başına taşınmaz üzerinde işlem yapamaz. Elbirliği mülkiyetinde tüm işlemler için herkesin rızası şarttır.
Rızai taksim gerçekleştikten sonra, taraflar arasında hangi mal kime ait olacak kararlaştırılır ve paylaşılır. Bu aşamada herkesin ne kadar payının olduğu resmi olarak belirlenir ve mülkiyet ilişkisi artık paylı mülkiyete dönüşür. Paylı mülkiyet demek, herkesin tapuda kendi hissesinin yazılı olduğu ve kendi payı üzerinde işlem yapabildiği sistemdir. Bu dönüşüm, taşınmazın paylara bölünüp, bu payların herkese özgülenebilmesiyle olur.
Resmiyette ise tapu müdürlüğüne başvuru yapılarak, taşınmazdaki elbirliği mülkiyetinin hissesine göre herkese tek tek kayıt yapılır. Tapuda artık "elbirliği" ibaresi silinir, her mirasçının ismi ve payı tek tek gösterilir. Paylı mülkiyet ile birlikte, mirasçılar kendi hisselerini başkalarına devredebilir, satabilir veya ipotek verebilirler.
Sonuç olarak; rızai taksim işlemleri miras paylaşımını kolaylaştırır, elbirliği mülkiyetini sona erdirir ve taşınmazlar üzerinde paylı mülkiyet ilişkisi kurar. Böylece, herkes kendi payının sahibi olur ve kafalar rahatlar.
Vasi Atanmasının Yasal Dayanakları
Vasi atanmasının yasal dayanakları, esas olarak Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 404, 405, 406 ve 407. maddelerinde kimlerin vesayet altına alınabileceği detaylı şekilde anlatılmıştır. Türk hukukuna göre; akıl hastalığı, akıl zayıflığı, savurganlık, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı gibi sebeplerle kendi işlerini göremeyen, menfaatlerini koruyamayan ergin kişiler veya velayet altında olmayan küçükler için vesayet kararı verilebilir.
Vasi atanması için mahkemeye başvuru yapılmalı ve durumun hukuken belgelenmesi gerekir. Mahkeme bu başvuruyu değerlendirir ve yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından vasi atanması kararı verilebilir. Yasal çerçeveye göre vasi olacak kişinin reşit, ayırt etme gücüne sahip ve genel olarak güvenilir biri olması gerekir. Ayrıca, Türk Medeni Kanununun 396'dan 410'a kadar olan maddeleri de gerek vesayetin organlarını gerekse vesayeti gerektiren halleri düzenler.
Vasinin Temsil Yetkisi ve Sınırları
Vasinin temsil yetkisi, vesayet altındaki kişinin tüm hukuki işlemlerinde onu temsil etmesini kapsar. Vasi, kısıtlının günlük yaşamında ihtiyaç duyduğu işlemlerde onun adına hareket edebilir. Ancak bu yetki mutlak değildir. Türk Medeni Kanunu’na göre vasi, sıradan yönetim işlerinde serbestçe hareket edebilirken, olağan ve sıradan dışındaki işlemler için mahkemeden izin almak zorundadır.
Örneğin; taşınmaz alım-satımı, ciddi miktarda borçlanma, taşınmaz rehni veya büyük meblağlı bağış gibi işlemlerde vasi, Sulh Hukuk Mahkemesi’nin onayını beklemek mecburiyetindedir. Vasinin temsil yetkisi, kısıtlının şahsını ve malvarlığını korumaya yöneliktir. Vasi, kötüye kullanım veya ihmali halinde, hukuken sorumlu tutulabilir ve yerine yenisi atanabilir.
Vasinin sınırlarını aşarak, mahkemeden izinsiz yaptığı işlemler ise geçersiz sayılır ve yasal sonuç doğurmaz. Özellikle tapuda işlem yapmak, taşınmazı devretmek veya büyük harcamalar yapmak gibi önemli adımlar ancak mahkeme izniyle gerçekleşebilir. Bu da vesayet sisteminin denetimi ve güvenliği için önemlidir.
Sulh Hukuk Mahkemesi İzni ve Gözetimi
Sulh Hukuk Mahkemesi, vesayet ve vasilik sürecinin merkezindedir. Vasi, görevini sürekli olarak Sulh Hukuk Mahkemesi’nin gözetim ve denetiminde yapar. Mahkeme, vasinin görev süresini genellikle iki yıl belirler ve isteğe bağlı olarak iki yıl daha uzatabilir.
Vasi, kısıtlının malvarlığı veya kişisel haklarıyla ilgili olağan dışı her iş için önceden mahkemeden izin almak zorundadır. Mahkemeden izin alınmaksızın yapılan işlemler neredeyse her zaman geçersiz sayılır ve bu işlemler için vasi sorumluluk taşır. Ayrıca, vasinin yaptığı işlemlere karşı hem kısıtlı hem de yakınlar Sulh Hukuk Mahkemesi’ne şikayette bulunabilir.
Vasi, düzenli olarak mahkemeye hesap vermek ve yaptığı işlemler hakkında detaylı rapor sunmak zorundadır. Sulh Hukuk Mahkemesi de bu raporları inceler, işlemlerin yasalara uygun yapılıp yapılmadığını kontrol eder. Gerektiği durumda ise vasi değişikliği yapabilir veya vasinin aldığı bazı kararları iptal edebilir. Tüm bu süreç, vesayet altındaki kişinin hak ve menfaatlerinin korunması için büyük önem taşır.
Vasi Tarafından Yapılan Rızai Taksimin Hukuki Geçerliliği
Tüm Mirasçıların Katılımı ve Onay Şartı
Tüm mirasçıların katılımı ve onayı, rızai taksimde en önemli şartlardan biridir. Vasinin yaptığı rızai taksim sözleşmesinin geçerli olabilmesi için sadece vasi değil, aynı zamanda tüm mirasçıların bizzat veya temsilcileri aracılığıyla bu paylaşıma katılması ve açıkça onay vermesi gerekir.
Eğer mirasçılardan biri onay vermezse, sözleşme kısmen veya tamamen geçersiz olabilir. Çünkü rızai taksim tamamen tarafların özgür iradesine bağlı bir anlaşmadır. Özellikle vesayet altındaki kişinin mirasının paylaşımında, diğer mirasçıların tamamının bu sürece dahil edilmesi büyük önem taşır.
Vasinin İmzalama ve Katılım Koşulları
Vasi tarafından gerçekleştirilen rızai taksimlerde, vasi kısıtlıyı temsilen sözleşmeye katılır ve imza atar. Vasinin bu işlemi tek başına yapması yeterli değildir; işlemi vesayet makamına bildirmeli ve onay almalıdır. Ayrıca, eğer miras paylaşımı taşınmazları da kapsıyorsa, tapu işlemlerinde de vasinin resmi temsil sıfatı ile bulunması gerekir.
Vasinin sadece kendi imzası değil, aynı zamanda vesayet makamının izni ve diğer tüm mirasçıların imzası da gereklidir. Vasi işlemi yürütürken kısıtlının çıkarlarını en üst düzeyde gözetmeye mecburdur.
Kısıtlının Haklarının Korunması ve Menfaatlerinin Gözetilmesi
Rızai taksim sırasında kısıtlının haklarının korunması, hem Medeni Kanun hem de vesayet hukukunun temel ilkelerindendir. Vasi, kısıtlının oluşabilecek herhangi bir zarara uğramaması için işlemi titizlikle yürütmelidir. Hak kaybı, değersiz mal verilmesi ya da hakkaniyete aykırı bir paylaşımın önüne geçmek vasiye düşen en önemli görevlerdendir.
Sulh hukuk mahkemesi de onay vererek kısıtlının hak ve menfaatlerinin korunmasını gözetir. Eğer paylaşım sırasında kısıtlının zarar göreceğine dair şüphe olursa, mahkeme izni vermeyebilir.
Vesayet Mahkemesi İzninin Zorunluluğu
Vesayet mahkemesi izni, hem Medeni Kanun hem de uygulamada istisnasız aranan bir şarttır. Vasi, rızai taksim işlemini gerçekleştirmeden önce veya hemen sonra, mutlaka sulh hukuk mahkemesinden izin almalıdır. İzin alınmadan yapılan taksim işlemleri geçerli sayılmaz ve kolayca iptal edilebilir.
Mahkeme bu izin sırasında paylaşımın adil yapılıp yapılmadığını, kısıtlının menfaatinin korunup korunmadığını inceler. Böylece yetkisiz veya kısıtlıya zarar veren işlemlerin önüne geçilmiş olur.
Rızai Taksim Sözleşmesinin Biçim Şartları (Yazılı/Sözlü, Noter Onayı, Tapuya Tescil)
Rızai taksim sözleşmesinin biçim şartları, paylaşımın türüne ve içeriğine göre değişebilir. Özellikle taşınmazlar söz konusu olduğunda, paylaşımın yazılı şekilde yapılması, hatta noter huzurunda düzenlenmesi tavsiye edilir. Taşınmazlar için yapılan paylaşımda sözleşme sonrası tapuya tescil işlemi mecburidir.
Bazı durumlarda sözlü anlaşmalar pratikte uygulanabilir olsa da, ispat açısından her zaman yazılı düzenlenmesi çok daha güvenli olur. Vesayet kapsamında yapılan taksimlerde ise mutlaka yazılı düzenleme önerilir ve çoğunlukla tapu işlemi için noter onayı gerekir.
Sonuç olarak, geçerli bir rızai taksim yapılabilmesi için tüm mirasçıların ve vasinin imzası, vesayet mahkemesi onayı ve gerekli biçim şartlarının sağlanması gerekir. Bu şartlara uyulmadığında yapılan paylaşım geçerli sayılmaz ve ileride hukuki sorunlara yol açabilir.
Fiili Paylaşım ile Hukuki Paylaşımın Farkları
Fiili paylaşım ile hukuki paylaşım kavramları, miras paylaşımı sürecinde çokça karıştırılan iki önemli terimdir. Fiili paylaşım, mirasçıların kendi aralarında anlaşarak miras mallarını aralarında bölüşmesi anlamına gelir. Burada resmi bir işlem veya tapuda tescil şartı aranmaz; genelde “biz aramızda anlaştık, şu ev bana, şu arazi sana” şeklinde tarafların ortak kabulüne dayalı pratik bir ayrım yapılır.
Hukuki paylaşım ise çok daha resmî bir işlemdir. Miras mallarının resmen ve yasal olarak mirasçılar arasında paylaştırılmasıdır. Genellikle mahkeme kararı veya resmi bir belge ile, çoğunlukla da tapu müdürlüğünde yapılan tescil işlemleriyle tamamlanır. Hukuki paylaşım, fiili paylaşım gibi “sadece sözde” yapılmaz, dayanağı belgelidir ve tüm resmi kayıtlar güncellenir.
Özetle, fiili paylaşımda mirasçılar arasında gerçek bir bölüşüm yapılmış olabilir ama bu paylaşım resmi geçerliliğe sahip değildir. Hukuki paylaşımda ise yapılan işlem, hukuk önünde ve kayıtlar üzerinde kesin ve bağlayıcıdır.
Yargıtay Kararları ve Uygulama Örnekleri
Yargıtay kararlarına göre, fiili paylaşım tek başına miras paylaşımını tamamlamaz. Özellikle fiili paylaşımın belgelenmediği veya tapuda tescil edilmediği hallerde, mirasçılardan biri daha sonra hukuki paylaşım talebinde bulunabilir. Yani fiili olarak malı kullansanız da, diğer mirasçılar hukuki haklarını kaybetmez.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi gibi üst mahkemelerin birçok kararında, sadece el sıkışarak yapılan fiili paylaşımın ileride sorunlara yol açabileceği vurgulanır. Örneğin, bazı ailelerde yıllarca kullanılan bir tarlanın başka bir mirasçı tarafından satışı istendiğinde, fiili paylaşımın resmi kayda geçmediği için bu satış hukuken geçerli olabilir.
Ayrıca uygulamada, Yargıtay noter veya mahkeme kararıyla yapılmayan paylaşım sözleşmelerinde mirasçıların cebri taksim davası açabileceğine hükmetmiştir. Böylece, fiili paylaşım “her zaman kesin” bir sonuç doğurmaz ve itiraz halinde dava açmak mümkündür.
Rızai Taksimin İptali ve Dava Yolları
Rızai taksim, yani mirasçıların kendi rızalarıyla yaptıkları paylaşım sözleşmeleri, bazı durumlarda iptal edilebilir. Özellikle haksızlık, baskı, aldatma veya tüm mirasçıların katılmaması gibi durumlarda mahkemeye başvurarak iptal davası açmak mümkündür.
Rızai taksimin iptali davası genellikle sulh hukuk mahkemelerinde açılır. Davacı, paylaşımın adil olmadığını veya usule uygun gerçekleşmediğini ispatlamak durumundadır. Mahkeme, paylaşımda usulsüzlük veya hakkın zedelenmesi gördüğünde sözleşmeyi iptal ederek yeniden paylaşım yapılmasını emredebilir.
Ayrıca tapuda tescili olmayan sadece “sözlü” ya da “el sıkışmalı” rızai taksimler, çoğu zaman iptal davasına konu olabilir. Bu nedenle rızai taksim yapılırken hem tüm mirasçılardan yazılı onay alınmalı hem de mümkünse noter onayı yoluna gidilmelidir.
Sonuç olarak, rızai taksimde çıkan sorunlarda hukuki yollar açık olup, özellikle fiili paylaşım ile hukuki paylaşım arasındaki farkları bilmek ve hak kaybı yaşamamak için resmi işlemlere dikkat etmek gerekir. profesyonel bir hukuki destek almak da çoğu zaman olası uyuşmazlıkların önüne geçer.
Uyuşmazlıkta İptal Davası Açabilme Durumu
Uyuşmazlıkta iptal davası açabilme durumu, rızai taksim sözleşmesine taraf olan mirasçılar veya hak sahipleri arasında anlaşmazlık çıkarsa gündeme gelir. Rızai taksim ile bir taşınmaz paylaşılmış ve bu paylaşım yazılı sözleşmeye bağlanmışsa, sonradan bir taraf anlaşmazlık yaşadığında veya hak kaybına uğradığını düşündüğünde iptal davası açabilir.
Rızai taksim sözleşmesinin iptali davası genellikle Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılır. Mahkemede, tüm paydaşların özgür iradeleriyle imza atıp atmadığı, sözleşmesinin şekil şartına uyulup uyulmadığı ve paylaşımın adil olup olmadığı incelenir. Ayrıca taraflardan herhangi birinin kandırılması, iradesinin sakatlanması veya sözleşmedeki esaslı bir hata, iptal gerekçesi olabilir.
Miras paylaşımında iptal davası açma hakkı için, tüm yasal mirasçıların veya ilgili herkesin bilgi ve onayının olması gerekir. Bir mirasçıdan saklanan bilgiler ya da zorla imzalatılan bir sözleşme, iptal davasında mahkeme tarafından geçersiz kabul edilebilir. Bu davanın detayları ve sonuçları, uygulamada Yargıtay kararlarında da sıkça örnekleriyle yer almaktadır.
Hakların Kaybı ve Pay Talebi
Hakların kaybı ve pay talebi, miras paylaşımında en sık rastlanan sorunlardan biridir. Özellikle rızai taksimde, bir mirasçının payından eksik alması ya da hiç pay alamaması durumunda mağduriyet yaşanabilir. Böyle bir durumda, hak kaybına uğrayan mirasçının pay talebinde bulunma imkanı vardır.
Pay talebi için kişi öncelikle söz konusu taksim sözleşmesinin geçerliliğini ve içeriğini incelemelidir. Payının eksik veya yanlış verildiğini tespit eden mirasçı, diğer mirasçılara karşı payını dava yolu ile talep edebilir. Uygulamada, hak kaybının nedeninin belirlenmesi çok önemlidir. Kimi zaman bir mirasçının bilgi eksikliği, kimi zaman ise kasıtlı bir işlem sonucu hak kaybı olabilir.
Hak kaybına uğrayan mirasçının talepleri şu şekilde olabilir:
- Sözleşmenin iptali
- Kendisine ait payın tespiti ve teslimi
- Eksik aldığı haklarının tamamlanması
- Uğradığı zararın tazmini
Pay talebi için zamanaşımı süresine de dikkat edilmelidir. Bu hak, belirli bir süreyle sınırlı olup, süre geçince kaybedilebilir.
Rızai Taksimin Zamanaşımı ve Geçerlilik Süresi
Rızai taksimde zamanaşımı ve geçerlilik süresi, uygulamada sıkça kafa karıştırır. Temelde, rızai taksim sözleşmesinin tapuya tescil edilmesi için 10 yıllık bir süre öngörülür. Yani, hissedarlar aralarında rızai olarak bir bölüşüm yapmış ve bu anlaşmayı yazılı hale getirmişse, bunu 10 yıl içinde tapuya tescil ettirmeleri gereklidir.
Eğer bu sürede herhangi bir mirasçı veya ilgili kişi, tapu kaydında kendi payını alamaz ve paylaşım tescil edilmezse, rızai taksim sözleşmesi geçerliliğini yitirebilir. 10 yıl sonunda taraflar birbirlerine karşı rızai taksim sözleşmesinden doğan haklarını ileri süremez. Ancak bazı hukukçular geçerli bir noter onaylı sözleşmenin, paylaşım sona erdirilene kadar hüküm doğurabileceğini söyler.
Dava açmak isteyenler, rızai taksimde genellikle Borçlar Kanunu’ndaki 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tabi olurlar. Yani rızai taksim sözleşmesine aykırı tapu işlemlerine karşı ya da hak kaybına uğranan durumlarda, sözleşme tarihinden itibaren 10 yıl içinde dava açmak gereklidir. Bu süre geçtiğinde haklar kaybolur ve dava açma imkanı ortadan kalkar.
Özetle rızai taksim, zamanaşımı süresine dikkat edilmezse ileride büyük hak kayıplarıyla sonuçlanabilir. Bu nedenle tüm mirasçıların ve paydaşların yasal süreleri takip etmesi ve gerekiyorsa alanında uzman bir avukattan hukuki destek alması çok önemlidir.
Adil Paylaşım ve Bilirkişi İncelemesi
Adil paylaşım, rızai taksim sözleşmesinde en çok dikkat edilmesi gereken noktalardan biridir. Mirasçıların hak kaybına uğramaması için her bir mirasçıya düşen payın açık ve net şekilde belirlenmesi gerekir. Burada anlaşmazlık yaşanırsa, çoğunlukla bilirkişi incelemesi yoluna gidilir. Bilirkişi, taşınmazların veya diğer malvarlığı unsurlarının değerlerini tarafsız bir şekilde belirler. Böylece paylaşımın hakkaniyetli olup olmadığı ortaya çıkar. Adil paylaşım yapılmazsa ilerleyen dönemde diğer mirasçılar sözleşmenin iptali için dava açabilir.
Bilirkişi incelemesi önemli çünkü, taşınmazların gerçek değerlerinin belirlenmesiyle paylaşım sırasında kimse mağdur olmaz. Özellikle kalabalık mirasçı gruplarında ya da taşınmazların özellikleri karmaşıksa bu yöntem paylaşımı kolaylaştırır. Her mirasçının hakkının korunduğundan emin olunur.
Gerekli Belgeler ve Evrak Listesi
Rızai taksim sözleşmesi düzenlenirken belirli belgelerin hazırlanması zorunludur. Bu belgeler eksikse hem paylaşımın geçerliliği tehlikeye girer hem de tapu işlemleri gerçekleşmez. Başlıca evraklar şunlardır:
- Mirasçılık belgesi (veraset ilamı)
- Kimlik fotokopileri (tüm mirasçılar için)
- Taşınmaz tapu kayıtları ve tapu senetleri
- Rızai taksim sözleşmesinin yazılı metni
- Varsa bilirkişi raporları
- Gerekirse mahkeme veya vesayet dairesinden alınan izin yazısı
Bazı durumlarda ek belgeler de istenebilir. Özellikle kısıtlı mirasçı varsa ya da vasi atanmışsa ekstra resmi izinler gereklidir.
Tapu İşlemleri ve Tescil Süreci
Rızai taksim tamamlandığında, tapu işlemleri ve tescil süreci başlar. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli konu, sözleşmenin yazılı olması ve tüm mirasçıların imzasını içermesidir. Hazırlanan sözleşme, tapu müdürlüğüne sunulur. Tüm mirasçılar ya da yasal temsilcileri (örn. vasi), tapuda hazır bulunur. Tapu müdürlüğü, belgelerin eksiksiz olup olmadığını kontrol eder.
Tescil işlemi tamamlanınca, taşınmazlar paylaşıma uygun olarak tüm mirasçıların üzerine ayrı ayrı kaydedilir. Böylece tapuda herkes kendi payına sahip olur. Eksik veya hatalı bir işlem yapılırsa, ileride hak kaybı yaşanabilir ya da işlemler iptal edilebilir. Ayrıca, noter onaylı bir sözleşme yapmak işlemlerin güvenliğini artırır.
Avukat ve Hukuki Danışmanlığın Önemi
Rızai taksim sözleşmesi hazırlanırken ve paylaşım sürecinde bir avukat ya da hukukçu ile çalışmak büyük avantaj sağlar. Çünkü yasal hakların korunması, belgelerin doğru hazırlanması ve işlemlerin eksiksiz yürütülmesi için hukuk bilgisi şarttır. Özellikle mirasçılar arasında anlaşmazlık, payların karmaşık olması, kısıtlı ya da küçük mirasçıların bulunması gibi durumlarda hukuki danışmanlık almak ileride çıkabilecek baş ağrılarını engeller.
Avukatlar, olası riskler konusunda tarafları bilgilendirir ve sözleşmenin iptali gibi olumsuz durumlarla karşılaşmamak için en doğru yöntemi belirler. Ayrıca, tapu işlemlerinde ve mahkeme izinlerinde gerekli tüm takipleri yaparak süreci kolaylaştırır. Böylece hem zaman kaybı yaşanmaz hem de mirasçılar güven içinde haklarını almış olur.
Ankara avukatından danışmanlık ve temsil talepleriniz için bizimle iletişime geçin.