Hayasızca Hareketler Para Cezası ne kadar? Kamuya açık alanda alenen cinsel ilişki veya teşhircilik hangi durumlarda suç sayılır? TCK 225 uyarınca bu eylemler için 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası öngörülür ve çoğu olayda ceza adli para cezasına çevrilebilir. Tutar, gün sayısı ve günlük miktara göre hesaplanır; günlük birim hâkimce belirlenir. Arabada yakalanma, parkta eylem gibi örneklerde aleniyet şartı belirleyicidir.
Bu yazıda:
- TCK 225 kapsamı ve suçun unsurları
- Hapsin adli para cezasına çevrilmesi ve örnek hesap
- 2025 güncel uygulama, HAGB/erteleme, sicil etkisi
- Arabada, parkta, apartmanda senaryolar ve pratik ipuçları
Detayları adım adım netleştiriyoruz: Hayasızca Hareketler Para Cezası.
Hayasızca Hareketler Nedir?
Tanım ve Kapsamı
Hayasızca hareketler, toplumun ahlaki değerlerine aykırı düşen ve genel olarak çevrede rahatsızlık yaratan cinsel içerikli davranışlardır. Türk toplumunda kamusal alanlarda yapılan cinsel içerikli fiiller, genellikle hayasızca hareketler olarak tanımlanır. Burada önemli olan nokta, yapılan hareketin toplumun genel ahlak anlayışını zedelemesi ve aleni şekilde gerçekleşmesidir. Hayasızca hareketler tek bir davranış türünden ibaret değildir; teşhircilik, açık alanda cinsel ilişkiye girme veya cinsel organların gösterilmesi gibi pek çok eylem bu kapsamda değerlendirilir.
Türk Ceza Kanunu’nda Yeri (TCK 225)
Türk Ceza Kanunu’nda hayasızca hareketler suçu, 225. maddede düzenlenmiştir. TCK 225. maddeye göre; "Alenen hayasızca hareketlerde bulunan kimse, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." Bu maddeye göre, hareketin herkese açık bir yerde yapılması ve toplumun görebileceği şekilde gerçekleşmesi gerekmektedir. Kanunda, bulunan tanım ve ceza aralığı net olarak belirlenmiş olup, eylemin niteliğine ve gerçekleşme şekline göre hakim değerlendirme yapar.
Suçun Unsurları
Hayasızca hareketler suçunun oluşabilmesi için bazı unsurların bir araya gelmesi gerekir. Suçun oluşması için aleniyet (herkesin görebileceği bir yerde), cinsel nitelikli bir fiil olması ve hareketin toplumun ahlaki değerlerini ihlal edecek şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bunlar, yargılamalarda en çok tartışılan konular arasındadır.
Alenen Cinsel İlişkide Bulunma
Alenen cinsel ilişkide bulunma, genellikle toplumun görebileceği park, bahçe, sokak gibi kamusal alanlarda iki kişinin cinsel ilişkiye girmesidir. Böyle bir durumda eylem, TCK 225 kapsamında değerlendirilir. Önemli olan herkesin görebileceği veya duyabileceği şekilde gerçekleşmesidir. Eğer bu eylem dışardan birinin erişimine veya görmesine açık bir şekilde yapılırsa, kesinlikle suç oluşturur. Kapalı ve özel alanlarda yapılan cinsel ilişki ise bu kapsama girmez; toplumun rahatsız olabileceği bir durumda olması aranır.
Teşhircilik
Teşhircilik, en yaygın hayasızca hareketler suçlarındandır. Burada kişi, genellikle cinsel organını veya cinsel davranışını alenen gösterir. Toplumda sıkça görülen örnekleri, kamuya açık alanlarda çıplak gezmek ya da cinsel organını sergilemek olarak karşımıza çıkar. Teşhircilik, hem kişilerin huzurunu bozmakta hem de toplumsal rahatsızlık oluşturmaktadır. Yargıtay kararlarında da açıkça belirtildiği gibi, teşhircilik toplumun ahlaki yapısına zarar veren bir fiildir.
Eylemin Aleniyeti ve Toplumda Algılanışı
Eylemin aleniyeti, hayasızca hareketler suçunun en belirleyici unsurudur. Burada önemli olan, hareketin kamuya açık bir yerde ve başkalarının görebileceği veya duyabileceği şekilde gerçekleşmesidir. Örneğin, bir apartman bahçesinde veya sokak ortasında yapılan herhangi bir cinsel içerikli davranış aleniyet taşır. Toplumun algısı da burada çok önemlidir. Bazen aynı hareket bir köy ortamında farklı, büyükşehirde farklı karşılanabilir. Hakimler burada toplumun genel ahlak ve edep anlayışını dikkate alırlar.
Hayasızca Hareketler ile Cinsel Taciz Arasındaki Fark
Hayasızca hareketler ile cinsel taciz arasındaki temel fark, mağdurun olup olmaması ve hareketin kime karşı yapıldığıdır. Hayasızca hareketler, genellikle herkese açık yapılan ve özel bir kişiyi hedef almayan eylemlerdir. Yani failin amacı bir kişiyi rahatsız etmek değil, genel olarak toplumun huzurunu bozmaktır. Cinsel taciz ise, belirli bir kişiye yönelik cinsel içerikli rahatsız etme amacı taşır ve mağdurun doğrudan şikayeti esas alınır. Dolayısıyla cinsel tacizde mağdurun doğrudan varlığı aranırken, hayasızca hareketlerde mağdurun kim olduğu önemli değildir; önemli olan kamusal alanın varlığıdır.
Hayasızca Hareketler Suçunun Hukuki Boyutu
Mağdur ve Fail Kimdir?
Hayasızca hareketler suçunda mağdur genellikle eylemin aleni şekilde gerçekleştiği ortamda bulunan, bu davranıştan rahatsız olan ya da etkilenebilecek durumda bulunan kişilerdir. Toplumun her bireyi mağdur olabilir çünkü bu suç, özel olarak bir kişiye değil, toplumsal düzene ve ahlak anlayışına karşı işlenir. Örneğin, bir parkta, caddede ya da halka açık başka bir yerde herkes mağdur olarak kabul edilir.
Fail ise hayasızca hareketleri bilerek ve isteyerek yapan, bu davranışları topluma açık şekilde sergileyen kişidir. Fail, cinsel içerikli eylemleri ya da teşhircilik gibi davranışları aleni ortamda gerçekleştiren kişi anlamına gelir. Failin kim olduğunun tespiti için, eylemin doğrudan izlenmiş veya kayda alınmış olması önemli bir etkendir.
Toplumun Ahlak ve Edep Anlayışı
Hayasızca hareketler suçunun oluşmasında toplumun ahlak ve edep anlayışı çok önemlidir. Çünkü bu suç, toplumda genel kabul gören ahlak kurallarına aykırı hareketlerde bulunmak olarak tanımlanır. Türkiye’de bu kavramlar, değer yargılarına ve kültürel birikime göre şekillenir. Her toplumda ahlak ve edep anlayışı farklı olabilir, ancak Türk Ceza Kanunu bu sınırları genel toplumsal değerler üzerinden çizer.
Açıkça görülmektedir ki, bir davranışın hayasızca hareket olarak değerlendirilmesi için toplumun büyük bir kısmının bu hareketten rahatsız olması gerekmektedir. Mesela, birinin kalabalık bir ortamda teşhircilik yapması veya açıkça cinsel eylemlerde bulunması, toplum genelinde hoş karşılanmayacak ve aykırı olarak görülecek eylemlerdir.
Suçun Manevi Unsuru
Hayasızca hareketler suçunun manevi unsuru kasttır. Yani failin bu fiilleri bilerek ve isteyerek işlemesi gerekir. Fail bu hareketleri alenen yaptığının ve toplumun ahlakına aykırı şekilde hareket ettiğinin farkında olmalıdır. Taksirle, yani istemeden veya yanlışlıkla yapılan eylemler bu suç kapsamında değerlendirilmez.
Özetle, bir kişinin bir toplum alanında bilerek ve isteyerek cinsel içerikli veya teşhir edici bir davranışta bulunması gerekir ki bu suç oluşsun. Ayrıca, failin amacının toplumu rahatsız etmek, utanma ve sıkılma duygularını zedelemek olması aranmaz; bilerek aleni şekilde yapılan her eylem yeterlidir. Bu nedenle mahkemeler, failin davranışlarının bilinçli ve kasıtlı olup olmadığına dikkat ederler.
Hayasızca Hareketler Suçunda Cezai Yaptırımlar
Hapis Cezası
Hayasızca hareketler suçu işlendiğinde, TCK 225’e göre en yaygın yaptırım hapis cezasıdır. Bu suçun temel ceza aralığı genellikle 6 aydan 1 yıla kadar değişmektedir. Hakim, olayın özelliklerine, eylemin ağırlığına, failin daha önce bir suçu olup olmamasına ve suçu işlerken gösterdiği tutuma göre ceza miktarını belirler. Eğer eylem çok ağır bulunursa, alt sınırdan uzaklaşılıp daha yüksek bir ceza verilebilir. Özellikle cinsel ilişki aleni şekilde gerçekleşirse, genellikle hapis cezası ön plandadır. Ancak ilk defa işlenen ve daha hafif nitelikteki eylemlerde ceza, farklı yollarla uygulanabilir.
Adli Para Cezası
Adli para cezası, hafif nitelikli hayasızca hareketler suçu işlenirse hakim tarafından düşünülebilir. Burada amaç, kişiye hem maddi bir yaptırım getirmek, hem de caydırıcı olmaktır. Adli para cezası, hapis cezasının alternatifi olarak da karşımıza çıkabilir veya bazı durumlarda hapis cezası ile birlikte uygulanabilir. Genellikle eylemin kapsamı ve failin maddi durumu göz önünde bulundurulur.
Para Cezasının Miktarı (1.000 TL – 50.000 TL)
Para cezasının miktarı, kanunda doğrudan belirtilmemektedir. Ancak uygulamalarda 1.000 TL ile 50.000 TL arasında değişen adli para cezaları görmek mümkündür. Hakimler, failin suçtaki payını, tekrar suç işleyip işlemediğini ve suçu işlediği koşulları dikkate alarak bir miktar belirler. Fiyatlar yıldan yıla güncellenebilir, zam ve değişiklikler olabilir. Bazen cezalar taksitler halinde ödenebilir.
Para Cezasının Hesaplanma Yöntemi
Para cezasının hesaplanmasında; gün bazlı bir sistem kullanılır. Hakim, suçun ağırlığına göre örneğin 100 gün, 200 gün gibi bir temel rakam belirler. Sonrasında ise kişinin ekonomik durumu göz önüne alınarak bu gün başına ödenecek miktar tespit edilir. Mesela günlüğü 20 TL olarak belirlenirse, toplam ceza 100 gün x 20 TL = 2.000 TL olur. Ödeme şekli ve kolaylıkları, mahkeme kararı ile açıklanır. Mali durumu kötü olanlara, gün başına daha düşük rakamlar belirlenebilir.
Cezanın Ertelenmesi
Cezanın ertelenmesi, första suç işleyen veya pişmanlık gösteren kişiler için önemli bir imkandır. Mahkeme, failin geçmişte suç işlememiş olması ve tekrar suç işlemeyeceği izlenimi uyandırması durumunda, cezayı belirli bir süreyle erteleyebilir. Erteleme süresi genellikle 1 ile 3 yıl arasında değişir. Bu süre içinde kişi kasıtlı yeni bir suç işlemezse, ceza uygulanmaz. Yani erteleme, fail için ikinci bir şans demektir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), adli sistemimizde çok kullanılan bir seçenektir. Suçun karşılığı olan cezanın 2 yıl veya daha az olması ve mağdurun zararının giderilmesi durumunda, mahkeme hükmü açıklamayabilir. Bu durumda kişi 5 yıl boyunca denetim altına alınır. Bu süreçte yeni bir kasıtlı suç işlemezse eski suçtan dolayı hiçbir zaman cezaevine girmez ve sabıkası da olmaz. Ancak yeni bir suç işlerse, ertelenmiş ceza hemen uygulanabilir. HAGB, özellikle ilk defa işlenen suçlar için bir şanstır.
Cezanın Adli Kontrole veya Para Cezasına Çevrilmesi
Mahkemeler bazı durumlarda hapis cezasını para cezasına çevirebilir. Özellikle kısa süreli hapis cezaları, failin sosyal durumu, suçun hafifliği ve mağdurun zararının giderilmesi göz önüne alınarak adli para cezası veya adli kontrol tedbirlerine çevrilebilir. Adli kontrol, kişinin belli bir süre boyunca yükümlülüklere uymasını içerir. Bunlar; belirli yerlere gitmeme, karakola imza atma gibi yükümlülükler olabilir. Bu uygulamalar, cezanın hem caydırıcı hem de toplumla uyumlu bir şekilde verilmesini sağlar. Özellikle adli para cezası ve adli kontrol, kişinin hapiste ceza çekmeden topluma kazandırılması amacını taşır.
Soruşturma ve Yargılama Süreci
Soruşturma Aşaması
Soruşturma aşaması, hayasızca hareketler suçu işlendiğine dair bir iddianın araştırıldığı ilk aşamadır. Bu süreçte savcılık tarafından olayın gerçekliği, tarafların kimliği ve suç teşkil eden eylemin belirlenmesi için adımlar atılır. Polis veya jandarma, olayın geçtiği yere göre delil toplar. Savcılık ise soruşturmayı yönlendirir ve gerekirse şüpheli veya mağduru ifadeye çağırır. Soruşturmanın sonunda suçun işlendiğine dair yeterli şüphe varsa dava açılır.
Şikayet ve İhbar Süreci
Hayasızca hareketler suçu, genellikle ihbar ya da şikayet üzerine ortaya çıkar. Şikayet sürecinde, mağdur ya da olaya tanık olan herhangi biri, karakola veya savcılığa başvurarak olayı bildirebilir. İhbar ise kimi zaman kamu görevlileri veya başka kişiler tarafından yapılır. Şikayet zorunlu değildir, yani suçun gerçekleştiği öğrenildiğinde yetkililer kendiliğinden de olaya el koyabilir. Ancak şikayet, süreci hızlandırır ve delillerin toplanması açısından kolaylık sağlar.
Gözaltı ve Tutuklama Kararları
Gözaltı ve tutuklama, her olayda otomatik olarak uygulanmaz. Hayasızca hareketler suçu genellikle adli kontrol veya serbest bırakma ile sonuçlanır. Ancak eğer şüpheli delilleri karartma, kaçma şüphesi taşıyorsa veya olayın vahameti fazlaysa savcı, gözaltı kararı verebilir. Hakim ise, şartları oluşmuşsa tutuklama kararı alabilir. Tutuklama için suçun ağırlığına, mağdurun durumuna ve kamu güvenliğine bakılır.
Delil Toplama ve Yargılama Usulü
Delil toplama sürecinde, hayasızca hareketler suçu ile ilgili tüm ipuçları incelenir. Kamera görüntüleri, tanık ifadeleri, mağdurun anlatımları, olay yeri incelemeleri ve gerekirse uzman raporları dosyaya eklenir. Savcılık tarafından toplanan deliller, mahkemeye sunulur. Duruşma sırasında hâkim, sanık ve mağdurun ifadelerine ek olarak yeni deliller isteyebilir. Yargılama genel olarak açık yapılır; ancak mağdurun korunması için gizli duruşma yapılması da mümkündür.
Görevli Mahkeme
Hayasızca hareketler suçu ile ilgili davalara genellikle Asliye Ceza Mahkemesi bakar. Suçun niteliği ve işleniş şekline göre daha ağır suçla birleşirse, Ağır Ceza Mahkemesi’ne de intikal edebilir. Ancak tek başına TCK 225 kapsamında yargılama yapılacaksa, görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Dava süreci burada başlar ve sonuçlandırılır.
Kısacası, soruşturma ve yargılama süreci mağdurun hukuki güvenliği ve toplum düzeni için büyük önem taşır. Her adımda, hem şüphelinin hem de mağdurun hakları korunur.
Dava Zamanaşımı
Hayasızca hareketler suçunda dava zamanaşımı, yani savcılığın kamu davası açabilmesi için tanınan süre, suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıldır. TCK'nın genel hükümlerine göre bu süre geçtikten sonra artık suçla ilgili yeni bir soruşturma başlatılamaz ve mevcut bir dava devam edemez. Dava zamanaşımının dolması, failin bu suçtan yargılanmasını imkânsız hale getirir. Yani, olaydan 8 yıl geçerse artık mahkemeler bu konuda ceza veremez.
Dava zamanaşımı süresi, kesilme ve durma nedenleriyle uzayabilir. Özellikle sanığın yurtdışında olması gibi özel durumlarda bu süre daha da farklı şekilde değerlendirilebilir.
Ceza Zamanaşımı
Ceza zamanaşımı ise, mahkeme kararının kesinleşmesi sonrası devreye girer. Hayasızca hareketler suçunda verilen cezanın kesinleşmesinden sonra, devletin bu cezayı infaz edebilmesi için 10 yıllık bir süresi vardır. Eğer bu 10 yıl içinde ceza infaz edilmezse, artık cezanın uygulanması mümkün olmaz. Ceza zamanaşımı, genellikle sanığın cezasını çekmeden uzun yıllar boyunca yakalanamaması gibi durumlarda gündeme gelir.
Kısaca özetlemek gerekirse:
- Suçun işlendiği andan itibaren 8 yıl boyunca dava açılabilir.
- Mahkûmiyet kesinleşirse, cezanın infazı için 10 yıl süresi bulunur.
Uzlaşma İmkânı ve Kapsamı
Hayasızca hareketler suçu için uzlaşma yolu kapalıdır. Türk hukukunda bazı suçlarda mağdur ve şüpheli arasında uzlaşarak ceza davası düşebiliyor; ancak hayasızca hareketler (TCK 225) suçu bu kapsamda değildir. Yani, taraflar istese de uzlaşma yapamazlar ve dosya savcılık-karar ya da mahkeme sonucuyla neticelenmek zorundadır.
Aynı zamanda bu suç, şikayete bağlı suçlardan değildir; savcılık re'sen (kendiliğinden) soruşturma açar. Sonuç olarak, tarafların kendi aralarında anlaşmaları ya da mağdurun şikayetinden vazgeçmesi, yargılamayı durdurmaz ve süreci etkilemez.
Özetle: Hayasızca hareketler suçu uzlaşmaya tabi değildir. Tarafların uzlaşmış olması yargılamayı ortadan kaldırmaz; devlet, kamusal yararı korumak adına yargılamayı sürdürür.
Hayasızca Hareketler Suçunun Örnekleri ve Yargıtay Kararları
Arabada Cinsel İlişki ve Toplum Açıklarında Gerçekleşen Eylemler
Arabada cinsel ilişki veya cinsel içerikli hareketlerde bulunmak, özellikle aracın bulunduğu alanın toplum tarafından görülmeye açık bir yer olması halinde, hayasızca hareketler suçu kapsamında değerlendirilir. Örneğin, bir parkta, yol kenarında veya kalabalık bir semtte duran arabada gerçekleştirilen cinsel eylemler, çevredeki insanların görebileceği şekilde gerçekleşirse hem kolluk kuvvetlerinin müdahalesine hem de adli sürece konu olur. Yargıtay kararlarında, aracın içinin dışarıdan görünür olup olmaması, camların açık veya kapalı olması ve insanların olaya tanık olup olmadığı önemlidir. Eğer çevredeki kişiler olaya şahit olmuşsa, bu durum aleni sayılır ve mahkemeler suçu oluşturduğu yönünde karar verebilir.
Sokakta Teşhircilik ve Eylemin Yasal Boyutu
Sokakta teşhircilik yani kişinin cinsel organını veya vücudunun mahrem yerlerini başkalarına gösterecek şekilde açması da hayasızca hareketler kapsamındadır. Özellikle caddede, parklarda ya da halka açık alanlarda yapılan bu tarz teşhir edici eylemler, toplumun ahlak ve edep anlayışına aykırıdır. Bu durum Türk Ceza Kanunu’nun 225. maddesinde “hayasızca hareketler” olarak düzenlenmiştir ve kesinlikle suçtur. Ancak, bu tür eylemlerde de önemli olan olayın başkalarının görebileceği bir şekilde gerçekleşmesidir. Kapalı ve kimsenin göremeyeceği bir yerde yapılan teşhir edici bir hareket genellikle bu suç kapsamında değerlendirilmez. Böyle bir durumda hukukun koruduğu menfaat, kamusal düzen ve toplumsal ahlak olduğu için, yapılan fiilin toplum önünde olup olmaması çok önemlidir.
Yargıtay’ın Örnek Kararları
Yargıtay, hayasızca hareketler suçu ile ilgili birçok karar vermiştir. Kararlarda dikkate alınan en önemli unsurlar eylemin aleniyeti yani herkesin görebileceği bir ortamda işlenip işlenmediği ve mağdurların olaydan nasıl etkilendiğidir. Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin bir kararında, park halindeki araç içerisinde cinsel ilişki yaşayan çiftin araç camlarının açık olması ve çevredekilerin olaya tanıklık etmesi nedeniyle suçu işlediğine hükmedilmiştir. Aynı şekilde, bir kişinin sokakta cinsel organını teşhir etmesi ve etrafta insanların bulunması da doğrudan suçun oluştuğu şeklinde değerlendirilmiştir. Ancak Yargıtay, bazı durumlarda eylemin kimse tarafından görülmediği ya da özel alanda gerçekleştiği gerekçesiyle “hayasızca hareketler” suçunun oluşmadığına karar vermiştir.
Uygulamada Aleniyetin Sınırları
Uygulamada aleniyetin sınırları, olayın geçtiği yerin kamuya açık olup olmadığı ile belirlenir. Örneğin, apartmanın merdiven boşluğu veya park yerinde yapılan cinsel nitelikli bir hareket, bu alanların başkaları tarafından görülme olasılığı varsa aleni kabul edilir. Yargıtay kararlarında, bir eylemin mutlaka birden fazla kişi tarafından görülmesine gerek olmadığı, bir kişinin görmesinin bile aleniyet için yeterli olduğu belirtilmiştir. Bu yüzden, “Kimse görmedi” savunması her zaman geçerli olmayabilir. Ayrıca, çevrede çocukların veya hassas grupların bulunması, cezanın daha ağır olmasına sebep olabilir.
Mahkemelerde Farklılık Gösteren Kararlar
Hayasızca hareketler suçunda mahkemeler arasında bazen farklı yaklaşımlar ortaya çıkabiliyor. Özellikle olayın gerçekleştiği ortamın kapalı olup olmaması, camların filmli olup olmaması, eylemin ne kadar sürmüş olduğu ve çevrede tanık olup olmaması gibi unsurlar dava sonucunu etkiliyor. Bir mahkeme, araçta camlar kapalı olduğu ve kimse olayı görmediği halde suçun oluşmadığına karar verirken, başka bir mahkeme, her an birinin görebileceği ihtimaline dayanarak suça hükmedebiliyor. Türkiye’de bu konuda verilen kararlar incelendiğinde, yargı organlarının toplumun genel ahlak kurallarını ve olayın toplum üzerindeki etkisini dikkatle göz önünde bulundurduğu görülüyor.
Hayasızca hareketler suçlarıyla ilgili yargı kararları ve uygulama örnekleri, her olayın kendine özgü koşullarını dikkate alarak değişebiliyor. Bu nedenle her dosya özel olarak değerlendirilmekte ve Yargıtay içtihatları uygulamalara yön göstermektedir.
Müstehcenlik (TCK 226) ile Farkı
Müstehcenlik ve hayasızca hareketler, Türk Ceza Kanunu’nda farklı maddelerde düzenlenmiş iki ayrı suçtur ve aralarındaki farkı anlamak kafa karışıklığını önler. Müstehcenlik suçu (TCK 226), genelde toplumun genel ahlakını ciddi derecede rahatsız edecek nitelikte yazılı, sözlü ya da görsel içeriklerin topluma yayılması, okunması, izletilmesi, satılması gibi durumları kapsar. Yani müstehcenlikte bir içerik, yayma, çoğaltma veya ticarileştirme söz konusudur.
Hayasızca hareketler ise, alenen cinsel ilişkiye girme veya teşhircilik olarak karşımıza çıkar. Yani bir kişi toplum içinde cinsel içerikli bir davranış sergiliyorsa ve bu eylem başkaları tarafından görülebiliyorsa, bu TCK 225’e göre hayasızca hareketler suçunu oluşturur. Müstehcenlikte ise asıl suç, içeriğin dağıtılması, paylaşılması ve kamuya erişimidir.
Kısacası; hayasızca hareketler bir davranış, müstehcenlik ise bir içeriğin yayılması ile ilgilidir. Müstehcenlikte fiziki olarak bir eylem yerine, yazılı/görsel malzemenin yayılması öne çıkar.
Cinsel Taciz ile Arasındaki Farklar
Cinsel taciz ve hayasızca hareketler birbirine karıştırılsa da, yasal olarak farklı suçlardır. Cinsel taciz; bir kişinin, başka bir kişiye yönelik rızası olmadan cinsel amaçlı söz, davranış ya da hareketlerle rahatsız etmesidir. Burada hedefte belirli bir mağdur bulunur ve cinsel amaç ön plandadır.
Hayasızca hareketler ise, toplumun genel ahlakını bozacak şekilde halk arasında alenen yapılan cinsel içerikli eylemlerdir ve belirli bir mağdura yönelik yapılmaz. Aleniyet yani toplum önünde yapılması şarttır. Cinsel tacizde ise olay çoğu zaman bir mağdura yönelik gizli veya açık gerçekleşir.
Örneğin, bir kişinin cinsel organını bir başkasına göstermek kişiye özel yapılırsa cinsel taciz sayılır; ama toplumun göreceği şekilde yapılırsa hayasızca hareketler kapsamına girer.
Yani; cinsel taciz mağdura yönelir, hayasızca hareketler ise toplumu hedef alır ve herkese karşı işlenmiş olur.
Toplumda Yanlış Bilinenler ve Sık Yapılan Hatalar
Hayasızca hareketlerle ilgili toplumda birçok yanlış bilgi ve hata bulunmaktadır. En çok karıştırılan nokta, öpüşmek veya sarılmak gibi eylemlerin hayasızca hareketler kapsamına girip girmediğidir. Ancak Türk hukukunda, sokakta öpüşmek veya sarılmak TCK 225 kapsamına girmez. Bunlar ne alenen cinsel ilişki ne de teşhircilik olarak kabul edilir. O yüzden halka açık yerde öpüşmek, genelde suç olarak değerlendirilmez.
Bir başka hata da, hayasızca hareketler ile cinsel taciz suçunun her zaman aynı olduğu sanılmasıdır. Oysa, yukarıda açıklandığı gibi aralarında önemli farklar vardır. Ayrıca, şikayet gerekliliği karıştırılır; hayasızca hareketler suçu için şikayet aranmaz, savcılık doğrudan soruşturma başlatabilir.
Son olarak, toplumda müstehcenlik ile hayasızca hareketler de aynı sanılabiliyor. Oysa müstehcenlikte içerik önemli, hayasızca hareketlerde ise davranış ön plandadır.
Bu tür yanlışlardan kaçınmak ve hukuki süreçlerde hata yapmamak için bir uzmana danışmak çok faydalıdır. Unutmayın, kanuni kavramlar arasında küçük farklar bile ciddi sonuçlar doğurabilir.
Hayasızca Hareketlerde Haklar ve Savunma Yolları
Savunma Hakkı
Savunma hakkı, hayasızca hareketler suçu ile karşı karşıya kalan herkes için vazgeçilmez bir temel haktır. Gözaltına alınan, hakkında soruşturma başlatılan veya mahkemede yargılanan kişinin, kendi hakkındaki iddiaları öğrenme ve bunlara karşı kendini savunma hakkı vardır. Savunma hakkı, Anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile güvence altına alınmıştır.
Hayasızca hareketler suçunda, kişinin suçlamayı anlaması, delilleri inceleyebilmesi ve karşı delil sunabilmesi çok önemlidir. Kişi isterse kendi savunmasını yapabilir ya da bu konuda uzman bir avukattan yardım alabilir. Hiçbir koşulda, kişi savunma hakkından mahrum bırakılamaz. Özellikle ifade verirken, sorguda veya mahkemede savunma yapmak, kişinin en doğal hakkıdır.
Avukat Desteği ve Hukuki Danışmanlık
Hayasızca hareketler suçunda, avukat desteği almak kritik öneme sahiptir. Bir avukat, dosyanın içeriğini detaylı inceler, toplanan delilleri değerlendirir ve kişinin haklarını koruyacak şekilde strateji belirler. Avukat sayesinde, yanlış anlaşılmalar önlenir ve etkili bir savunma yapılır.
Avukat, hem soruşturma sürecinde hem de dava aşamasında savunmada bulunur. Şüpheli veya sanıklar, her aşamada hukuki danışmanlık alma hakkına sahiptir. Bu destek sayesinde, celseye katılım, beyan verme ve kanıt gösterme gibi işlemler profesyonel bir biçimde yürütülür. Ayrıca, ücretsiz avukat talep etme imkanı maddi durumu yeterli olmayan kişiler için mevcuttur.
Mahkeme Kararlarına İtiraz, İstinaf ve Temyiz Süreci
Hayasızca hareketler suçunda verilen mahkeme kararlarına karşı itiraz, istinaf ve temyiz hakkı vardır. İlk derece mahkemesi kararından memnun olmayan taraf, kararın açıklanmasından sonra belirli süreler içinde üst mahkemelere başvurabilir.
- İtiraz: Özellikle soruşturma aşamasında verilen tutuklama, adli kontrol gibi kararları kapsar. Kararın tebliğinden itibaren genellikle 7 gün içinde yapılmalıdır.
- İstinaf: Asliye veya Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği karara karşı, bölge adliye mahkemesine başvurma hakkıdır. Genellikle kararın açıklanmasından itibaren 7 gün sürede yapılır.
- Temyiz: İstinaf mahkemesi kararından sonra, Yargıtay’a başvurularak bir üst inceleme yapılması talep edilir. Özellikle hapis cezası veya para cezası gibi ciddi kararlar için bu yol önemlidir.
Hak kaybı olmaması için bu aşamalarda bir avukatın rehberliğinden yararlanmak, savunmanın etkili olmasını sağlayacaktır. Özellikle sürelerin kaçırılmaması ve dosyaların eksiksiz şekilde mahkemeye sunulması için hukuk desteği alınması büyük avantajdır.
Anahtar Kavramlar ve Sıkça Kullanılan Terimler
Hayasızca Hareketler
Hayasızca hareketler, toplumun genel ahlak ve edep anlayışına aykırı sayılan, açıkça cinsel içerikli davranışlardır. Bu terim, özellikle Türk Ceza Kanunu’nun 225. maddesinde yer alan bir suç olup, çoğunlukla teşhircilik, aleni cinsel ilişki veya toplum içinde yapılan diğer müstehcen davranışları kapsar. Hayasızca hareketler suçunun oluşabilmesi için davranışın aleni yapılması, yani başkalarının görebileceği bir ortamda gerçekleşmesi gerekir.
Teşhircilik
Teşhircilik, en kısa anlamı ile bir kişinin kendi cinsel organlarını ya da cinsel eylemlerini, başkalarının görebileceği şekilde alenen sergilemesidir. Türk hukukunda teşhircilik, hayasızca hareketler kapsamında değerlendirilir. Parkta, sokakta veya umuma açık alanlarda bu tür eylemlerde bulunmak suç unsurudur. Teşhircilik, bazen cinsel taciz kavramı ile karıştırılsa da teşhircilik toplumun genel ahlakına karşı işlenen bir suçtur.
Aleni Cinsel İlişki
Aleni cinsel ilişki, iki kişinin cinsel ilişkiye toplumun görebileceği bir yerde, kamusal alanda veya başkalarının fark etmesine imkan tanıyan bir ortamda girmesi anlamına gelir. Burada önemli olan unsur, ilişkinin gizli değil, herkesin göreceği şekilde meydana gelmesidir. Bu tür davranışlar, TCK 225 kapsamında hayasızca hareketler olarak değerlendirilir ve cezai yaptırımlara tabidir.
Para Cezası
Para cezası, mahkemelerin hayasızca hareketler suçu ile ilgili verdiği en temel yaptırımlardan biridir. TCK’da bu suç için belirlenen para cezası genellikle 1.000 TL’den başlayıp 50.000 TL’ye kadar çıkabilir. Hakim, olayın niteliğine ve failin ekonomik durumuna göre bu miktarı belirleyebilir. Para cezası doğrudan tahsil edilir veya hükümlü ödemezse hapis cezasına dönüştürülebilir.
Zamanaşımı
Zamanaşımı, bir suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçince, o suç hakkında artık kovuşturma ya da ceza verilememesi anlamına gelir. Hayasızca hareketler suçu da zamanaşımına tabidir. Dosyanın durumuna göre suçu takip zamanaşımı ve verilen ceza için ceza zamanaşımı farklılık gösterebilir. Zamanaşımı süresi sona ermiş olaylarda dava açılamaz veya ceza uygulanamaz.
Şikayet
Şikayet, bir kişinin kendisine veya topluma yönelik işlenen bir suçla ilgili yetkili makamlara başvurarak hak arama yoludur. Hayasızca hareketler suçu re’sen (kendiliğinden) soruşturulan bir suçtur, yani şikayet olmasa da savcılık doğrudan işlem başlatabilir. Ancak mağdurlar da olayı ihbar ederek süreci başlatabilirler.
Yargıtay Kararı
Yargıtay kararı, Türkiye’de en yüksek dereceli mahkeme olan Yargıtay’ın verdiği ve benzer davalarda yol gösterici olan kararlardır. Hayasızca hareketler suçu ile ilgili Yargıtay kararları, hangi eylemlerin suç sayılacağı, neyin aleni kabul edileceği veya cezaların oranı gibi konularda uygulamada önemli bir rehber oluşturur. Özellikle aleniyet ve teşhircilik konusunda Yargıtay’ın verdiği kararlar hukukçular ve hak arayanlar için yol göstericidir.
Ankara avukatından danışmanlık ve temsil talepleriniz için bizimle iletişime geçin.