Boşanma davasında müşterek konutun tahsisi, evlilik birliği sona erdirilirken tarafların ve varsa çocukların yaşam standartlarının korunması amacıyla alınan önemli bir önlemdir. Boşanma sürecinde, müşterek konutun hangi eşin kullanımına bırakılacağı, mahkeme tarafından tarafların ekonomik durumu, çocukların yaşı ve sosyal durumlar göz önünde bulundurularak belirlenir. 🌟

Boşanma davası boyunca evde hangi eşin oturacağı ise genellikle mahkeme kararıyla belirlenir. Hakim, dava süresince ailenin ve çocukların mağduriyet yaşamaması için konutun eşlerden birine tahsis edilmesine karar verebilir. Özellikle, çocukların velayeti verilecekse, onların bakımını üstlenen eşin konutu kullanmasına izin verilmesi yaygındır.

Sonuç olarak, boşanma davasında müşterek konut tahsisi, taraflar arasında var olan anlaşmazlıklara çözüm getirmekte ve dava sürecinin daha adil bir şekilde yürütülmesini sağlamaktadır. Bu sürecin detayları, hukuki danışmanlık alarak netleştirilebilir.

Müşterek Konut Nedir?

Müşterek konut, evlilik veya benzeri bir birliktelik sırasında aile bireylerinin beraber hayatlarını sürdürdükleri ortak yaşam alanıdır. Türk hukukunda ve özellikle aile hukuku kapsamında müşterek konut konusu önemli bir yere sahiptir. Çünkü bu konut, sadece barınılan bir yer olmanın ötesinde, ailenin huzurunu, düzenini ve birliğini temsil eden yasal bir kavramdır. Aile bireylerinin haklarının korunmasında müşterek konutun mevzuatlarla özel olarak düzenlenmesi, boşanma ve ayrılık süreçlerinde birçok sorunun önüne geçmek için gereklidir.

Aile Konutu Tanımı

Aile konutu tanımı, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda açıkça yer almaktadır. Aile konutu, eşlerin birlikte yaşamlarını sürdürdüğü, ailenin merkezi kabul edilen ve günlük hayatın geçtiği yer anlamına gelir. Burada önemli olan, konutun fiilen eşler ve varsa çocukların ortak yaşam alanı olarak kullanılıyor olmasıdır. Bir ev, sadece tapuda kayıtlı olmakla ya da eşlerden birinin adına olmasıyla kendiliğinden aile konutu sayılmaz. Eşlerin gerçek anlamda orada beraber yaşaması gerekir. Örneğin yazlık evler ya da sadece kısa süreli kalınan başka bir ev genellikle aile konutu olarak değerlendirilmez. Aile konutu tanımı, tarafların barınma, güvenlik ve ailenin devamı için kullandığı temel yaşam alanını ifade eder.

Mülkiyet ve Kira Durumları

Mülkiyet ve kira durumları açısından aile konutu kavramı hem eşlerden birine ait olabilir hem de kiralanmış olabilir. Aile konutu illa tapuda bir eşin adına olmak zorunda değildir. Eğer kiralık bir ev ise, kira sözleşmesinde sadece bir eşin ismi olsa bile, orası ailenin ortak konutu olarak kabul edilir. Mülkiyette ise; eşlerden biri kendi adına sahip olsa da, diğer eşin de üzerinde yasal hakları vardır. Ev sahibi olan eş, diğer eşin açık rızası olmadan evi satamaz, devredemez veya üzerinde ağır bir tasarrufta bulunamaz. Kira kontratlarında ise eşlerden biri kiracı değilse dahi, evde yaşayan diğer eş de hukuken koruma altındadır. Yani eşlerin barındığı her türlü konut, tapulu ya da kiralık fark etmeksizin aile konutu olarak belirlenebilir.

Aile Konutu Şerhi

Aile konutu şerhi, tapu kütüğüne konulan ve söz konusu taşınmazın aile konutu olduğunun resmen tescil edildiğini gösteren hukuki bir işarettir. Bu şerh, eşlerden biri tarafından tapu müdürlüğüne başvurularak konulabilir ve diğer eşin yazılı rızası olmadan ev üzerinde herhangi bir tasarruf işleminin yapılmasını engeller. Özellikle evi satmak, ipotek ettirmek gibi kritik işlemler için mutlaka her iki eşin onayı gerekir. Aile konutu şerhi koymak, evin eşlerden biri tarafından habersiz satılması, başkasına devri veya üzerinde başka tasarruf işlemleri yapılması riskine karşı güvence sağlar. Şerh olmadan yapılan işlemler, diğer eşin itirazı üzerine iptal edilebilir. Bu yüzden aile konutu şerhinin konulması, evli çiftlerin haklarını koruyan en etkili yöntemlerden biridir. Özellikle boşanma ya da ayrılık süreçlerinde, tarafların mağdur olmaması için aile konutu şerhinin sıkça tercih edildiğini görebiliriz.

Boşanma ve Ayrılık Davalarında Müşterek Konutun Tahsisi

Geçici Önlem Olarak Konutun Tahsisi

Boşanma ya da ayrılık davalarında müşterek konutun tahsisi, sürecin devamı boyunca aile bireylerinin mağdur olmaması için bir geçici önlem olarak uygulanabilir. Bu sayede mahkeme, eşlerden birinin diğerini evden çıkarması, zor durumda bırakması ya da evin kullanımından mahrum etmesi gibi olumsuzlukların önüne geçer. Geçici tahsis kararı genellikle dava sonuçlanana kadar geçerlidir ve tarafların korunması, özellikle çocukların barınması için büyük önem taşır.

Mahkemeye Başvuru ve Talep Usulü

Müşterek konutun tahsisi için başvuru yapmak isteyen taraf, aile mahkemesine yazılı bir dilekçe ile talepte bulunmalıdır. Talepte, müşterek konutun açık adresi, ailenin barınma ihtiyaçları ve tahsis talebinin gerekçeleri yer almalıdır. Mahkeme, bu talebi dava açıldığı andan itibaren inceleyerek hızlıca karara bağlar. Genellikle delil olarak tapu kayıtları, kira sözleşmesi ve evde kimlerin yaşadığına dair bilgiler sunulur. Avukat aracılığıyla başvuru yapılması süreci hızlandırabilir ve daha sağlıklı sonuçlar alınmasını sağlar.

Hangi Davalarda Tahsis Talep Edilebilir?

Boşanma Davasında

Boşanma davası devam ederken, mahkeme müşterek konutun eşlerden birine tahsis edilmesine karar verebilir. Burada amaç, özellikle çocuklar ve ekonomik olarak daha zayıf durumdaki eşin mağdur olmasını engellemektir. Tahsis, çoğunlukla çocukların velayeti kendisine verilen veya evden ayrılması halinde ciddi mağduriyet yaşayacak olan eşe yapılır. Boşanma bitene kadar bu tahsis devam eder.

Ayrılık Davasında

Ayrılık davası sırasında da müşterek konutun tahsisi mümkündür. Yasalara göre, ayrılık sürecinde de taraflardan birinin konutta kalmaya devam etmesi gerekebilir. Ayrılık davası sonucunda barınma ihtiyacı belirgin olan eşe, mahkeme süreli veya dava sürecine kadar konutu kullanma hakkı tanıyabilir.

Uzaklaştırma Kararında

6284 sayılı Kanun kapsamında, şiddet mağduru eşin korunması için de müşterek konutun tahsisi hem hızlı hem de etkili bir önlem olarak uygulanabilir. Mahkeme veya kolluk kuvvetlerinin kararıyla şiddet uygulayan eş evden uzaklaştırılarak, mağdur eş ve çocuklara konutun tahsisi sağlanır. Bu karar en hızlı alınabilen uygulamalardan biridir ve doğrudan mağdurun güvenliğini hedefler.

Tahsis Talebinin Şartları

Tahsis talebinin kabul edilmesi için belirli şartların oluşması gerekir. En önemli şart, konutun “aile konutu” olması ve orada eşlerin birlikte yaşamış olmasıdır. Talepte bulunan eşin veya çocukların barınma, korunma ve ekonomik olarak ciddi bir zarara uğrama riski olup olmadığı da mahkemece değerlendirilir. Ayrıca tahsisin gerekliliği ayrıntılı biçimde açıklanmalı, varsa şiddet, tehdit veya ekonomik güçlükler belgelerle desteklenmelidir. Hakim, tarafların ve varsa çocukların yaşamsal ihtiyaçlarını ve güvenliğini dikkate alarak karar verir.

Bu nedenle müşterek konutun tahsisine dair talepler, özenli ve delillerle desteklenmiş şekilde yapılmalıdır. Avukat desteğiyle başvuru yapıldığında, başvuru süreci ve davanın başarılı sonuçlanma ihtimali artacaktır.

Tahsis Kararında Dikkate Alınan Kriterler

Ekonomik ve Sosyal Durumun Değerlendirilmesi

Tahsis kararında ekonomik ve sosyal durumun değerlendirilmesi, mahkemenin en çok dikkat ettiği kriterlerden biridir. Hakim, eşlerin gelir durumunu, sosyal statülerini, çalışma hayatlarını ve maddi imkânlarını ayrıntılı şekilde araştırır. Bu amaçla, sıklıkla “Sosyal Ekonomik Durum (SED) Raporu” hazırlanır. Rapor ile birlikte kişinin maaşı, ek gelirleri, sahip olduğu taşınmazlar veya diğer mal varlıkları incelenir.

Mahkeme kimi zaman ailede kimin daha çok korunmaya muhtaç olduğuna özellikle dikkat eder. Örneğin, çalışmayan, geliri olmayan veya ekonomik olarak zayıf durumda olan taraf lehine tahsis kararı verilmesi daha olasıdır. Ancak, sadece ekonomik durum belirleyici değildir; sosyal yaşantı, tarafların yaşam tarzı ve barınmaya olan gerçek ihtiyacı da göz önüne alınır.

Çocukların Velayet ve Yararının Gözetilmesi

Çocukların velayeti ve yararının gözetilmesi, aile konutunun tahsisinde neredeyse birincil öneme sahiptir. Uygulamada ve Yargıtay kararlarında da çoğunlukla görüldüğü gibi, müşterek çocukların velayeti kimdeyse, konutun o tarafa tahsis edilmesi büyük oranda beklenir. Buradaki amaç, çocukların mevcut hayat standartlarını ve psikolojik durumunu korumaktır.

Bir çocuğun okul durumu, sosyal çevresi, yakınındaki ebeveynle kalmasının önemi ve düzenli bir yaşam sürdürmesi için gereken koşullar, mahkemenin kararında etkili olur. Eğer çocukların yararı gerektiriyorsa, o konutta kalma ihtiyaçları öne çıkar. Ebeveynlerden biri başka yerde barınma imkânına sahip olsa dahi, çocukların menfaati ağır basıyorsa ev, çocuğun velayetini alan tarafa tahsis edilir.

Eşlerin Barınma İhtiyacının Tespiti

Eşlerin barınma ihtiyacının tespiti yapılırken, mahkeme her iki eşin de mevcut ve olası konut imkânlarını irdeler. Evlilik birliğinin sona erme sürecinde, hangi eşin başka bir yerde kolayca barınabileceği veya hâlihazırda ikamet edebileceği bir konutu olup olmadığı dikkate alınır. Eğer eşlerden biri başka bir evde rahatça yaşayabilecek durumda ise veya ailesiyle birlikte kalabilmekteyse, mahkeme müşterek konutun diğer eşe tahsisine yönelebilir.

Bu tespit subjektif değerlendirmelerden ziyade, dosyadaki belgeler ve sosyal inceleme raporları ile şekillenir. Eşlerin barınma ihtiyacı, zorunlu ve acil bir durumsa, bu eşin korunmasına öncelik verilir.

Kadına veya Erkeğe Tahsis Koşulları

Kadına veya erkeğe tahsis koşulları kesin kurallara bağlı değildir; mahkeme olay bazında karar verir. Toplumda yaygın olan “ev hep kadına tahsis edilir” algısı doğru değildir; Yargıtay kararları da bunu açıkça göstermektedir. Hakim, hangi tarafın korunmaya ve desteklenmeye daha fazla ihtiyacı olduğuna bakar.

Örneğin, küçük yaştaki çocukların velayeti annede ise ve anne ekonomik olarak zayıf bir durumda bulunuyorsa, aile konutunun kadına tahsis edilmesi genellik kazanır. Ancak, çocuğun velayeti babadaysa ve babanın barınma ihtiyacı daha fazla ise, mahkeme konutu erkeğe tahsis edebilir. Kişinin sağlık durumu, yaşı, yeni bir konut bulma ve ayakta kalma kabiliyeti gibi bir dizi faktör de karar üzerinde etkilidir.

Sonuç olarak, müşterek konutun tahsisi, başvuran kişinin cinsiyetinden çok ihtiyaç, çocukların yararı ve adalet ilkelerine göre belirlenir. Her olayda somut şartlara göre değerlendirme yapılır ve merak edilen tüm detaylar için uzman bir avukattan hukuki görüş almak faydalı olur.

Mahkeme Tarafından Alınan Kararların Uygulanması

Tahsis Kararının İcrası

Tahsis kararının icrası, mahkeme tarafından müşterek konutun eşlerden birine tahsis edilmesi şeklinde verilen karar üzerine başlar. Eğer diğer eş, bu tahsis kararına rağmen evden çıkmazsa, tahsis kararı bir icra takibine konu edilebilir. Müşterek konutun tahsisi kararı alan eş, icra müdürlüğüne başvurarak tahliye işlemini başlatabilir. Bu durumda genellikle polis yardımı da talep edilebilir ve karara aykırı davranan eş, kararın gereğini yerine getirmek zorundadır. Tahliye süreci, özellikle 6284 sayılı Kanun kapsamındaki koruma tedbirlerinde daha hızlı işleyebilir.

Konutun Kullanım Kuralları ve Sınırları

Müşterek konutun tahsis edilmesiyle birlikte, bu konut artık yalnızca tahsis edilen eş ve ona bağlı çocuklar tarafından kullanılabilir. Tahsis kararından sonra diğer eşin evde bulunma, eve girip çıkma veya herhangi bir kişisel eşya dışında kalan malları kullanma hakkı kalmaz. Tahsis edilen eş, konutta tek başına oturma hakkını kazanır; diğer eşin evde kalmaya devam etmesi, hukuka aykırı olur ve icra yoluyla tahliye süreci başlatılabilir.

Elektrik, su, doğalgaz gibi faturalar, genellikle evi kullanmaya devam eden eş tarafından ödenir. Ancak kararın içeriğine göre bu hususlar mahkemece değiştirilebilir. Tahsis edilen eşin konutu bir başkasına kiraya vermesi veya amacı dışında kullanması ise yasak olup, böyle bir durumda karar iptal edilebilir. Kural olarak, müşterek konutun tahsisi kullanım hakkı verir, mülkiyet hakkı vermez.

Mülkiyet Hakkına Etkisi ve Satış Durumu

Müşterek konutun tahsisiyle ilgili kararlar, taşınmazın mülkiyeti üzerinde herhangi bir hak değişikliğine yol açmaz. Yani konut ister bir eşin, ister her iki eşin üzerine kayıtlı olsun, tahsis kararı sadece kullanım hakkı tanır; evin maliki değişmez. Tahsis edilen konut, malik eş tarafından satılabilir, ancak üzerinde aile konutu şerhi varsa satış işlemi ciddi şekilde kısıtlanır. Satış durumunda yeni malik de tahsis hakkına uymak zorundadır. Tahsis edilen eş, bu karar nedeniyle evi “bedelsiz kullanır”, dilerse ileride evin ailesi için olduğuna dair tapuya şerh de koydurabilir.

Tahsis Kararının Sona Ermesi ve İtiraz Yolları

Müşterek konutun tahsisi kararı geçici tedbir niteliğindedir ve bozulan ortak yaşam sona erdiğinde veya davanın neticesinde sona erer. Boşanma kararının kesinleşmesiyle ya da mahkeme başka bir karar alırsa, tahsis tedbiri de kendiliğinden ortadan kalkar. Eğer tahsis kararına itiraz edilmek istenirse, kararın tebliği tarihinden itibaren 1 hafta içinde mahkemeye başvurulabilir. Özellikle 6284 sayılı Kanun kapsamındaki tedbirlerde ve TMK 169’daki tedbirlerde itiraz usulüyle ilgili özel hükümler bulunur. Kararın kaldırılması veya değiştirilmesi talep edilebilir.

Kararların Uygulamada Yaşanan Sorunlar

Uygulamada müşterek konut tahsisinde bazı önemli sorunlar görülür. En yaygın sorunlardan biri, evden çıkarılmak istenen eşin konutu terk etmemesi ve tahliye kararına direnmesidir. Zaman zaman istismar edilen eş ve çocuklar için güvenlik sorunları ortaya çıkar, bu nedenle icra dairesinin ve kolluk kuvvetlerinin müdahalesi zorunlu hale gelir. Ayrıca mülkiyet sahibi olmayan eşin tahsis edilen evde yaşamaya devam etmesi, malik eşle arasında tartışmalara yol açabilir. Bir başka uygulama sorunu ise, evin tahsis kararından sonra maliki tarafından satılmak istenmesi ve aile konutu şerhinin ihmal edilmesidir; bu durumda yeni malik de çoğunlukla aynı sorunlarla karşılaşır. Tahsis kararının alınması veya kaldırılması sürecinde mahkemelerin, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını yanlış değerlendirmesi ya da belirsizlikle karar vermesi de başlıca sorunlardan biridir.

Özetle; müşterek konutun mahkemece bir eşe tahsis edilmesi oldukça teknik ve hassas bir süreçtir. Kararın icrası, uygulanan kurallar ve sürecin sonlanması gibi noktalar hukuk uzmanlığı ve bazen hızlı müdahale gerektirebilir. Her durumda, hak kaybı yaşanmaması adına hukuki danışmanlıktan destek alınması sağlıklı olacaktır.

Kira Bedelini Hangi Eş Öder?

Kiralık bir konutta tahsis yani mahkeme tarafından evin bir eşe bırakılması durumunda en çok merak edilen konulardan biri, kira bedelini hangi eş öder sorusudur. Genel kural olarak, kira sözleşmesinin tarafı kimse yasal olarak kira borcundan o sorumludur. Yani, kira kontratında adı geçen eş kira borcunu ödemekle yükümlüdür. Mahkeme, evi kullanma hakkını diğer eşe tahsis etmiş olsa bile, ev sahibiyle yapılan kira kontratında adı geçen eş kirayı ödemeye devam eder.

Ancak pratikte, tahsis edilen eş evde oturuyorsa, diğer eşle aralarında anlaşma yaparak kira giderinin kim tarafından karşılanacağı konusunda farklı çözümler bulabilir. Yine de eğer anlaşma olmazsa veya tahsis edilen eş kirayı ödemezse, ev sahibi hukuken kiracı olan kişiye karşı haklarını kullanır.

Boşanma veya ayrılık davası sırasında, hakimin kararında kira bedelini kimin ödeyeceği veya ödemeye devam edeceği de belirtilebilir. Fakat yasal sorumluluk değişmediği sürece, kira sözleşmesinin tarafı olmaya devam eden eş, kira borcunu ödemek zorundadır.

Kiracı Olmayan Eşin Hakları

Kiralık konutlarda önemli bir konu da kiracı olmayan eşin haklarıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi gereğince, aile konutu kiralık olsa bile, kira sözleşmesinin tarafı olmayan eş de korunmaktadır. Sözleşmede ismi geçmeyen eş, kiraya verene yazılı bir bildirimde bulunarak sözleşmenin tarafı haline gelebilir. Bu bildirim noter kanalıyla ya da iadeli taahhütlü mektupla yapılabilir.

Böyle bir bildirimin ardından, taraf olmayan eş de evden çıkarılamaz ve kira sözleşmesinden doğan borçlardan sorumlu olur. Ayrıca, kiracı olmayan eşin açık rızası olmadan kira kontratının feshedilmesi, evin devri ya da konutun terk edilmesi mümkün değildir. Bu durum, aile birliğini ve özellikle çocukların barınma hakkını güvence altına alır.

Eşlerden biri kendi imzası ile kira sözleşmesini sona erdirirse, diğer eşin açık onayı yoksa bu fesih geçerli değildir. Yani kiracı olmayan eş de yasal olarak dairenin kullanımında söz sahibidir.

Kira Sözleşmesi ve Aile Konutu Şerhi

Kira sözleşmesiyle oturulan evlerde aile konutu şerhi uygulaması tapulardaki gibi işlemez. Çünkü malik tapuya aile konutu şerhi koyulmasını sağlar; ancak kiralık ev tapusu başkasına ait olduğu için direkt tapu üzerinden işleme yapılamaz. Buna rağmen, kiracılık hakkı ile ilgili Medeni Kanun koruma getirir.

Kiracı olmayan eş, konutun aile konutu olduğunu ve koruma istediğini kiraya verene bildirdiğinde, sözleşmenin hem hukuki hem fiili tarafı olur. Eğer kontrat sadece bir eş adına düzenlenmişse, diğer eş ev sahibine bu bildirimde bulunur ve kira sözleşmesinin korunmasını sağlar. Böylece, eşlerden biri kendi başına sözleşme feshedemez; mutlaka diğerinin açık rızası gerekir.

Özetle, kiralık konutlarda tahsis halinde;

  • Kira kontratında adı geçen eş sorumlu olmaya devam eder,
  • Kiracı olmayan eş bildirimle sözleşmenin tarafı olabilir ve koruma altına alınır,
  • Kira sözleşmesiyle ilgili değişiklikler için her iki eşin açık rızası gereklidir,
  • Hak kaybı yaşamamak için noter aracılığıyla yazılı bildirim yapmakta fayda vardır.

Aile huzurunun korunması, çocukların mağdur olmaması için bu detaylara dikkat edilmelidir. 👨‍👩‍👧‍👦

Ecrimisil Talep Edilebilir mi?

Ecrimisil, yani haksız işgal tazminatı, ortak konutun tahsisiyle ilgili boşanma davalarında oldukça sık gündeme gelir. Boşanma davası kesinleştikten sonra, aile konutunda kalmaya devam eden eş için diğer taraf ecrimisil talebinde bulunabilir. Yani, konutun asıl sahibi olan eş, evden çıkmayan diğer eski eşten kira değerine denk bir tazminat isteyebilir.

Boşanma gerçekleşip mahkeme kararı kesinleştikten sonra, aile konutu niteliği sona erer ve artık birlikte yaşama zorunluluğu ortadan kalkar. Eğer malik olmayan eski eş konutta kalmaya devam ediyorsa, bu durumda diğer eş haksız işgal nedeniyle ecrimisil davası açabilir. Bu hak, özellikle konutun sahibi olan eş için büyük önem taşır. Ayrıca, Yargıtay kararları da bu uygulamayı destekler: Taraflardan biri, diğerinin payına haksız olarak el atarsa ecrimisil istenebilir.

Dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta, boşanma davası sürecinde müşterek konutun tahsisi kararı varsa bu karar süresince ecrimisil talep edilemeyeceğidir. Ancak, tahsis kararı sona erdiğinde ve malik olmayan eş kullanımına devam ettiği takdirde bu hak doğar.

El Atmanın Önlenmesi

El atmanın önlenmesi, özellikle boşanma sonrası ortak konut sorunu yaşandığında karşımıza çıkan hukuki bir yoldur. Boşanma kesinleştikten sonra, aile konutunu haksız yere kullanan eski eşe karşı malik olan eş veya hissedarlar el atmanın önlenmesi davası açabilir.

Bu dava ile amaç, taşınmazı kullanan kişinin – yani artık hukuki bir hakkı olmadan konutta oturan eski eşin – taşınmazı terk etmesi ve mülkiyet hakkına saygı gösterilmesinin sağlanmasıdır. Özellikle ortak konutta malik olmayan taraf, boşanma sonrası yasal hakkı kalmadığında haksız işgalci durumunda olur ve el atmanın önlenmesi talebine maruz kalabilir.

El atmanın önlenmesi davası sonucunda mahkeme, taşınmazı haksız kullanan kişinin tahliyesine ve mülkiyet hakkının korunmasına hükmeder. Genellikle bu davaya ecrimisil talebi de eklenir, böylece malik olan eş hem konutun boşaltılmasını hem de haksız kullanım süresi için tazminat almayı amaçlar.

Erken harekete geçmek ve hukuki süreci bir avukatla yürütmek bu tür anlaşmazlıklarda zaman ve hak kaybını önler. Özellikle boşanma sonrası eski eş müşterek konutu kullanmaya devam ediyorsa, el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istemi en etkili yöntemlerdir.

Boşanma Sonrası Ortak Konutun Durumu

Boşanma sonrası ortak konutun durumu, tarafların anlaşmasına, mahkeme kararına ve evin kimin adına kayıtlı olduğuna göre şekillenir. Boşanma nihayetinde “aile birliği” sona erdiği için artık “aile konutu” niteliği de ortadan kalkar. Evi kimin kullanacağı, genellikle mal paylaşımı davası ve tahsis kararlarının uygulanmasıyla belirlenir. Eğer taraflar anlaşamazlarsa veya ortada bir “ortak konutun tahsisi” kararı yoksa, ev mülkiyetinin sahibi olan eş evde kalmaya devam eder. Eğer ev, evlilik sırasında edinildiyse ve “edinilmiş mal” statüsündeyse, mal paylaşımı davası ile evin kimin olacağı kesinleşir. Tapu sahibi olmayan eş için bu süreçte evde oturma hakkı devam etmez. Ayrıca, boşanmanın kesinleşmesiyle beraber tapuya konulan “aile konutu şerhi” de işlerliğini kaybeder.

Evden Çıkmayan Eşe Karşı Yapılabilecekler

Evden çıkmayan eş, boşanma sonrası ortak konutun kime verildiğine dair mahkeme kararı yoksa ve evin maliki diğer eş ise, mülkiyet sahibi eş evi resmi yollarla boşaltmak için bazı adımlar atabilir. Bunlar;

  • Öncelikle evin malikinin, eski eşe noter kanalıyla veya avukat aracılığıyla bir ihtar göndermesi ve makul bir süre vererek evden çıkmasını istemesi gerekir.
  • Verilen süre sonunda ev hala boşaltılmadıysa malik eş, icra müdürlüğüne başvurarak tahliye işlemini başlatabilir.
  • Mahkeme kararı varsa ve tahsis edilen ev diğer eşe aitse, tahliye için doğrudan icra yoluna başvurulması mümkündür.
  • Evde izinsiz kalan eski eşten ayrıca, ecrimisil yani haksız işgal tazminatı da talep edilebilir.
    Evden çıkmayan eşin tahliyesi için süreç genellikle resmi yollarla ilerler ve hukuka aykırı müdahalede bulunulmaz. Böyle bir durumda hukuki danışmanlık alınması büyük önem taşır.

İcra Takibi ve Tahliye

Boşanma sonrası ortak konutu boşaltmayan eşe karşı, icra takibi ve tahliye işlemleriyle yasal süreç başlatılır. Eğer ortada kesinleşmiş bir mahkeme kararı veya tapu ile malik sıfatı varsa, malik olan eş İcra Müdürlüğü’ne başvurarak ilamlı (karar dayanaklı) tahliye sürecini başlatır. İcra müdürlüğü, evde kalan eski eşe tebligat gönderir ve genellikle 15 gün içinde evin boşaltılması istenir. Bu süre sonunda ev boşaltılmazsa, icra müdürlüğü kolluk kuvvetleri yardımıyla evi tahliye edebilir.

Ayrıca haksız şekilde evde kalmaya devam eden eski eşten her ay için tazminat (ecrimisil) istenebilir. Mal paylaşımı tamamlanmadan önceki süreçte ise genellikle boşanma kararının kesinleşmesi beklenir. İlamlı tahliye ve icra işlemleri, mağdur olan taraf lehine hızlı ve köklü bir çözüm sunar.

Boşanma sonrası ortak konutta hak sahibi olmayan kişinin çıkmaması karşısında uygulanacak icra ve tahliye süreçlerinde usulüne uygun başvuru, doğru belge hazırlığı ve gerektiğinde avukat desteği almak, hak kaybını engeller ve sürecin sağlıklı işlemesini sağlar.

6284 Sayılı Kanun Kapsamında Müşterek Konutun Tahsisi

Koruma Tedbirleri

Koruma tedbirleri, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında mağdurun ve risk altındaki bireylerin güvenliğini sağlamak amacıyla alınan önlemlerdir. Müşterek konutun tahsisi, bu kanunda yer alan en önemli koruyucu tedbirlerden biridir. Özellikle aile içi şiddete uğrayan veya şiddet tehdidi altında olan bireyler için, yaşadıkları ortak konutun mağdura tahsis edilmesi ve şiddet uygulayan kişinin evden uzaklaştırılması mümkündür.

6284 sayılı kanunun 5. maddesi gereğince hâkim; şiddet mağdurunun ve varsa çocuklarının, yaşadıkları müşterek konutta güvenle kalabilmesi için aşağıdaki tedbirleri uygulayabilir:

  • Şiddet uygulayan kişinin derhal müşterek konuttan uzaklaştırılması,
  • Konutun fiilen mağdura tahsis edilmesi,
  • Şiddet uygulayan kişinin mağdura, çocuklara ve diğer yakınlara yaklaşmasının engellenmesi,
  • Aile konutu şerhi konulması.

Bu koruyucu tedbir kararı, hem mahkemeler hem de gecikmesinde sakınca bulunan hallerde mülki amir (veya kolluk) tarafından alınabilir. Tedbir süresi içinde şiddet uygulayan, evin hakkı kime ait olursa olsun konutu kullanamaz ve mağdurun barınma hakkı korunmuş olur.

Hangi Hallerde Uygulanır?

6284 sayılı kanun, şiddet mağduru olan veya şiddet tehdidi altında bulunan kadınlar, çocuklar, aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurları için geçerlidir. Müşterek konutun tahsisi kararı şu durumlarda alınabilir:

  • Fiziksel, psikolojik, cinsel veya ekonomik şiddete maruz kalınması,
  • Şiddet tehdidinin bulunması,
  • Hakaret, aşağılama ya da küçük düşürme gibi eylemlere maruz kalınması,
  • Takip, baskı veya korkutma davranışı sergilenmesi.

Başvuru için mutlaka evli olmak gerekmez; aile içinde veya aile gibi yaşayan kişiler de bu korumadan yararlanabilir. Koruma kararı almak için mahkemeye dilekçeyle başvurmak yeterlidir; ayrıca darp raporu, tanık gibi deliller zorunlu değildir. Müşterek konut tahsisi, genelde kadın ve çocukların zarar görmemesi, evden çıkmak zorunda kalmamaları amacıyla uygulanır. Ancak şiddetin mağduru eğer erkek veya çocuksa, yine bu koruma kapmasında müşterek konuttan faydalanabilirler.

Uygulamada; uzaklaştırma kararı, müşterek konutun mağdura tahsisiyle birlikte verilebildiği gibi, sadece konutun tahsisi de sağlanabilir. Hakim tedbir kararı verirken tarafların ekonomik ve sosyal durumunu, çocukların yararını ve şiddetin boyutunu göz önünde bulundurur.

Sonuç olarak, 6284 sayılı kanun kapsamındaki koruma tedbirleri sayesinde, şiddet mağdurları kendi evlerinde huzurla yaşamaya devam edebilir ve başvuru süreçleri hızlı, işlemler ise ücretsizdir.

Örnek Yargıtay Kararları

Örnek Yargıtay kararları, müşterek konutun tahsisi konusunda mahkemelere ve taraflara yol göstermektedir. Özellikle boşanma veya ayrılık davası sırasında müşterek konutun kime bırakılacağına dair uygulamada önemli kriterler yer almaktadır. Yargıtay, müşterek konut tahsisi ile ilgili kararlarında genellikle şu hususlara dikkat çeker:

  • Çocukların üstün yararı esas alınır. Yani velayet kendisine verilen eşe, çoğunlukla çocukların düzenini korumak için konut tahsisi yapılır.
  • Mülkiyet hakkı, geçici tahsis ile ortadan kalkmaz. Yani, evin mülkiyeti başka eşte olsa da kullanım hakkı davanın gidişine göre belirlenebilir.
  • Hakim, tarafların ekonomik ve sosyal durumunu, barınma ihtiyacını, mevcut aile düzenini ve varsa taraflardan birinin mağduriyetini ayrıntılı şekilde inceler.

Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2015/9138 kararında, aile mahkemesinin müşterek konutun tahsisine ilişkin kararı onanmış ve mahkemenin takdirinin çocukların menfaatine uygun olduğu vurgulanmıştır.

Bir diğer örnek kararda ise (2009/5042 E.), Yargıtay, müşterek konutun tahsisine yönelik verilen kararın yerel mahkeme dosyası üzerinden uygun yapılıp yapılmadığını incelemiş ve çocuğun ve mağdur eşin barınma hakkının öncelikli olduğu vurgulanmıştır.

Yargıtay, müşterek konutun geçici olarak tahsis edilmesiyle ilgili alınan kararların, ancak “boşanma veya ayrılık davası” süresince geçerli olacağını da açıkça belirtmektedir.

Emsal Kararlar

Müşterek konutun tahsisi ile ilgili emsal kararlar, aile mahkemelerinde benzer olaylarda alınacak kararlar için önemli bir rehber oluşturmaktadır. Uygulamada Yargıtay kararlarında öne çıkan bazı noktalar şunlardır:

  • İçinde küçük çocuk bulunan ailelerde, çocuğun velayeti genelde anneye verildiğinde, konutun da anneye tahsisi sıkça kararlaştırılır.
  • Müşterek konutun kime tahsis edileceği tamamen somut olaya göre değerlendirilir. Sadece kadına değil, erkeğe tahsis edilen kararlar da mevcuttur. Yani cinsiyet değil, mağduriyet ve ihtiyaç ön plandadır.
  • Kirada oturulan müşterek konutlarda, kira sözleşmesinde adı olmayan ancak konut kendisine tahsis edilen eş, mahkeme kararıyla evde oturmaya devam edebilir. Ancak kirayı hangi eşin ödeyeceği hususunda ise genellikle, kira sözleşmesinde adı olan eşin sorumluluğu devam eder.

En çok uygulamada referans verilen emsal kararların özeti:

  • Müşterek konutun tahsisi, mal paylaşımı anlamına gelmez; mülkiyet devri yaratmaz, yalnızca geçici olarak kullanım hakkı tanır.
  • Mağduriyetin önlenmesi amacıyla, barınma ihtiyacını gerçekten karşılayacak olan eş lehine karar verilir.
  • Taraflardan birinin kusurlu olup olmadığı değil, mevcut şartlar ve özellikle çocukların menfaati esas alınır.

Yargıtay ve uygulama kararları sayesinde, mahkemeler müşterek konutun tahsisi konusunda daha adil ve hakkaniyete uygun kararlar verebilmektedir. Bu nedenle taraflar ve avukatlar, hem örnek Yargıtay kararlarını hem de güncel emsal uygulamaları dikkatle takip etmelidir.

Daha fazla karar ve örnek için Yargıtay’ın ve aile mahkemelerinin yayımlanan kararlarını incelemek faydalı olacaktır.

Boşanma Davası Boyunca Evde Kim Kalır?

Boşanma davası boyunca evde kimin kalacağı en çok merak edilen konulardan biridir. Boşanma davası süresince evde kalma hakkı, çoğunlukla mahkemenin verdiği geçici bir önlem kararıyla belirlenir. Eğer eşler arasında anlaşma varsa ve bunu aralarındaki sözleşmede belirtmişlerse, o eş evde kalır. Ancak anlaşma yoksa, mahkeme özellikle çocukların yüksek yararını ve tarafların mağdur olmamasını dikkate alır. Genellikle barınma ihtiyacı daha çok olan eş, çoğunlukla çocukların yanında kaldığı eş, evde oturmaya devam edebilir. Aile konutu kimin adına olursa olsun, önemli olan kimin barınma ihtiyacının daha fazla olduğudur. Kaynaklar, mahkemelerin sıklıkla mağdur olmaması için kadının ve çocukların evde kalmasına karar verdiğini açıkça belirtmektedir.

Tahsis Kararı İptal Edilebilir mi?

Tahsis kararı, yani bir eşin ortak konutu kullanmasına ilişkin mahkeme kararı, değişen koşullar veya tarafların talebi üzerine iptal edilebilir. İptal talebi, mahkemeye dilekçe ile sunulur ve şartların değiştiği veya artık tahsis kararına gerek kalmadığı gibi gerekçeler ortaya konur. Örneğin, tahsis edilen eşin evlenmesi, başka bir konutta kalmaya başlaması ya da ekonomik/sosyal durumların değişmesi gibi nedenlerle mahkeme tahsis kararını iptal edebilir. Bu süreçte yeni bir durumun ortaya çıkmasıyla birlikte, ilgili taraf, kararın gözden geçirilmesini isteyebilir. Özetle, tahsis kararı geçici niteliktedir ve sonradan iptal edilmesi mümkündür.

Tahsis Talebi Nasıl Hazırlanır?

Tahsis talebi hazırlarken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, barınma ihtiyacı ve mevcut durumun detaylıca açıklanmasıdır. Talep genellikle mahkemeye sunulan bir dilekçe ile yapılır. Dilekçede;

  • Tarafların kimlik ve iletişim bilgileri,
  • Evlilikten olan çocuklar ve onların kimde kalacağı,
  • Evin tapu veya kira bilgileri,
  • Ortak konutun adresi,
  • Neden evin tahsis edilmesi gerektiği (barınma ihtiyacı, çocukların menfaati vb.),
  • Gerekliyse ekonomik/sosyal durumuna dair ek belgeler bulunmalıdır.

Hazırlanan tahsis talebine, mümkünse nüfus kayıt örneği, kira sözleşmesi ya da tapu örneği, çocuklara ait belgeler ve maddi durumu gösteren evraklar eklenmelidir. Dilekçe, ilgili aile mahkemesine sunulur ve mahkeme, inceleme sonrası karar verir.

Tahsis Edilen Konut Kiralanabilir mi?

Tahsis edilen konutun kiralanması genellikle mümkün değildir. Çünkü mahkemenin konutu bir eşe tahsis etmesindeki temel amaç, o eşin ve çocuklarının barınma hakkını korumaktır. Yani tahsis edilen eş, konutta fiilen oturmalıdır; konutu üçüncü kişilere kiraya veremez veya başka bir amaçla kullanamaz. Tahsis edilen konutu kiralamak, mahkemenin kararını ihlal anlamına gelir ve tahsis kararının iptaliyle sonuçlanabilir. Kısaca özetlemek gerekirse, tahsis edilen ortak konutta, amacı dışında yani kiralama yoluyla gelir elde etmek yasaktır ve bu durumun tespiti halinde karar geri alınabilir.

Kısacası, “aile konutu” geçici olarak eşlerden birine bırakıldığında, o kişi sadece barınma amacıyla kullanmalı ve kiralama gibi bir hakkı bulunmamaktadır.

Sonuç ve Değerlendirme

Hak Kaybı Yaşamamak İçin Dikkat Edilmesi Gerekenler

Hak kaybı yaşamamak için müşterek konutun tahsisi süreçlerinde dikkatli olunması gerekir. Özellikle boşanma veya ayrılık davalarında müşterek konutun kime tahsis edileceği, hangi şartlarda ve nasıl gerçekleştirileceği konusunda temel bilgiye sahip olmak büyük önem taşır. Her iki eş de haklarını tam anlamıyla kullanabilmek için, sürecin en başından itibaren gerekli tüm belgeleri hazırlamalı ve hak taleplerini usulüne uygun olarak mahkemeye sunmalıdır.

Müşterek konutun tahsisi sırasında sık yapılan hatalardan biri, aile konutu şerhi koydurmamak veya var olan kira sözleşmeleriyle ilgili gerekli teknik adımları atlamamaktır. Özellikle kira ile oturulan bir konutta, eşlerden birinin kira sözleşmesine taraf olmaması durumunda yaşanabilecek mağduriyetler önceden araştırılmalı ve önlem alınmalıdır.

Her aşamada mahkeme kararının gereklerine uyulmalı, karşı taraf veya icra işlerinde gecikmeye ve hak kaybına yol açacak davranışlardan kaçınılmalıdır. Ayrıca, konutun tahsisi kararı sonrasında evde kalan eşin hakları kadar, evden çıkan eşin de maddi haklarını koruyan uygulamalar (örneğin ecrimisil ve el atmanın önlenmesi gibi) zamanında talep edilmelidir.

Hukuki Yardımın Önemi

Hukuki yardım almak, müşterek konutun tahsisi ile ilgili süreçte en önemli adımlardan biridir. Çünkü her aile ve dava durumu birbirinden farklıdır ve uygulamada sık sık değişen Yargıtay kararları, yeni yasalar veya içtihatlar sürecin seyrini doğrudan etkileyebilir.

Bir avukattan veya aile hukuku alanında deneyimli bir danışmandan destek almak, hakların tam olarak korunmasını sağlar. Özellikle şerh işlemleri, tahsis talepleri, mahkeme başvuruları ve icra işlemlerinde usul hatası yapılmaması için uzman görüşü büyük fark yaratır. Ayrıca, olası uzlaşma görüşmelerinde de tarafların haklarının gözetilmesi hukuki destek ile mümkün olur.

Sonuç olarak, yaşanan sıkıntıların en kısa sürede ve maddi/manevi açıdan en az zararla atlatılması için hukuki destek alınması tavsiye edilir. Böylece hem hak kaybı önlenir hem de taraflar yasal bir güvenceye sahip olur. Unutulmamalıdır ki, aile hukuku karmaşık ve detaylıdır; bu yüzden profesyonel yardım almak gelecekte yaşanabilecek daha büyük sorunların önüne geçer.