+90 507 195 23 23

Sonuca Bağlı Vekâlet Ücreti Gerçekten Yasal mı? Şartlar ve Bilmeniz Gerekenler

Yayınlanma: 16 Aralık 2025 • Güncelleme: 19 Aralık 2025 • 24 dk. okuma

Sonuca bağlı vekâlet ücreti, özellikle tazminat ve alacak davalarında sık görülen, avukatlık ücretinin davanın olumlu sonucuna bağlandığı bir ücrettir. Türk hukukunda bu model; Avukatlık Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği Asgari Ücret Tarifesi çerçevesinde, belirli sınırlar ve şekil şartlarına uymak kaydıyla kabul edilmektedir.

Bu yazıda, sonuca bağlı ücret anlaşmasının gerçekten hangi şartlarda yasal sayıldığını, yüzde oranı sınırlarını, yazılı sözleşme zorunluluğunu, asgari ücret altında anlaşılamayacağı gerçeğini ve Yargıtay’ın temel yaklaşımlarını sade bir dille ele alacağız. Böylece, bir avukatla sonuca bağlı vekâlet ücreti kararlaştırırken hangi noktalara dikkat etmeniz gerektiğini daha net görebileceksiniz.

Sonuca bağlı vekâlet ücreti tam olarak ne demek, hangi durumlarda karşınıza çıkar?

Sonuca bağlı vekâlet ücreti, avukatlık ücretinin tamamının ya da bir kısmının davanın sonucuna göre belirlenmesi anlamına gelir. Yani avukatla, “dava kazanılırsa şu kadar, kaybedilirse şu kadar ödersin” şeklinde bir ücret modeli üzerinde anlaşılmasıdır. Burada önemli nokta, avukatın ücreti tamamen değil, çoğu zaman kısmen sonuca bağlanır; çünkü Türk hukukunda avukatlık ücretinin tamamen “kazanırsak var, kaybedersek hiç yok” mantığıyla düzenlenmesi ciddi şekilde tartışmalıdır ve çoğu durumda geçersiz sayılmaktadır.

Bu tür bir vekâlet ücretiyle daha çok, yüksek meblağlı tazminat davalarında, sigorta alacaklarında, iş kazası ve trafik kazası dosyalarında, bazen de ticari alacak ve icra takiplerinde karşılaşılır. Vatandaş açısından bakıldığında, başlangıçta yüksek bir peşin ödeme yapmadan avukatla çalışabilme imkânı sunduğu için cazip görünür. Avukat açısından ise, davanın başarılı sonuçlanması halinde daha yüksek bir ücret alma ihtimali doğar; bu yüzden “başarıya bağlı” veya “başarı primi içeren” sözleşmeler gündeme gelir.

Klasik vekâlet ücreti ile “başarıya bağlı” ücret arasındaki farklar

Klasik vekâlet ücretinde, avukatla müvekkil belirli bir sabit bedel üzerinde anlaşır. Bu bedel genellikle peşin ya da taksitli ödenir ve davanın kazanılıp kazanılmamasına göre değişmez. Avukat, hukuki yardımını yapar; ücret, bu emeğin karşılığıdır. Avukatlık Kanunu da ücreti, “avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağ veya değer” olarak tanımlar.

Başarıya bağlı vekâlet ücretinde ise tablo biraz farklıdır. Taraflar, örneğin şöyle bir model kurabilir:

  • Asgari ücret tarifesinin altında olmamak üzere sabit bir temel ücret
  • Davanın kazanılması halinde, hükmedilen tazminat veya alacağın belli bir yüzdesi (örneğin yüzde 10, yüzde 15 gibi)

Böylece avukat, hem yaptığı işin asgari karşılığını alır, hem de davanın olumlu sonuçlanması halinde ek bir “başarı payı” elde eder. Yargıtay, avukatın belli bir sonucu garanti etmesini kabul etmese de, tarafların serbest iradeleriyle “kazanırsak şu kadar, aksi halde şu kadar” şeklinde farklı ücretler belirlemesini prensipte mümkün görmektedir.

Tamamen “kazanırsak ödersin, kaybedersek hiç ödemezsin” şeklindeki anlaşmalar ise, hem ücretsiz dava alma yasağına hem de avukatlık ücretinin hukuki yardım karşılığı olması ilkesine aykırı bulunduğu için çoğunlukla geçersiz sayılmakta ve disiplin yaptırımı gündeme gelebilmektedir.

Hangi dava türlerinde sonuca bağlı anlaşma daha çok kullanılıyor?

Uygulamada sonuca bağlı vekâlet ücreti en çok, davanın parasal sonucunun öngörülebilir ve ölçülebilir olduğu alanlarda karşımıza çıkar. Örneğin:

  • Trafik kazası, iş kazası, meslek hastalığı gibi tazminat davaları
  • Sigorta şirketlerine karşı açılan sigorta alacağı davaları
  • Yüksek meblağlı ticari alacak ve icra takipleri
  • Bazı durumlarda işçilik alacakları, kıdem ve ihbar tazminatı davaları

Bu tür dosyalarda, dava değeri genellikle para ile ifade edilebilir ve kazanılması halinde müvekkilin eline geçecek net bir meblağ vardır. Bu da, “dava sonunda tahsil edilen miktarın yüzde şu kadarı avukata ait olur” şeklinde bir sonuca bağlı vekâlet ücreti kurgulanmasını kolaylaştırır.

Buna karşılık, boşanma, velayet, soybağı gibi parasal değeri ikinci planda kalan, daha çok kişisel haklara ilişkin davalarda sonuca bağlı ücret modeli hem etik açıdan hem de ölçülebilirlik bakımından daha sorunlu görülür. Bu nedenle bu alanlarda genellikle klasik, sabit veya kısmen sabit vekâlet ücreti tercih edilir.

Türk hukukunda sonuca bağlı vekâlet ücreti ne ölçüde yasal?

Türk hukukunda sonuca bağlı vekâlet ücreti (başarıya bağlı ücret) prensip olarak tamamen yasak değildir; ancak sıkı sınırlara tabidir. Temel çerçeve Avukatlık Kanunu m.164, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ve Türk Borçlar Kanunu’nun genel sözleşme hükümleri ile çizilir.

Özetle:

  • Avukat ile müvekkil, sonuçtan pay alma esasına dayalı bir ücret kararlaştırabilir.
  • Fakat bu ücret, dava veya takip konusunun değerinin yüzde 25’ini geçemez.
  • Ücretin tamamen sonuca bağlanması, yani “hiç peşin yok, sadece kazanırsak” şeklinde olması ise hem kanun hem Yargıtay içtihatları bakımından tartışmalı ve çoğu durumda sakıncalı görülür.

Aşağıda bu çerçevenin kritik noktalarını bulabilirsiniz.

Avukatlık Kanunu m.164’teki yüzde 25 sınırı ne anlama geliyor?

Avukatlık Kanunu m.164/4, avukat ile müvekkil arasında yapılacak sonuca bağlı vekâlet ücreti sözleşmelerine açık bir üst sınır koyar:

  • Avukat, dava veya takip konusu para ya da malın değerinin yüzde 25’inden fazlasını vekâlet ücreti olarak kararlaştıramaz.
  • Bu sınır, üst sınırdır; yani yüzde 25’e kadar serbestçe anlaşılabilir, ancak bunun üzerine çıkan oranlar kural olarak geçersiz kabul edilir.
  • Yüzde 25 hesabı, genellikle davanın kazanılması halinde müvekkilin eline geçecek net değer üzerinden yapılır.

Bu düzenlemenin amacı, müvekkilin aşırı oranda gelirini avukata devretmesini önlemek ve avukatlık mesleğini bir tür “ortaklık” veya “komisyonculuk” ilişkisine dönüştürmemektir.

Yargıtay, yüzde 25 sınırını aşan sözleşmelerde genellikle:

  • Aşan kısmı geçersiz,
  • Sınır içinde kalan kısmı ise geçerli sayma eğilimindedir.

Ücretin tamamen sonuca bağlanması neden tartışmalı kabul ediliyor?

Kazanırsak ödersin, kaybedersek hiç ödemezsin” mantığına dayalı, yani tamamen sonuca endeksli vekâlet ücreti sözleşmeleri birkaç nedenle tartışmalıdır:

  1. Mesleğin bağımsızlığı ve etik ilkeler Avukatın, davanın sonucuna ekonomik olarak aşırı derecede bağlanması, onu tarafsız hukuki değerlendirme yerine “her ne pahasına olursa olsun kazanma” baskısına sokabilir. Bu da mesleki etik ve bağımsızlık açısından sakıncalı görülür.

  2. Asgari ücret tarifesi ve emeğin karşılığı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi, avukatın emeğinin asgari bir karşılığını güvence altına alır. Ücretin tamamen sonuca bağlanması, özellikle kaybedilen davalarda, avukatın hiç ücret alamaması sonucunu doğurabilir. Bu durum, tarifenin koruyucu mantığıyla çelişir.

  3. Riskin tek taraflı yüklenmesi Tüm ekonomik riskin avukat üzerinde toplanması, sözleşmenin dürüstlük kuralına ve denge ilkesine aykırı görülebilir. Bu nedenle Yargıtay, tamamen sonuca bağlı ve avukat aleyhine aşırı risk içeren düzenlemelere temkinli yaklaşır.

Bu yüzden uygulamada daha çok, asgari bir sabit ücret + üzerine başarıya bağlı ek oran içeren karma modeller tercih edilir.

Yargıtay’ın başarıya bağlı ücret sözleşmelerine genel bakışı

Yargıtay, sonuca bağlı vekâlet ücreti sözleşmelerini tamamen reddetmez, ancak şu ilkeler çerçevesinde sıkı bir denetime tabi tutar:

  • Yüzde 25 üst sınırına uyulması: Oran bu sınırı aşıyorsa, aşan kısım genellikle hükümsüz sayılır. Mahkemeler, sözleşmeyi bu sınır içinde tadil ederek uygulayabilir.

  • Asgari ücretin altına düşmeme: Başarıya bağlı ücret kararlaştırılmış olsa bile, avukatın alacağı toplam ücretin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin altında kalmaması gerekir. Aksi halde sözleşme, bu kısım yönünden geçersiz kabul edilebilir.

  • Aşırı yararlanma ve hakkaniyet denetimi: Dava değeri ile kararlaştırılan oran arasında fahiş bir dengesizlik varsa, Yargıtay “aşırı yararlanma”, “hakkaniyete aykırılık” ve “dürüstlük kuralı” gerekçeleriyle sözleşmeyi kısmen veya tamamen geçersiz sayabilmektedir.

  • Tamamen sonuca bağlı sözleşmelere ihtiyatlı yaklaşım: Hiç peşin ücret öngörmeyen, sadece kazanma halinde yüksek oranlı pay veren sözleşmelerde, mahkemeler çoğu zaman tarifeye ve kanundaki sınırlara dönerek makul bir vekâlet ücreti belirler.

Genel tablo şu şekilde özetlenebilir: Türk hukukunda başarıya bağlı vekâlet ücreti mümkündür, ancak

  • yazılı olmalı,
  • yüzde 25 sınırına uymalı,
  • asgari ücretin altına düşmemeli ve hakkaniyete uygun olmalıdır. Bu şartlar sağlanmadığında, Yargıtay sözleşmeyi ya kısmen düzeltmekte ya da ilgili hükümleri geçersiz saymaktadır.

Sonuca bağlı vekâlet ücreti için olmazsa olmaz yasal şartlar

Sonuca bağlı vekâlet ücreti, Türk hukukunda tamamen serbest bir pazarlık alanı değil. Avukatlık Kanunu, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ve Türk Borçlar Kanunu birlikte, bu tür anlaşmalar için bazı “olmazsa olmaz” şartlar getiriyor. Bu şartlar sağlanmadığında sözleşmenin tamamı ya da bir kısmı geçersiz sayılabiliyor ve devreye kanuni tarifeler giriyor.

Yazılı sözleşme zorunluluğu ve sözleşmede mutlaka yer alması gereken hususlar

Sonuca bağlı vekâlet ücreti mutlaka yazılı bir ücret sözleşmesi ile kararlaştırılmalı. Sözlü “kazanırsak şu kadar veririm” mutabakatları, ispat açısından son derece sorunlu ve çoğu zaman hukuken geçersiz kabul ediliyor.

Yazılı sözleşmede özellikle şu noktalar açık ve tereddütsüz olmalı:

  • Davanın veya işin konusu (örneğin “şu taşınmazın tapu iptal ve tescil davası”, “şu dosya numaralı alacak davası” gibi)
  • Vekâlet ücretinin türü ve hesabı
  • Oran mı uygulanacak, sabit bir rakam mı var, yoksa ikisinin karması mı
  • Oran uygulanacaksa, hangi tutar üzerinden hesaplanacağı (dava değeri, tahsil edilen miktar, taşınmazın satış bedeli vb.)
  • Ödeme zamanı ve şekli
  • Dava sonunda mı, tahsilat yapıldıkça mı, taksitli mi
  • Masrafların kim tarafından karşılanacağı
  • Harç, gider avansı, bilirkişi, keşif, tebligat gibi kalemlerin kime ait olduğu
  • Kısmi kazanma, feragat, sulh, istinaf/temyiz gibi özel durumlarda ücretin nasıl hesaplanacağı

Bu unsurlar ne kadar net olursa, ileride “ben böyle anlamamıştım” türü uyuşmazlıkların çıkma ihtimali o kadar azalır.

Asgari ücret tarifesinin altına inememe kuralı neyi ifade ediyor?

Her yıl yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi, avukatlık hizmeti için alınabilecek en düşük ücreti belirliyor. Sonuca bağlı vekâlet ücreti kararlaştırılırken de bu tarifenin altına inilmesi kural olarak mümkün değil.

Bu şu anlama geliyor:

  • Avukat “hiçbir şey istemiyorum, sadece kazanırsak küçük bir yüzde alırım” diyerek, fiilen asgari ücretin çok altına düşecek bir sistem kuramaz.
  • Sözleşmede yazan oran veya sabit ücret, davanın değeriyle birlikte düşünüldüğünde, asgari tarifeye göre hesaplanacak ücretten daha düşük kalıyorsa, bu hüküm geçersiz sayılabilir ve en az tarife tutarı esas alınır.

Amaç, hem avukat emeğinin korunması hem de haksız rekabetin önlenmesi. Çok düşük ücretler, mesleğin itibarını ve serbest rekabet dengesini bozduğu için hukuk düzeni buna izin vermiyor.

Ücretin oranla değil de sabit rakamla belirlendiği durumlar

Sonuca bağlı vekâlet ücreti denince akla hemen “yüzde üzerinden” anlaşmalar gelse de, her zaman oran kullanılması şart değil. Bazı durumlarda:

  • “Dava kazanılırsa X TL vekâlet ücreti ödenir, kaybedilirse sadece masraflar ödenir.”
  • “Tahsilat yapılırsa, her bir tahsilat için sabit Y TL vekâlet ücreti ödenir.”

gibi sabit rakamlı ama yine de sonuca bağlı modeller tercih edilebiliyor.

Burada dikkat edilmesi gerekenler:

  • Belirlenen sabit tutar, işin niteliği ve dava değeriyle kıyaslandığında fahiş derecede düşük veya aşırı yüksek olmamalı. Aksi halde mahkemeler ve disiplin mercileri müdahale edebiliyor.
  • Sabit ücret de olsa, toplamda asgari ücret tarifesinin altında kalmamalı.
  • “Hem sabit bir başlangıç ücreti, hem de başarıya bağlı ek ücret” içeren karma modellerde, her iki kalem de ayrı ayrı ve açıkça yazılmalı.

Özetle, sonuca bağlı vekâlet ücreti ister oranla ister sabit rakamla belirlensin, yazılı olması, asgari tarifeye uygunluğu ve hesaplama yönteminin tereddüde yer bırakmayacak kadar açık olması, hukuken vazgeçilmez şartlar arasında.

Tamamen “kazanırsak ödersin, kaybedersek hiç ödemezsin” anlaşmaları geçerli mi?

Tamamen “kazanırsak ödersin, kaybedersek hiç ödemezsin” mantığına dayanan sonuca bağlı vekâlet ücreti sözleşmeleri Türk hukukunda çok dar bir alanda kabul görüyor ve çoğu zaman riskli. Genel yaklaşım şu şekilde özetlenebilir:

  • Avukatlık ücreti tamamen sonuca bağlanamaz, mutlaka bir asgari ücret veya sabit bir kısım bulunmalıdır.
  • Avukatın emeğini tamamen belirsiz bir sonuca bağlayan, müvekkili de aşırı borç altına sokan hükümler, mahkemeler ve Yargıtay tarafından çoğu kez geçersiz sayılıyor.

Bu nedenle, “kaybedersek hiç ödeme yok” şeklindeki net ve keskin formüller, uygulamada ya hiç kabul edilmiyor ya da sözleşmenin o kısmı hükümsüz sayılıp yerine kanuni/avukatlık asgari tarifesi uygulanıyor.

Türk Borçlar Kanunu ve “tamamen sonuca endeksli” sözleşmelerin sınırı

Türk Borçlar Kanunu’na göre sözleşmelerde tarafların serbestliği var, ancak bu serbesti emredici hükümlere, ahlaka ve hakkaniyete aykırı olamaz. Avukatlık sözleşmeleri bakımından:

  • Avukatlık Kanunu ve asgari ücret tarifesi, TBK’daki genel sözleşme serbestisinin üstünde kabul ediliyor.
  • Ücretin tamamen sonuca endekslenmesi, avukatın emeğinin karşılıksız kalma ihtimalini aşırı artırdığı ve mesleğin “serbest meslek” niteliğini zedelediği için çoğu yorumda hukuka ve meslek kurallarına aykırı görülüyor.
  • Ayrıca, müvekkilin ekonomik sıkıntısından yararlanarak çok yüksek oranlı “kazanırsak şu kadar yüzde” şartları konulması, TBK anlamında aşırı yararlanma ve hakkaniyete aykırılık tartışmalarını gündeme getiriyor.

Sonuç olarak, TBK çerçevesinde tamamen sonuca endeksli, avukatın hiçbir asgari ücret almadığı sözleşmeler güvenli değil; uyuşmazlık çıktığında mahkeme bu hükümleri çoğu kez düzeltme veya iptal etme yoluna gidiyor.

Ücretin bir kısmının sabit, bir kısmının başarıya bağlı olması mümkün mü?

Evet, uygulamada en çok tercih edilen ve Yargıtay’ın da daha makul bulduğu model bu:

  • Bir sabit ücret (örneğin asgari tarifeye uygun bir tutar)
  • Buna ek olarak, davanın kazanılması veya belirli bir sonucun elde edilmesi halinde ödenecek başarıya bağlı ek ücret

Bu modelde hem avukat en azından temel emeğinin karşılığını alıyor, hem de müvekkil için “sonuca göre artan” bir ücret yapısı kurulmuş oluyor.

Dikkat edilmesi gereken noktalar:

  • Sabit kısım, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin altında olamaz.
  • Başarıya bağlı kısım, özellikle para alacağı davalarında, dava değerinin yüzde 25’ini aşmayacak şekilde belirlenmeli.
  • Oran ve hesaplama yöntemi sözleşmede çok açık yazılmalı; “makul bir pay” gibi muğlak ifadeler ileride ciddi uyuşmazlık yaratıyor.

Geçersiz sayılan sonuca bağlı ücret hükümlerine ilişkin örnekler

Yargıtay ve yerel mahkeme kararlarında, sonuca bağlı vekâlet ücreti içeren sözleşmelerin bazı hükümleri sıkça geçersiz sayılıyor. Örnek olarak:

  • Tamamen sonuca bağlı sözleşmeler: “Avukata hiçbir peşin ücret ödenmeyecek, dava kazanılırsa hükmedilen veya tahsil edilen miktarın yüzde 40’ı avukata ait olacaktır” şeklindeki hükümler, hem yüzde 25 sınırını aştığı hem de asgari ücretin altında kaldığı için çoğu kez geçersiz kabul ediliyor.

  • Aşırı yüksek oranlar: Dava değerinin yarısına yaklaşan veya yüzde 25’i açıkça aşan oranlar, özellikle ekonomik sıkıntı içindeki müvekkillerle yapılmışsa, “hakkaniyete aykırı” ve “aşırı yararlanma” niteliğinde görülüp ya tamamen iptal ediliyor ya da mahkemece makul seviyeye indiriliyor.

  • Karşı vekâlet ücretinin tamamının avukata bırakılması: Sözleşmede hem yüksek bir başarıya bağlı oran belirlenip hem de mahkemenin hükmedeceği karşı vekâlet ücretinin tamamının ayrıca avukata ait olduğunun yazılması, toplam yükü müvekkil aleyhine aşırı artırdığı için kısmen veya tamamen geçersiz sayılabiliyor.

Bu tür durumlarda genellikle sözleşmenin tamamı değil, sadece hukuka aykırı ücret hükümleri geçersiz kabul ediliyor; yerine Avukatlık Kanunu ve asgari ücret tarifesi uygulanıyor. Bu yüzden sonuca bağlı vekâlet ücreti konuşurken, “tamamen kazanırsak ödersin” gibi keskin formüllerden kaçınmak ve mutlaka dengeli, yazılı ve açık bir yapı kurmak büyük önem taşıyor.

Yargıtay kararlarında sonuca bağlı vekâlet ücreti nasıl yorumlanıyor?

Yargıtay, sonuca bağlı vekâlet ücreti (başarıya bağlı ücret) sözleşmelerine tamamen karşı değil; ancak bu tür anlaşmaları sıkı bir “makuliyet” ve “hakkaniyet” denetiminden geçiriyor. Temel yaklaşım şu:

  • Avukat emeği korunmalı,
  • Müvekkil de aşırı oranda bir ücrete mahkûm edilmemeli,
  • Kanundaki yüzde 25 sınırı ve asgari ücret tarifesi mutlaka gözetilmeli.

Bu nedenle Yargıtay, her somut olayda sözleşmenin şartlarına, davanın niteliğine, avukatın katkısına ve alınan sonuca bakarak değerlendirme yapıyor.

Yüzde 25’e yaklaşan oranlar ve makuliyet denetimi

Avukatlık Kanunu m.164’teki “yüzde 25’i aşamaz” sınırı, Yargıtay’ın da temel referans noktası. Oran yüzde 25’e yaklaşıyorsa, Yargıtay şu sorulara özellikle bakıyor:

  • Dava değeri çok yüksek mi, yoksa makul bir tutar mı?
  • Dava karmaşık, uzun süren, ciddi emek gerektiren bir iş mi?
  • Avukat, davanın sonucuna gerçekten belirleyici katkı sağlamış mı?
  • Müvekkil sözleşmeyi serbest iradesiyle, içeriğini anlayarak mı imzalamış?

Örneğin, dava değeri çok yüksek olup da yüzde 20–25 bandında bir oran kararlaştırılmışsa, Yargıtay çoğu zaman “oransal olarak makul görünse de, sonuçta avukata gidecek toplam meblağ fahiş” diyerek bu oranı aşağı çekebiliyor. Buna karşılık, düşük değerli ve zor bir dosyada yüzde 20 civarı bir oran, somut olaya göre makul kabul edilebiliyor.

Kısacası, yüzde 25’e yaklaşan oranlar otomatik olarak geçersiz sayılmıyor; fakat Yargıtay, “avukatın emeği ile aldığı ücret arasında makul bir denge var mı?” sorusuna çok önem veriyor.

Uygulamada aşırı yüksek oran içeren sözleşmelerin akıbeti

Uygulamada bazen dava değerinin yüzde 30, 40 hatta daha fazlasını öngören sonuca bağlı vekâlet ücreti sözleşmeleriyle karşılaşılabiliyor. Yargıtay bu tür sözleşmelere genellikle şu şekilde yaklaşıyor:

  • Kanundaki yüzde 25 sınırını aşan kısım geçersiz kabul ediliyor.
  • Sözleşme tamamen çöpe atılmıyor; çoğu kararda, geçerli kısım korunup, aşan bölüm “yazılmamış sayılıyor”.
  • Oran çok fahiş ise, bazen sözleşmenin tamamı tartışmaya açılıyor ve avukatın ücreti, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ve hakkaniyet ölçülerine göre yeniden belirleniyor.

Özellikle miras, tazminat, işçilik alacağı gibi davalarda, müvekkilin ekonomik olarak zayıf olduğu, hukuki bilgisinin sınırlı bulunduğu durumlarda Yargıtay, “güçlü taraf avukat, zayıf taraf müvekkil” dengesizliğini dikkate alıyor. Müvekkilin zor durumda iken imzaladığı, yüksek oranlı sözleşmelerde, “irade sakatlığı” ve “aşırı yararlanma” (gabin) iddiaları da ciddiyetle inceleniyor.

Sonuçta, aşırı yüksek oran içeren sözleşmelerin akıbeti çoğu kez şu oluyor:

  • Ya oran kanuni sınıra çekiliyor,
  • Ya da avukatın alacağı, mahkemece “hakkaniyete uygun makul bir tutar” olarak yeniden hesaplanıyor.

Haklı/haksız azil durumunda başarıya bağlı ücret nasıl etkileniyor?

Başarıya bağlı vekâlet ücreti sözleşmelerinde en çok karıştırılan konulardan biri de azil. Yargıtay, haklı ve haksız azil ayrımını burada çok belirleyici görüyor:

  • Müvekkil avukatı haksız olarak azlederse: Yargıtay’ın yerleşik içtihadına göre, avukat sanki dava başarıyla sonuçlanmış gibi sözleşmede kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamına hak kazanabiliyor. Çünkü müvekkilin haksız azli, avukatın sonuca ulaşmasını engelleyen bir davranış olarak görülüyor.

  • Müvekkil avukatı haklı nedenle azlederse: Örneğin avukat dosyayla ilgilenmiyor, talimatlara uymuyor, ağır kusurlu davranıyorsa; bu durumda Yargıtay, avukatın başarıya bağlı ücrete hak kazanamayacağı, en fazla yaptığı iş ve emekle sınırlı bir ücret talep edebileceği yönünde kararlar veriyor.

  • Avukatın istifası halinde: İstifa haklı bir nedene dayanıyorsa, Yargıtay genellikle avukata, o ana kadar yaptığı iş oranında bir ücret tanıyor; ancak tamamen sonuca bağlı ücretin tamamı çoğu zaman kabul edilmiyor. Haklı neden olmadan istifa eden avukat ise, çoğu kararda başarıya bağlı ücreti talep edemiyor.

Bu nedenle, sonuca bağlı vekâlet ücreti içeren sözleşmelerde azil ve istifa ihtimallerinin, “hangi durumda ne kadar ücret ödeneceği” açıkça yazılması, ileride çıkabilecek uyuşmazlıkları önemli ölçüde azaltıyor. Yargıtay da, bu tür açık ve dengeli düzenlemeleri, hem avukat hem müvekkil lehine daha korunaklı buluyor.

Sonuca bağlı vekâlet ücreti sözleşmesi yaparken nelere dikkat etmelisiniz?

Sonuca bağlı vekâlet ücreti, doğru kurulduğunda hem müvekkil hem avukat için esnek ve adil olabilir; yanlış kurulduğunda ise ciddi uyuşmazlıklara yol açabilir. Bu yüzden imzalamadan önce sözleşmenin her maddesini anlamanız ve tereddüt ettiğiniz noktaları mutlaka yazılı hale getirmeniz önemli.

Sözleşmeye yazılması gereken temel maddeler (oran, dava değeri, ödeme zamanı)

Sonuca bağlı vekâlet ücreti sözleşmesinde en az şu hususlar açık ve tereddütsüz olmalıdır:

  • Davanın veya işin konusu ve dava/iş değeri Hangi dosya için anlaşıldığı, dava türü, taraflar ve mümkünse dava değeri net yazılmalı. Dava değeri henüz kesin değilse, “mahkemece hükmedilecek miktar” gibi bir tanım kullanılabilir ama bu tanımın neyi kapsadığı ayrıca açıklanmalı.

  • Başarıya bağlı ücretin oranı veya tutarı Yüzde üzerinden anlaşılıyorsa, “müvekkilin elde edeceği net menfaatin yüzde …’i” gibi açık bir ifade kullanılmalı. Oranın hangi kalemler üzerinden hesaplanacağı (ana para, faiz, yargılama giderleri, karşı vekâlet ücreti dahil mi hariç mi) mutlaka yazılmalı.

  • Ödeme zamanı ve şekli Ücretin ne zaman doğacağı ve ne zaman ödeneceği net olmalı:

  • Karar kesinleşince mi,

  • İlk tahsilat yapılınca mı,

  • Uzlaşma / sulh halinde mi? Ayrıca banka havalesi, nakit, taksit gibi ödeme şekilleri de belirtilmeli.

  • Başarı kriterinin tanımı “Davanın kazanılması” ifadesi tek başına muğlak olabilir. Örneğin kısmen kabul, uzlaşma, icra takibinde kısmi tahsilat gibi durumlarda bu sonucun “başarı” sayılıp sayılmadığı sözleşmede açıklanmalı.

Bu temel maddeler ne kadar somut ve sade yazılırsa, ileride “biz böyle konuşmamıştık” tartışmalarının çıkma ihtimali o kadar azalır.

Masraflar, harçlar ve gider avansının kim tarafından karşılanacağı

Sonuca bağlı vekâlet ücreti, dava masraflarının da avukat tarafından üstlenildiği anlamına gelmez. Uygulamada en çok karışan noktalardan biri budur.

Genel olarak şu kalemler için kimin sorumlu olduğu sözleşmede açıkça yazılmalıdır:

  • Harçlar ve mahkeme giderleri (başvuru harcı, peşin harç, karar ve ilam harcı, bilirkişi ücreti, tanık gideri vb.)
  • İcra masrafları (icra harçları, posta giderleri, haciz masrafları)
  • Gider avansı (mahkemece istenen avanslar)
  • Ulaşım ve diğer masraflar (şehir dışı duruşma, keşif, fotokopi vb.)

Çoğu sözleşmede, bu masrafların müvekkil tarafından peşin veya avans olarak karşılanacağı, avukatın sadece takip ve yönetim görevini üstleneceği düzenlenir. Bazı durumlarda avukat, masrafları geçici olarak ödeyip daha sonra müvekkilden tahsil etmeyi kabul edebilir; bu durumda:

  • Hangi masrafların avukatça ödeneceği,
  • Ne zaman ve nasıl geri alınacağı,
  • Masraf listelerinin nasıl belgeleneceği

ayrıntılı şekilde yazılmalıdır.

Masraflar konusunda “nasıl olsa avukat halleder” varsayımıyla hareket etmek, davanın ilerleyememesine veya sonradan toplu ve beklenmedik masraf taleplerine yol açabilir.

Sonuç alınamazsa ya da dava kısmen kazanılırsa ücret nasıl hesaplanır?

Sonuca bağlı vekâlet ücretinde en kritik noktalardan biri de başarı sağlanamadığında veya kısmi başarı halinde ne olacağıdır. Bu kısım açık yazılmadığında, hem avukat hem müvekkil kendince haklı gerekçelerle farklı beklentilere girebilir.

Dikkat edilmesi gereken başlıca senaryolar:

  1. Dava tamamen reddedilirse
  • Avukatın, yalnızca daha önce kararlaştırılmış sabit bir ücret (örneğin asgari tarife kadar) alacağı,
  • Başarıya bağlı kısmın hiç doğmayacağı,
  • Masrafların kimde kalacağı sözleşmede netleştirilmelidir.
  1. Dava kısmen kabul edilirse Burada genellikle iki yöntem kullanılır:
  • Oranın, müvekkilin fiilen kazandığı miktar üzerinden uygulanması
  • Ya da tarafların önceden belirlediği bir “alt sınır”ın altında kalınırsa hiç başarı ücreti doğmaması Örneğin 1.000.000 TL talep edilen bir davada 300.000 TL kazanılırsa, başarıya bağlı ücretin bu 300.000 TL üzerinden mi, yoksa hiç mi hesaplanmayacağı baştan yazılmalıdır.
  1. Sulh / uzlaşma yapılırsa Dava sonuçlanmadan taraflar anlaşırsa, avukatın başarıya bağlı ücret hakkının:
  • Uzlaşma tutarı üzerinden mi,
  • Yoksa önceden belirlenmiş sabit bir tutar üzerinden mi hesaplanacağı mutlaka belirtilmelidir. Aksi halde “avukat uzlaşmaya zorladı” veya “müvekkil avukatı devre dışı bırakıp anlaştı” gibi iddialar gündeme gelebilir.
  1. Karşı vekâlet ücretinin durumu Mahkemenin karşı tarafa yüklediği vekâlet ücretinin, sözleşme ücreti dışında mı, yoksa onun yerine mi geçeceği de bu bölümle bağlantılıdır. Bu husus ayrıca ve açıkça düzenlenmelidir.

Özetle, sonuca bağlı vekâlet ücreti sözleşmesi yaparken, “kazanırsak şu kadar alırsın” demek tek başına yeterli değildir. Kazanamazsak, kısmen kazanırsak, uzlaşırsak, masraflar artarsa ne olacağını baştan ve yazılı olarak netleştirmek, ileride doğabilecek uyuşmazlıkların büyük kısmını önler.

Karşı vekâlet ücreti ile sonuca bağlı vekâlet ücreti arasındaki farklar

Karşı vekâlet ücreti, mahkemenin davayı kazanan taraf lehine ve kaybeden taraf aleyhine hükmettiği, yargılama gideri niteliğinde bir ücrettir. Sonuca bağlı vekâlet ücreti ise müvekkil ile avukat arasında yapılan özel sözleşmeye dayanan, genellikle dava sonunda elde edilecek miktar üzerinden belirlenen sözleşmesel ücrettir.

Yani:

  • Karşı vekâlet ücreti mahkeme kararıyla doğar, kaybeden taraftan alınır, yargılama gideridir.
  • Sonuca bağlı vekâlet ücreti müvekkilin kendi avukatına ödemeyi taahhüt ettiği, serbestçe kararlaştırılan bir ücrettir.

Bu iki ücret hukuken farklı kaynaklara dayanır ve birbirinin yerine geçmez.

Mahkemenin hükmettiği karşı vekâlet ücretinin kime ait olduğu

Türk hukukunda yerleşik kabul, mahkemenin hükmettiği karşı vekâlet ücretinin avukata ait olduğu yönündedir. Avukatlık Kanunu ve Yargıtay içtihatları, bu ücretin avukatın emeğinin karşılığı olduğunu, müvekkilin ise sadece bu ücreti tahsil etmeye “aracı” konumda olduğunu vurgular.

Pratikte şu sonuç ortaya çıkar:

  • Mahkeme, karşı vekâlet ücretini “davacı/davalı lehine” hükmeder.
  • Ancak bu kalem, avukatın hakkı sayılır ve avukat, müvekkilinden ayrıca talep etmeksizin doğrudan kendisine ait olduğunu ileri sürebilir.
  • Müvekkilin, “Zaten karşı taraftan vekâlet ücreti aldın, bana daha ücret düşmez” demesi hukuken genellikle geçerli bir itiraz değildir; çünkü bu iki ücret türü farklıdır.

Elbette taraflar, yazılı bir sözleşmeyle karşı vekâlet ücretinin paylaşımına veya müvekkile bırakılmasına ilişkin özel bir düzenleme yapabilir. Böyle bir hüküm yoksa, kural olarak karşı vekâlet ücreti avukata aittir.

Hem sözleşme ücreti hem karşı vekâlet ücreti alınabilir mi?

Genel kabul, evet, alınabilir şeklindedir. Avukat:

  1. Müvekkiliyle yaptığı ücret sözleşmesine göre (sabit ya da sonuca bağlı) sözleşme vekâlet ücretini,
  2. Mahkemenin hükmettiği karşı vekâlet ücretini ayrı ayrı talep edebilir.

Burada dikkat edilen nokta, toplamda ortaya çıkan ücretin hakkaniyete ve Avukatlık Kanunu m.164’teki sınırlara aykırı olmaması ve müvekkilin aşırı derecede zarara uğratılmamasıdır. Yargıtay, bazı kararlarında hem yüksek oranlı sonuca bağlı ücret hem de karşı vekâlet ücreti birlikte alındığında, somut olaya göre “aşırı” bulduğu durumlarda sözleşme hükümlerini kısmen geçersiz sayabilmektedir.

Bu nedenle:

  • Sözleşmede, karşı vekâlet ücretinin kime ait olacağı mutlaka açıkça yazılmalı,
  • Müvekkile, hem sözleşme ücreti hem de karşı vekâlet ücreti alınabileceği baştan ve anlaşılır şekilde açıklanmalıdır.

Şeffaf ve yazılı bir düzenleme yapıldığında, hem karşı vekâlet ücreti hem de sonuca bağlı vekâlet ücreti birlikte talep edilmesi, kural olarak hukuka aykırı değildir. Ancak oranlar makul olmalı ve müvekkilin menfaatini açıkça zedelememelidir.

Geçersiz veya hukuka aykırı bir sonuca bağlı ücret sözleşmesinin sonuçları

Geçersiz veya hukuka aykırı bir sonuca bağlı vekâlet ücreti sözleşmesi, genellikle müvekkilin “tamamen korumasız kaldığı” anlamına gelmez. Çoğu durumda, sözleşmenin geçersiz kısmı devre dışı kalır ve yerine kanundaki veya tarife hükümleri uygulanır. Ancak hem avukat hem müvekkil açısından mali ve disiplin sonuçları doğabilir.

Sözleşme geçersizse hangi tarife ve oranlar devreye girer?

Sonuca bağlı vekâlet ücreti sözleşmesi, örneğin:

  • Avukatlık Kanunu m.164’teki yüzde 25 sınırını aşmışsa,
  • Asgari ücret tarifesinin altına inmişse,
  • Ücret tamamen “kazanırsak var, kaybedersek hiç yok” şeklinde düzenlenmişse,

Yargıtay uygulamasında çoğunlukla sözleşmenin bu hükümleri geçersiz sayılır. Bu durumda genellikle şu yol izlenir:

  • Geçersiz hüküm yerine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi devreye girer.
  • Taraflar arasında yazılı bir sözleşme yokmuş gibi kabul edilip, avukatın ücreti tarife ve somut işin niteliğine göre belirlenir.
  • Bazı kararlarda, sözleşmenin sadece hukuka aykırı kısmı (örneğin yüzde 40 gibi aşırı oran) iptal edilip, makul bir oran veya tarife ücreti esas alınır.

Yani sözleşme geçersiz olduğunda, müvekkil “hiç ücret ödemez” noktasına genellikle gelmez; fakat aşırı veya yasaya aykırı kısım korunmaz.

Müvekkilin fazla ödediği vekâlet ücretini geri isteyebilme ihtimali

Eğer müvekkil, hukuka aykırı bir sonuca bağlı ücret sözleşmesi uyarınca yasal sınırların üzerinde ödeme yaptıysa, bu fazla kısım için:

  • Sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak iade talep edebilir.
  • Uyuşmazlık durumunda, mahkemeden ödenen ücretin makul ve yasal kısmının tespitini isteyebilir.

Örneğin, dava değerinin yüzde 40’ı oranında ücret ödenmiş, fakat Yargıtay benzer olaylarda yüzde 25 sınırını aşan kısmı geçersiz saymışsa, müvekkil teorik olarak yüzde 15’lik fazlalığın iadesini talep edebilir.

Burada önemli olan, müvekkilin:

  • Ödemeyi hangi sözleşmeye dayanarak yaptığı,
  • Sözleşmenin hangi kısmının hukuka aykırı olduğu,
  • Ödemenin ne kadarının makul kabul edilebileceğinin tespitidir.

Bu tür geri alma talepleri için çoğu zaman ayrı bir alacak davası açılması gerekir ve zamanaşımı süreleri de dikkate alınmalıdır.

Avukat açısından disiplin sorumluluğu doğuran haller

Sonuca bağlı vekâlet ücreti sözleşmesi sadece özel hukuk açısından değil, meslek etiği ve disiplin hukuku açısından da önemlidir. Şu durumlar, avukat hakkında disiplin soruşturmasına yol açabilir:

  • Asgari ücret tarifesinin altında vekâlet ücreti kararlaştırmak,
  • Avukatlık Kanunu m.164’teki yüzde 25 sınırını aşan oranlar talep etmek,
  • Müvekkili yeterince bilgilendirmeden, tamamen “kazanırsak ödersin, kaybedersek hiç ödemezsin” mantığıyla sözleşme yapmak,
  • Karşı vekâlet ücretini de ayrıca müvekkilden talep ederek çifte ücret almaya çalışmak,
  • Sözleşmeyi yazılı yapmamak veya müvekkile örneğini vermemek.

Bu hallerde baro, şikâyet üzerine veya resen disiplin soruşturması açabilir. Sonuç olarak:

  • Uyarma, kınama, para cezası,
  • Geçici olarak meslekten men,
  • Çok ağır durumlarda barodan çıkarma

gibi yaptırımlar söz konusu olabilir.

Özetle, hukuka aykırı sonuca bağlı vekâlet ücreti sözleşmesi hem geçersiz hükümlerin devre dışı kalmasına, hem de avukat açısından disiplin sorumluluğuna yol açabilir; müvekkil ise fazla ödediği tutarları geri isteme imkânına sahip olabilir.

Müvekkiller için pratik öneriler: Sonuca bağlı ücret konuşurken haklarınızı nasıl korursunuz?

Sonuca bağlı vekâlet ücreti, doğru kurulduğunda hem müvekkil hem avukat için avantajlı olabilir; yanlış kurulduğunda ise ciddi uyuşmazlıklara ve hatta disiplin süreçlerine yol açabilir. Aşağıdaki öneriler, özellikle Türkiye’de bir avukatla sonuca bağlı ücret konuşurken daha güvende olmanıza yardımcı olabilir.

Avukatla ilk görüşmede hangi soruları mutlaka sormalısınız?

İlk görüşmede çekinmeden ayrıntılı soru sormanız, ileride çıkabilecek pek çok sorunu baştan önler. Özellikle şu noktaları netleştirmeye çalışın:

  • “Vekâlet ücretini nasıl hesaplayacağız?” Oran mı (örneğin dava değerinin belli bir yüzdesi) yoksa sabit bir rakam mı öngörülüyor, bunu açıkça sorun. Oran veriliyorsa, Avukatlık Kanunu m.164’teki yüzde 25 üst sınırını hatırlayın ve bu sınırı aşıp aşmadığını mutlaka netleştirin.

  • “Bu ücretin ne kadarı sonuca bağlı, ne kadarı sabit?” Tamamen “kazanırsak ödersin” modeli mi, yoksa başlangıçta asgari bir sabit ücret + başarıya bağlı ek ücret mi var, bunu öğrenin. Tamamen sonuca endeksli sözleşmelerin tartışmalı olduğunu, Yargıtay’ın da çoğu zaman belli bir asgari ücret öngörülmesini aradığını bilin.

  • “Masraflar, harçlar, gider avansı kime ait?” Dava açma harcı, bilirkişi ücreti, tebligat, keşif, dosya masrafları gibi kalemleri kimin ödeyeceğini sorun. Çoğu durumda bu giderler müvekkil tarafından karşılanır; avukatlık ücreti ile karıştırılmamalıdır. Bu ayrımın sözleşmede de açıkça yazılmasını isteyin.

  • “Dava kısmen kazanılırsa veya hiç kazanılmazsa ne olacak?” Sonuca bağlı vekâlet ücreti, kısmi kabul ya da tamamen ret halinde nasıl hesaplanacak, avukat hiç ücret almayacak mı, yoksa asgari bir bedel mi ödenecek, bunu baştan konuşun.

  • “Karşı vekâlet ücreti kime ait?” Mahkemenin karşı tarafa yüklediği vekâlet ücretinin kanunen avukata ait olduğunu, müvekkilin borçları için haczedilemeyeceğini bilin; bu konuda avukatınızın açıklamasını isteyin.

Bu soruları sorarken not almanız, daha sonra imzalayacağınız sözleşme ile karşılaştırma yapmanızı kolaylaştırır.

Sözlü mutabakat yerine yazılı sözleşme almanın önemi

Türk hukukunda avukatlık ücretinin sonradan tartışma konusu olmaması için yazılı ücret sözleşmesi büyük önem taşır. Avukatlık Kanunu m.164’e göre, yazılı sözleşme yoksa veya belirsizse, ücret çoğu zaman dava değeri üzerinden yüzde 10–20 aralığında ve asgari ücret tarifesinin altında olmamak üzere sonradan belirlenir.

Bu da şu riskleri doğurur:

  • Siz “sözlü olarak daha düşük bir oran konuştuğunuzu” iddia ederken, avukat daha yüksek bir oran talep edebilir.
  • Yargı mercileri, yazılı sözleşme olmadığı için, Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre hesaplama yapar; bu da beklediğinizden farklı bir tutar çıkmasına yol açabilir.

Bu nedenle:

  • Mutlaka yazılı bir avukatlık ücret sözleşmesi isteyin.
  • Sözleşmede özellikle şu hususların açıkça yazılı olmasına dikkat edin:
  • Ücretin tutarı veya oranı
  • Ücretin hangi aşamada ve nasıl ödeneceği
  • Masrafların kim tarafından karşılanacağı
  • Dava kısmen kazanılırsa veya istinaf/temyiz aşamasına geçilirse ücretin nasıl değişeceği

Sözlü mutabakatlar, ispatı zor olduğu için sizi korumaz. Yazılı sözleşme ise hem sizin hem avukatın lehinedir; ileride çıkabilecek uyuşmazlıklarda en önemli delildir.

Şüphe duyduğunuz bir ücret sözleşmesi için nereye başvurabilirsiniz?

Sonuca bağlı vekâlet ücreti sözleşmesi size aşırı yüksek, tek taraflı veya anlaşılmayacak kadar karmaşık geliyorsa, imzalamadan önce durup düşünmek en doğal hakkınız.

Şu adımları izleyebilirsiniz:

  1. İkinci bir avukat görüşü alın Aynı ildeki başka bir avukata gidip, elinizdeki sözleşmeyi göstererek “Bu şartlar hukuka uygun mu, makul mü?” diye sorabilirsiniz. Avukatlar, meslek kuralları gereği, meslektaşlarının itibarını zedelemeden objektif değerlendirme yapmakla yükümlüdür.

  2. Bulunduğunuz ilin barosuna başvurun Her ildeki baro, avukatlık mesleğinin denetiminden sorumludur.

  • Ücret sözleşmesinin Avukatlık Kanunu’na, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne veya meslek kurallarına aykırı olduğunu düşünüyorsanız, baronun ilgili birimine yazılı başvuru yapabilirsiniz.
  • Baro, size bilgilendirme yapabilir, gerekirse avukat hakkında disiplin soruşturması açabilir.
  1. Ücret itirazı ve dava yolları Sözleşmeyi imzaladıktan sonra fazla ücret ödediğinizi düşünürseniz:
  • Avukatlık Kanunu m.164/4 uyarınca, belirli süreler içinde ücret itirazı veya iade davası açma imkânınız olabilir.
  • Bu süreçte mutlaka başka bir avukattan hukuki yardım almanız, süreleri kaçırmamanız açısından önemlidir.
  1. Tüketici sıfatınız varsa tüketici mercileri Bazı durumlarda müvekkil, tüketici sayılabildiği için, ücret uyuşmazlıkları tüketici hakem heyeti veya tüketici mahkemesi önüne de gidebilmektedir. Bu ihtimalin sizin durumunuzda geçerli olup olmadığını, yine bir avukata veya baroya sorarak netleştirebilirsiniz.

Özetle: Sonuca bağlı vekâlet ücreti konuşurken acele etmeyin, anlamadığınız hiçbir maddeyi imzalamayın, tereddüt ettiğinizde baronuzdan veya başka bir avukattan görüş almaktan çekinmeyin. Yazılı, açık ve makul bir sözleşme, hem hakkınızı korur hem de avukatınızla ilişkinizi daha sağlıklı kılar.

Avukat Desteği Alın

Ankara avukatından danışmanlık ve temsil talepleriniz için bizimle iletişime geçin.